Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar vekili, 2255 ada 397 parsel sayılı taşınmazda müvekkili M.P.n paydaş, diğer davacının taşınmazı kiralamaya yetkili vekil olduğunu, davacı L.nün taşınmazı dava dışı S. H... kiraladığını, ancak 2006 yılının eylül ayında taşınmazın kiracı tarafından davalıya devredildiğini öğrendiklerini ve S.aleyhine açılan tahliye davasının kabul ile sonuçlandığını, davalının fuzuli şagil olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, tahliye ve ecrimisil isteminde bulunmuşlardır.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kira başlangıcından beri davaya konu yerde davalıya ait şirketin ticari faaliyette bulunduğu ve bu durumunda davacı tarafça bilindiği davacıların iyi niyetli olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, kiracılık ilişkisinin varlığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın kayden davacıya ait olduğu davalı G.in taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı, kiracılık savunmasında bulunmuş ve mahkemece bu olgunun varlığı kabul edilmek suretiyle davanın reddi cihetine gidilmiştir.
Oysa, çekişme konusu taşınmazın 1.7.2004 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile davacı ile L. tarafından dava dışı S.."a kiralandığı ve sonradan Zeytinburnu 2.Sulh Hukuk Mahkemesine açılan 2006/1088 E, 2006/1071 Karar sayılı tahliye davasının kabul ile sonuçlanarak kesinleştiği sabittir.
Öte yandan, davalı G.."in 10.5.2002 tarihli kira sözleşmesine dayandığı görülmektedir. Halbuki bu kira sözleşmesinin başlangıç tarihi ile dava dışı S.sonradan yapılan kira akdinin başlangıç tarihi gözetildiğinde daha önceden G.ile yapılan kira sözleşmesinin son bulduğu ve sonradan S.la kira aktinin düzenlendiği bunun ise açılan tahliye davası ile sona erdiği anlaşılmaktadır
Öte yandan, davalı G.davacı vekili L.ile sözlü olarak kira sözleşmesi yaptıklarını bildirmişse de buna karşı çıkılmış ve G.in tevdi mahalli tayin ederek kira bedeli adı altında bir takım ödemelerde bulunduğu ancak tevdi mahalli tayini kararına davacı tarafından davalının kiracı olmadığından bahisle itiraz edildiği ve itiraz üzerine anılan kararın da kaldırılmış olduğu, keza dosya kapsamı ile tartışmasızdır.
Bütün bu oluşum ve işleyiş tarzı gözetildiğinde davalı G,"in kiracı olduğunun kabulüne olanak yoktur. Kaldı ki, kiracılık bir hukuki fiil olmayıp hukuki bir işlemdir.
O halde, HUMK" nun 288 ve 290 maddesi uyarınca yazılı belge ile kanıtlanması gerekir. Ne varki, bu iddiada kanıtlanmış değildir. Kaldı ki, savunulan kiracılık bakımından da bir icazet verme durumu da yoktur. Buna göre, davalının taşınmazdaki hukuki durumunun fuzuli şagil olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, haksız işgalcinin taşınmaz malikine ödemekle yükümlü olduğu haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilin mahkemece belirlenmek suretiyle, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.4.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.