14. Hukuk Dairesi 2016/16358 E. , 2020/4175 K.
"İçtihat Metni"14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.04.2011 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davaya konu 470 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesini talep etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile “... ili, ... ilçesi, ... mahhallesi, 470 ada, 5 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine” karar verilmiştir.
Hükmü, davalılardan ... vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, 22.07.2016 tarihinde verilen ek kararla, kararın kesinleşmiş olması sebebiyle davalılardan ... vekilinin temyiz talebinin reddine karar verilmiş; adı geçen davalı vekili, ek kararı temyiz etmiştir.
Paydaşlığın (Ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (Ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
7201 sayılı Tebligat Kanununun;
1- "Bilinen Adreste Tebligat" kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.",
2- “Aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçiye tebligat” kenar başlıklı 16. maddesinde, “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.”
Birinci ve ikinci fıkralarında, gerçek kişilerle ilgili olarak, muhatabın kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmasından sonra, eğer bu kişi adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecbur olduğu; adresini değiştiren kişinin yeni adres bildirmemesi ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılacağı ve asılma tarihinin tebliğ tarihi sayılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında; temyize vekili vasıtasıyla gelen davalılardan ...’a dava dilekçesi tebligatının öncelikle, “... Mah. ... Cad. C. Blok No:39, Bahçelievler ...” adresine yapıldığı, iade gelince ise “... Mah. 5. sok. No.7, İçkapı no:4, ..., ...” adesine yapıldığı anlaşılmıştır. UYAP’taki nüfus kayıt sisteminden temin edilen adı geçen davalının yerleşim yeri adresi, “... Federal Cumhuriyeti” olmasına rağmen dava dilekçesi ile gerekçeli karar tebligatlarının farklı adreslere yapılması doğru değildir.
Tüm bu nedenlerle davalılardan ... vekili tarafından mahkemeye ibraz edilen 26.06.2016 havale tarihli dilekçe temyiz dilekçesi olarak kabul edilip mahkemece yapılan 28.01.2014 tarihli kesinleşme şerhi kaldırılarak hükmün esasına yönelik yapılan temyiz incelemesine geçildi.
Somut olaya gelince; mahkemece, davalılardan ...’a dava dilekçesinin 7201 Sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi sebebiyle taraf teşkili sağlanmamış ve yargılamaya bu haliyle devam edilerek hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup re’sen yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gerekir. Savunma hakkı, Anayasanın 36. maddesi ile güvence altına alınmış olup, 6100 sayılı HMK’nin 27. maddesinde de “Hukuki dinlenilme hakkı” başlığı altında ayrıca düzenlenmiştir. Hakim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Buna göre hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; davalılardan ...’a dava dilekçesi, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre usulüne uygun olarak tebliğ edilmeli, adı geçen davalının savunması alınmalı varsa delilleri toplanmalı ve tüm bu eksiklikler giderildikten sonra esas hakkında hüküm vermek olmalıdır.
Tüm bu hususlar gözardı edilerek mahkemece esas hakkında karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalılardan ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile mahkemenin 28.01.2014 tarihli kesinleşme şerhi kaldırılarak hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 29.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.