Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/712
Karar No: 2019/470

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/712 Esas 2019/470 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/712 E.  ,  2019/470 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 187-383

    Bilinçli taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık ..."in TCK"nın 89/4, 22/3, 62/1 ve 53/6. maddeleri gereğince 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve sürücü belgesinin 1 yıl süre ile geri alınmasına ilişkin Sincan 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.06.2013 tarihli ve 715-421 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 27.01.2015 tarih ve 7878-1361 sayı ile;
    "Olaydan 1 saat kadar sonra 0,54 promil alkollü olduğu tespit edilen sanığın, saat 19.00 sıralarında idaresindeki araç ile meskûn mahalde, iki yönlü, toplam 10,5 metre genişliğindeki bölünmüş yolda seyrederken karşı yol bölümüne geçerek karşıdan seyreden katılan ... idaresindeki araca çarpması sonucu, katılan ..."ın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte, aracındaki katılan ..."nin ise yüzünde sabit ize ve (sağ göz görme kaybı nedeniyle) duyu veya organlarından birinin işlevinin zayıflamasına neden olacak şekilde yaralandıkları olayda, sanığın alkol derecesi itibarıyla bilinçli taksirin koşullarının oluşmadığı gözetilmeden hakkında fazla ceza tayini," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Ankara Batı 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise 17.04.2015 tarih ve187-383 sayı ile;
    "...Kazadan sonra sanıkta tespit edilen 0,54 promil alkol oranının, kanun ile belirlenen 0,50 promil alkol oranının üzerinde olduğu, buna göre 0,50 promilin üzerindeki alkol alımının bir sürücü açısından güvenli sürüşü tehlikeye soktuğunun kabul edildiği, TCK"nın 179. maddesi gereğince değerlendirme yapılırken de 0,50 promilin üzerindeki alkol oranıyla kazaya karışılması hâlinde trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun oluştuğu kabul edilerek uygulama yapıldığı, bu itibarla sanığın, kanunda belirlenen sınırın üzerinde alkol aldıktan sonra güvenli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğunu bildiği hâlde araç kullanması nedeniyle bilinçli taksir şartlarının oluştuğu," şeklindeki gerekçeyle bozma kararına direnerek, önceki hükümde olduğu gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.06.2015 tarihli ve 216138 sayılı "onama" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 621-838 sayı ile 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 19.04.2017 tarih ve 44-3343 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın atılı suçu taksirle mi yoksa bilinçli taksirle mi işlediğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Trafik kazası tespit tutanağında; kazanın 27.04.2012 tarihinde saat 19.00 sıralarında, gündüz vakti, açık havada, meskûn mahalde, toplam 10,5 metre genişliğindeki iki yönlü, bölünmüş, asfalt kaplama, kuru ve yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı hafif eğimli yolda meydana geldiği, sürücü ...’in idaresindeki otomobille Bağlıca yolu üzerinden Etimesgut istikametine seyir hâlindeyken direksiyon hâkimiyetini kaybederek karşı yönden gelen ...’ın yönetimindeki otomobile çarptığı ve çarpmanın etkisiyle savrulup Menderes Yıldırım’ın yol kenarına park etmiş olduğu çekiciye çarparak durduğu bilgilerine yer verilerek kazanın oluşumunda; sürücü ...’in, 2918 sayılı Kanun"un 84. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan asli kusurlardan “İkiden fazla şeritli taşıt yollarında, karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit veya yol bölümüne girme” kusurunu işlediği, diğer araç sürücüsü ile çekici sahibinin ise kural ihlalinin bulunmadığı yönünde düşünce bildirildiği,
    Katılan ... hakkında kaza tarihinde saat 19.43’te düzenlenen adli muayene raporuna göre; sağ el serçe parmak dışında ve burun sırtında sıyrık, sağ frontalde ise kızarıklık bulunduğu, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu ve alkol tespit edilmediği, aynı gün saat 19.44’te sanık ... hakkında düzenlenen adli muayene raporuna göre ise adı geçenin herhangi bir yaralanmasının bulunmayıp 0,54 promil alkollü olduğu,
    Katılan ... hakkında Sincan Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporlarda; katılanın alın, sağ kaş ve sağ göz kısmındaki yaralanmaların yaşamını tehlikeye sokan bir durum oluşturmadığı, basit bir tıbbi müdahaleyle giderilemeyeceği ve yüzünde sabit iz niteliğinde olduğu, ayrıca sağ gözde tashihsiz görme 0,5 olduğundan yaralanmasının organ işlevinin sürekli zayıflaması vasfında olduğu bilgilerine yer verildiği,
    Kovuşturma evresinde bilirkişi tarafından düzenlenen 28.03.2013 tarihli raporda; olay esnasında sürüş koşulları açısından olumsuz bir durum olmadığı hâlde sanık ..."in, yönetimindeki otomobilin hâkimiyetini kaybedip karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şeride girdiği, bu nedenle Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin 157. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ikinci alt bendindeki "...bölünmüş karayolunda karşı yönden gelen trafiğin kullanıldığı şerit, rampa ve bağlantı yollarına girme" hükmü kapsamında kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu, diğer araç sürücüsü ... ve park hâlindeki çekicinin sürücüsü Menderes Yıldırım"ın ise kazanın oluşumuna etki edecek herhangi bir kusurlarının bulunmadığı kanaatinin bildirildiği,
    Sanığın B sınıfı sürücü belgesine sahip olduğu ve adli sicil kaydının bulunmadığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ...; olay günü sevk ve idaresindeki otomobille Hikmet Özer Caddesi üzerinde yaklaşık 55-60 km/sa hızla seyir hâlindeyken ardiyelerin karşısına geldiği esnada karşı istikametten yönetimindeki otomobille gelen sanığın birdenbire şerit değiştirip kendisinin bulunduğu şeride geçerek otomobiline çarptığını, kaza nedeniyle kendisinin ve yanında bulunan arkadaşı katılan ...’un yaralandığını, olay nedeniyle sanıktan şikâyetçi olduğunu,
    Katılan ... Kollukta; olay günü katılan ...’ın yönetimindeki otomobilde bulunduğu esnada Halk Ekmek Fabrikasını geçtikten sonra karşı istikametten sevk ve idaresindeki otomobille gelen sanığın bulundukları şeride geçtiğini, katılan ...’ın hızını azaltmasına rağmen kafa kafaya çarpıştıklarını, kazadan dolayı yaralandığını ve sanıktan şikâyetçi olduğunu, Mahkemede ayrıca; karşı şeritte olan sanığın bir anda aracını üzerlerine doğru kırması nedeniyle kazanın meydana geldiğini, sanık bir otobüsün kendisini sıkıştırdığını iddia etmiş ise de böyle bir durum olsaydı onu sıkıştıran aracı görmemelerinin mümkün olmadığını, sanığın kazayı tamamen alkolün etkisiyle yaptığını,
    Tanık Menderes Yıldırım; olay günü çalışmakta olduğu şirkete ait çekiciyi yol kenarına park edip çekiciye yakın bir yerde işçileri beklemekteyken sanığın kullandığı otomobille ters yönden gelip katılan ...’ın kullandığı otomobile çarptıktan sonra savrularak bu defa park hâlindeki çekiciye çarptığını, çekicide herhangi bir hasar meydana gelmediğini, olayla ilgli bir şikâyetinin bulunmadığını,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ...; olay günü saat 18.30 sıralarında yönetimindeki otomobille Bağlıca yolu üzerinden Etimesgut istikametine yaklaşık 70-75 km/sa hızla seyir hâlindeyken Hikmet Özer Caddesi üzerinde bulunan ardiyelerin karşısına geldiği esnada sağ tarafından aynı istikamette seyreden bir otobüsün kendisini sıkıştırıp havalı korna çaldığını, bunun üzerine panikleyerek orta refüjü olmayan caddede yolun diğer tarafına geçip karşı yönden gelen katılan ...’ın idaresindeki otomobile çarptığını, daha sonra otomobilinin savrulduğunu, park hâlindeki bir çekiciye çarparak durabildiğini, kaza sırasında bir miktar alkollü olduğunu, ancak bilincinin tamamen yerinde olduğunu, plakasını alamadığı bir otobüsün korna çalması üzerine paniklemesi nedeniyle kazanın meydana geldiğini savunmuştur.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, öncelikle taksir ve bilinçli taksir kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
    5237 sayılı TCK"nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde "kanunda tanımlanmış haksızlık" olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
    5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için birtakım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç, bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirmekte, fail; dikkatli, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılmaktadır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen, sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirli suçlarda aranması gereken hususlar;
    1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
    2- Hareketin iradi olması,
    3- Sonucun istenmemesi,
    4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
    5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,
    Şeklinde kabul edilmektedir.
    Taksirli suçlarda, gerek icrai hareketin gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
    Taksirli hareket ile meydana gelen netice arasında illiyet bağı bulunmaması hâlinde fail bu sonuçtan sorumlu tutulamayacaktır. Neticenin gerçekleşmesinde, mağdur veya başka bir kişinin taksirli davranışının da etkili olması durumunda, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin vasfını da değiştirmeyecektir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda taksirle işlenebilen suçlarda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilecektir.
    Taksir, Türk Ceza Kanunu"nda basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tâbi tutulmuş, Kanun"un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde tanımlanarak, bu durumda taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar artırılacağı öngörülmüştür. Anılan fıkranın gerekçesinde; "Bilinçli taksiri basit taksirden ayıran özellik, fiilin neticesinin failce fiilen öngörülmüş fakat istenmemiş olmasıdır. Bilinçli taksir hâlinde hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır. Böylece bilinçli taksir, iş kazalarını, trafikte meydana gelen taksirli suçları önlemek bakımından caydırıcı etki yapacak ve suçların önlenmesinde yarar sağlayacaktır." açıklamasına yer verilmiştir.
    Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksirde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
    Bilinçli taksirde, neticenin gerçekleşmesini istemeyen fail, hareketinin tipe uygun ve hukuka aykırı bir sonuca neden olabileceğini öngörmesine rağmen, hareketine devam ederek istemediği zararlı neticeyi meydana getirmektedir. Hukuka aykırı neticeyi öngördüğü hâlde gerçekleşmeyeceğine güvenen ve bu güvenle hareketini sürdüren failin söz konusu güveninin dayanağı; şans, bilgi, beceri, yetenek, tecrübe gibi çeşitli etkenler olabilir. Örneğin, sevk ve idaresindeki araçla trafikte seyri esnasında, kendi yönündeki araçlara kırmızı ışığın yandığını ve diğer istikametten gelen araç veya yayaların hareket etmeye başladığını görmesine rağmen şoförlük yetenek ve tecrübelerine güvenerek süratle yola girip yaya veya araçlara çarpan fail, gerçekleşen zararlı neticeyi öngörmesi ancak istememesi nedeniyle bilinçli taksirden sorumlu olacaktır.
    Görüldüğü üzere, bilinçli taksirde meydana gelen netice, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten fiilinin kanunda suç olarak düzenlenen bir neticeye sebebiyet verebileceğini öngördüğü ve bu neticeyi istemediği hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hâli, bunu öngörmemiş bulunan kimsenin durumu ile bir tutulamayacağından ve neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek bir harekette bulunmamakla yükümlü olduğundan, "neticenin fail tarafından öngörülmesi" ölçü alınarak basit ve bilinçli taksir ayrımına gidilmiştir.
    Bu aşamada Yerel Mahkemece; kazadan sonra sanıkta tespit edilen 0,54 promil alkol oranının, Kanun"da 0,50 promil olarak belirlenen sınırın üzerinde olması nedeniyle bir sürücü açısından güvenli sürüşü tehlikeye soktuğu, sanığın da Kanun"da belirlenen sınırın üzerinde alkol aldıktan sonra güvenli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğunu bildiği hâlde araç kullanarak kazaya sebebiyet verdiği gerekçesiyle sanık hakkında bilinçli taksir hükmünün uygulanması nedeniyle bu konuda açıklama yapılması gerekmektedir.
    Promil, alınan alkolün bin mililitre (1 litre) kandaki oranını gram cinsinden gösteren ölçü birimidir. Alkolün ağırlığı, kanın ise hacmi dikkate alınarak kurulan orantı üzerinden kandaki alkolün promil cinsinden seviyesi belirlenir. Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunca vücuda alınan etil alkolün kandaki seviyesinin ortalama olarak saatte 0,15 promil azaldığının tıbben bilindiği belirtilmektedir.
    Bilimsel olarak kanda bulunan belirli bir alkol oranının her insanda aynı sonuca yol açtığı söylenemez. Bunda kişinin bünyesel özellikleri, yaşı, cinsiyeti, alkol kullanma sıklığı vb. etmenler rol oynamaktadır. Bu nedenle kişinin kullandığı alkolün güvenli araç kullanma yeteneğini ortadan kaldırıp kaldırmadığı yönünden somut olaydaki durumun araştırılması gerekmektedir. Önemli olan, suç oluşturduğu kabul edilen davranışın icra edildiği sırada kişinin kanındaki alkol oranıdır. Kandaki alkol oranının her saat için ortalama 0,15 promil azaldığının bilimsel olarak kabul edilmesi nedeniyle olaydan sonraki saatlerde yapılacak ölçümlerde bu hususun gözetilmesi gerekir. Hâkim, alkol oranı, olay tutanağı, bilimsel görüşler ile failin aracı kullanma şekli, olay sonrasındaki konuşmaları ve diğer hareketleri gibi harici davranışlarına ilişkin tanık gözlemlerini değerlendirerek kişinin aldığı alkol nedeniyle kaza sırasında güvenli araç kullanma yeteneğinin bulunup bulunmadığını tespit etmelidir.
    Öte yandan, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu tarafından, 0,30 promil ve altında kan alkol düzeyine sahip olan olan kişilerin aksi ispatlanmadıkça güvenli sürüş (araç kullanma) yeteneklerinin bozulmadığının, 1,01 promil ve üzerinde kan alkol düzeyine sahip sürücülerin ise bireysel farklılıkları ortadan kaldırabilecek ölçüde alkollü olduklarının ve bu seviyede alkol tesiri altındaki sürücülerin emniyetli sürüş yeteneklerinin olumsuz olarak etkilendiğinin kabulü gerektiği, 0,31-1,00 promil kan alkol seviyesine sahip sürücülerin ise güvenli sürüş yeteneğini kaybedip kaybetmedikleri hususunun ivedilikle yapılacak detaylı bir hekim muayenesi ile tespit edilmesi gerektiği belirtilmektedir. (Faruk Aşıcıoğlu-Belkıs Yapar-Aliye Tütüncüler-Ahmet Belce, Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu Açısından Alkol, Adli Tıp Dergisi, cilt 23, sayı 3, 2009, s. 15.)
    Yine, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunca, belirlenen alkol seviyesine göre bulguların ortaya çıkma eşiğinde sayılan etkenlere bağlı olarak değişebilen derecelerde bireysel farklılıklar görülmekle birlikte; düşük konsantrasyondan itibaren alkol düzeyinin artışı ile paralel olarak artan derecelerde gevşeme, dikkat azalması, cesaretlenme, çevresel uyarıların algılanmasında yavaşlama, göz ve beyin arasındaki iletişim süresinde uzama, algılanan çevresel uyarıların beyinde işlenmiş veriler hâline dönüşmesinde gecikme dolayısıyla uyaranlara karşı reaksiyon zamanında uzama, beyinciğin etkilenmesi suretiyle denge ve koordinasyonun olumsuz yönde etkilenmesi, ani karar verebilme, direksiyon ve fren kontrolü gibi birden fazla hareketi bir arada yapabilme kabiliyetinde azalma, uyaranları erken fark edip doğru tepkiler verme, istemli göz hareketleri, gözün takip yeteneği, karanlığa adaptasyon, hız ve mesafe tayini gibi becerilerde olumsuz yönde etkilenme, istemsiz göz hareketlerinin ortaya çıkması, uykuya meyil gibi belirtilerin oluştuğu, bu durumdaki bir sürücünün risk alma eğiliminin arttığı, sürüşle ilgili becerilerinde azalma olduğu ve kaza ihtimalinin arttığının bilimsel olarak kabul edildiği belirtilmiştir.
    2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun suç tarihinden sonra 11.06.2013 tarihli ve 28674 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun"un 19. maddesi ile değişik 48. maddesinin altı ve yedinci fıkralarında;
    “Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
    Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi hâlinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiş, maddenin altıncı fıkrasında, yapılan tespit sonucunda kandaki alkol miktarı 1,00 promilin üzerinde çıkan sürücüler hakkında TCK"nın 179. maddesinin 3. fıkrası hükümlerinin uygulanacağı, yedinci fıkrasında ise hususi otomobil sürücüleri bakımından 0,50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0,20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermeleri hâlinde, ayrıca TCK"nın ilgili hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın, 27.04.2012 tarihinde sevk ve idaresindeki otomobille gündüz vakti, açık havada meskûn mahalde, toplam 10,5 metre genişliğindeki iki yönlü, bölünmüş, asfalt kaplama, kuru ve yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı hafif eğimli yolda seyir hâlindeyken direksiyon hâkimiyetini kaybedip karşı yönden gelen trafiğin kullandığı bölüme geçerek aksi istikamette seyreden katılan ..."ın idaresindeki otomobile çarptıktan sonra savrulan otomobiliyle bu defa park hâlindeki çekiciye çarparak durduğu, kaza sonucu katılan ..."ın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte, aynı araçta bulunan katılan ..."nin ise yüzünde sabit ize ve sağ gözündeki 0,5 tashihsiz görmeden dolayı organ işlevinin sürekli zayıflamasına neden olacak şekilde yaralandıkları, sanığın kazadan yaklaşık 45 dakika sonra yapılan ölçümde 0,54 promil alkollü olduğunun tespit edildiği olayda; sanığın, seyri esnasında direksiyon hâkimiyetine gerekli özeni göstermesi gerekirken bu hususa riayet etmemesi nedeniyle otomobilin hâkimiyetini kaybetmesi üzerine yolun karşı yönden gelen trafiğin kullandığı bölümüne geçip aksi istikamette seyreden katılan ..."ın idaresindeki otomobile çarpmak suretiyle kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu anlaşılmış ise de Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunca bilimsel verilere dayanılarak istikrarlı olarak vurgulandığı üzere, vücuda alınan etil alkolün kandaki seviyesi ortalama olarak saatte 0,15 promil azaldığından, somut olayda kaza sırasında yaklaşık 0,65 promil alkollü olduğu değerlendirilen sanığın, kanında bulunan alkol seviyesi nedeniyle güvenli sürüş yeteneğini kaybedip kaybetmediğinin detaylı bir hekim muayenesi ile belirlenmediği gibi kazaya almış olduğu alkolün etkisiyle neden olduğuna ilişkin herhangi bir delil de bulunmadığı gözetildiğinde, kaza sırasında yaklaşık 0,65 promil alkollü olması tek başına bilinçli taksirin varlığı için yeterli olmayacağından, somut olayda bilinçli taksir şartlarının gerçekleştiğinden söz edilmesine imkân bulunmamaktadır.
    Öte yandan, gerekçeli karar başlığında "27.04.2012" olan suç tarihinin, "24.04.2012” olarak hatalı şekilde yazılması da usul ve kanuna aykırıdır.
    Bu itibarla, isabetli bulunmayan Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Ankara Batı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.04.2015 tarihli ve 187-383 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın eylemini taksirle gerçekleştirdiği gözetilmeksizin, bilinçli taksirle gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi ve "27.04.2012" olan suç tarihinin gerekçeli karar başlığında "24.04.2012” olarak hatalı şekilde yazılması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.06.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi