Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları F.’nın dava konusu miras yoluyla intikal eden taşınmazlardaki paylarını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya sattığını ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, dava konusu taşınmazlarda miras bırakanın paylarından başka diğer mirasçılarında paylarını satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakanın davalıya yaptığı temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu taşınmazlardaki payların iptaliyle miras payları oranında davacılar adına tesciline, davacı F.a A. yönünden davanın reddine karara verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden tarafların miras bırakanları F.nın 39,278,381,382, 441, 444, 446,693,823 parsellerdeki maliki olduğu paylarını 30.3.1989 tarihinde davalı Bekir’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar miras bırakanlarının bu temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Gerçektende, miras bırakan F.’nın B.e yapmış olduğu pay temliklerinin mahkemece yapılan inceleme ve araştırma sonucu muvazaalı olduğunun belirlenmesi suretiyle davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur.
Ancak, davalı B.in miras bırakan F.’dan edindiği paylar dışında taşınmazlarda alımla edindiği başkaca paylar bulunduğu görülmektedir.Buna göre davadaki isteğin F.dan gelen paylara yönelik olacağında kuşku yoktur.Oysa, mahkemece B.. üzerindeki tüm payların iptal edilerek veraset ilamlarına atıf yapılmak suretiyle iptal ve tescile karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, dava tarihi itibarıyla 441,444 ve 446 parsellerin kamulaştırma ve ifraz sonucu davalı üzerindeki sicil kaydı iptal edilerek bu taşınmazların mülkiyeti kamulaştıran idareye geçmesine ve daha sonra ifrazen muhtelif ada ve parsellere ayrılmasına karşın bu parseller bakımından da iptal ve tescile karar verilmesi doğru değildir.Ayrıca dava dilekçesinin içeriğinde pay temlikine konu akitteki tüm taşınmazlardan bahsedilmesine karşın talep kısmında 441,444 ve 446 parsellerden bahsedilmemiş, temlike konu diğer parseller yönünden iptal ve tescil isteğinde bulunulmuştur.Mahkemece HUMK’nun 74. md. hükmünün göz ardı edilmesi de isabetsizdir
Öte yandan, 382 parsel sayılı taşınmazın sicil kaydının davalı üzerinde olmadığı halde bunun yönünden de kabul kararı verilmiş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca, öncelikle tarafların miras bırakanı F.dan davalı B.’e satış suretiyle temlik edilen paylar ile davacıların ne nispette pay sahibi olduklarının gerektiğinde bilirkişi tetkikatı yaptırılmak suretiyle tespit edilerek temlike konu paylar içersinde davacıların payı bakımından iptal ve tescile karar verilmesi, 441,444,446 ve 382 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. md. gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.4.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.