1. Hukuk Dairesi 2008/1654 E. , 2008/4827 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : VAKFIKEBİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/06/2007
NUMARASI : 2007/115-2007/95
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, tapuda davalılar adına kayıtlı 229 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürerek,tapu iptali isteğinde bulunmuştur.
Davalılar,davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece,kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazıldığı gerekçesiyle bozulmuş,hükmüne uyulan bozma ilamı gereğince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu iptal ve taşınmazın sicil kaydının tapudan terkini isteğine ilişkindir.
Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.
Davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre yanlar arasındaki uyuşmazlığın kıyı kenar çizgisinin saptanmasından kaynaklandığı açıktır.
Bilindiği üzere,son kez yürürlüğe giren 362l sayılı kıyı kanunu"nun "kıyı kenar çizgisini"belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddeleri,Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış;anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.ll.l997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak,mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna;ancak 362l sayılı Kıyı Kanunu"nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında,bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine"işaret edilmiştir. Hal böyle olunca,öncelikle idare tarafından 362l sayılı Kanunun 9.maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı,ondan sonra,üç jeologtan oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı;harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı"nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün,böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda"kıyı kenar çizgisi" idarenin düzenlendiği harita ya değer verilerek saptanmalıdır. Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenipte 5/3 sayılı kararda yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın,idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise,kıyı kenar çizgisi,bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi Tapu Fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmıyacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
Somut olayda,yukarıda açıklandığı anlamda bir araştırmanın yapıldığını söyleyebilme olanağı olmadığı gibi,yapılan incelemenin hüküm kurmaya yeterli olduğu da söylenemez.
Şöyleki,yerinde yapılan ilk keşifte teknik bilirkişilerce saptanan kıyı kenar çizgisine göre,taşınmazın 838,42 m2 lik bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı bildirildiği halde yapılan ikinci keşifte teknik bilirkişilerce saptanan kıyı kenar çizgisine göre taşınmazın 90.57 m2 lik bölümünün kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı anlaşılmaktadır.
Ne var ki, mahkemece bilirkişi raporları arasındaki bu açık fark ve çelişkiye rağmen bilimsel gerekçeleri açıklanmadan ve çelişki giderilmeden son bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca,yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değinilen eksikleri giderir biçimde soruşturmanın tamamlanması,bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Tarafların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü H.U.M.K."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,14.4. 2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.