Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, üzerinde İ. S.İlköğretim Okulunun yer aldığı 5 parsel sayılı taşınmazın önceleri Y.K.Tü.l Kişiliği adına kayıtlı iken, sonradan belediye içinde kalması nedeniyle kanunlara aykırı olarak davalı belediye adına tescil edildiğini, bilahare davalı belediyenin yaptığı imar uygulamasıyla da 1080 sayılı parsel olarak birleştirilen dosyanın davalıları adına tapu oluşturulduğunu , oysa 222 sayılı yasanın 65.maddesi gereğince İ. Okulunun İl Özel İdaresi adına kayıtlı olması gerektiğini ileri sürüp, tapu iptali ve tescil istemiştir.
Davalı Belediye; çekişme konusu taşınmazın tek katlı kargir bina ve bahçe vasfında olup geçici süreyle okul olarak kullanıma tahsis edildiğini, kamu menfaati nedeniyle ilk öğretim okulu olarak tasarrufa izin verilmesinin, mülkiyet devrini gerektirmeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.Birleşen dosya davalılarından M.ve K.. davanın reddini istemişler, diğer davalılar davaya yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece, çekişme konusu 5 parsel sayılı taşınmazın asıl dava tarihinden önce imar uygulamasına tabi tutulduğu ve 1080 sayılı parsele revizyon gördüğü, imar işlemine yönelik Belediyenin kararının geçersizliğine dair idare mahkemesinden bir ilam getirilmediği ve tescil dayanağı idari işlemin hukuki sonuç doğuracağı gerekçesiyle; asıl davada davalı belideye yönünden davanın husumet nedeniyle reddine; birleşen davada, davanın esas bakımından reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava ve birleşen dava 222 sayılı yasadan kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, asıl davada davalı belediye yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, birleşen davada, davanın esası bakımından reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; birleşen dava konusu 1080 parsel sayılı taşınmazın kayden birleşen dosya davalıları adına paylı ve iştirak halinde mülkiyet üzere olduğu, paydaş olan davalı M.C.S.nın birleşen davanın açıldığı tarihten önce ölmüş ise de; birleşen dosyanın diğer davalıların iştirak halinde malik olmaları yanında M.C. S."nında mirasçısı bulundukları, mirasçılardan sadece G.S.nın davada yer almadığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere;elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudM.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
Somut olayda, dava tarihi itibariyle davalı M.C.. S."nın terekesi bakımından elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet sözkonusu olup, dava dışı mirasçı bulunmaktadır.
O halde, davanın görülebilirlik koşulunun davada bulunduğu söylenemez.
Hal böyle olunca, dava dışı mirasçı G.S."yada davanın yöneltilerek davada yer almasının sağlanması böylece taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esası bakımından hüküm kurulması gerekirken değinilen husus gözardı edilmek suretiyle karar verilmiş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK".nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, şimdilik diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.4.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.