Esas No: 2021/420
Karar No: 2022/4380
Karar Tarihi: 02.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/420 Esas 2022/4380 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davanın konusu, davacı şirkette çalışan davalının evlilik sebebi ile istifa etmesi sonrasında bir yıl boyunca İstanbul'da aynı iş dalında çalışmama taahhüdü bulunduğu ancak rakip firmada işe başladığı için rekabet yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle davacı tarafından açılan cezai şart istemidir. Davalı taraf, rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu, tarafların ortak iradesini içermediğini, çalışanın çalışma özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Yerel mahkeme, sözleşmedeki ceza miktarının sonradan doldurulduğu ve davalı tarafından bu bölümün onaylanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Karar temyiz edilmiş ve Yargıtay tarafından reddedilmiştir.
Kanun maddeleri: Türk Borçlar Kanunu (TBK) madde 117, madde 118, madde 119, madde 235, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 203/4, madde 207.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 10.03.2020 tarih ve 2018/827 E. - 2020/224 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 31.05.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 25/02/2010 - 25/01/2013 tarihleri arasında davacı şirkette çalışan davalının evlilik sebebi ile istifa ettiğini, davalı tarafından rekabet yasağı sözleşmesi ve gizlilik taahhütnamesi imzalandığını, böylece iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren bir sene boyunca İstanbul'da davacı ile aynı iş dalında çalışmamayı taahhüt ettiğini, aksi takdirde 50.000,00 TL tazminat ödemeyi kabul ettiğini, davalının davacıya ait ticari sırları bildiğini, sözleşmesi sona erdikten sonra henüz bir sene bitmeden rakip firmada işe girdiğini, davalının rekabet etme yasağına uymadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000,00 TL cezai şart alacağına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacı şirkette 25/02/2010-20/01/2013 tarihleri arasında satın alma personeli olarak çalıştığını, rekabet yasağı sözleşmesinin MK m. 2'ye aykırı olduğunu, sözleşmenin tarafların ortak iradesini içermediğini, sözleşmedeki tazminat miktarının işverence sonradan doldurulduğunu, sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, çalışanın çalışma özgürlüğünün ihlal edildiğini, herkes tarafından bilinmesi mümkün bilgilerin davalı tarafından bilindiğini, davalının davacı şirkette hammadde alımı yaparken yeni işyerinde sipariş takibi, ithalat ve fabrikaya sevk işi yaptığını, davalının davacıya zarar vermediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece uyulan bozma ilamına göre, taraflar arasında geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesi bulunduğu, davalı tarafın davacı şirketten ayrıldıktan sonra bir yıllık süre dolmadan benzer bir iş kolunda çalışmak suretiyle rekabet yasağını ihlal ettiği, taraflar arasındaki 25/02/2010 tarihli rekabet yasağı sözleşmesinin sonradan doldurulan işten çıkış tarihinin sözleşmenin geçerliliğine olumlu veya olumsuz bir etkisinin bulunmadığı ancak sözleşmenin sonradan doldurulan ceza miktarına ilişkin bölümünün davalı tarafça onanmadığından sözleşmeyi kısmen geçersiz kılacağı, yani davalı taraf rekabet yasağını ihlal etmekle rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı davrandığı ancak bir ceza sorumluluğu üstlenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, istek halinde aşağıda yazılı 28,10 TL harcın temyiz eden davacıya iadesine, 02/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Davanın kabulüne ilişkin yerel mahkemenin 2014/1002 Esas, 2016/427 Karar sayı, 07.06.2016 tarihli karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Dairenin 21.06.2018 tarihli kararı ile “... somut uyuşmazlığa konu sözleşmede davalı tarafça inkar edilen ve sonradan doldurulduğu belirtilen bölümlerin yer aldığı hükümlerin tarflar açısından bağlayıcı niteliğinin bulunup bulunmadığı, geçersizlik halinin sözkonusu olması durumunda ise bu halin 25.02.2010 tarihli sözleşmenin kısmen veya tamamen geçerli olup olmayacağı hususunda doğuracağı sonuçların mahkemece tartışılması suretiyle hasıl olacak sonuca gvre karar verilmesi...” gerekçesi ile bozulmuş,
Yerel mahkemece bozma ilamına uyularak, “ sözleşmedeki ceza miktarının sonradan doldurulduğu, davalı tarafından bu bölümün onanmadığı, sözleşmeyi kısmen geçersiz kılacağı, davalının ceza sorumluluğunun bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen davalı tarafından da imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinin, ihlal halinde ödenece cezai şarta ilişkin “50.000” YTL bölümünün sonradan yazıldığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Sorun, cezai şart miktarının sözleşmeye sonradan yazılmasının sözleşmenin sıhhatini ne şekilde etkileyeceğine ilişkindir.
Cezai şart miktarının sonradan sözleşmenin boşluk kısmına eklenmesi nedeniyle, senette çıkındı, kazıntı ve silintiye ilişkin hükümlerde uygulanması gereken HMK 207 maddesinin somut uyuşmazlık yönünden uygulama imkanı bulunmamaktadır.
25.02.2010 tarihli sözleşmedeki imza davalıya aittir.
Bir kişiye itimat edilerek, o kişi tarafından anlaştıkları gibi doldurulmak (yazılmak) üzere verilmiş boş kağıt, o kişi tarafından anlaşmaya aykırı doldurulmuş ise, imzalı boş kağıdı veren kimse bu belgenin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ancak senede karşı senetle ispat kuralları gereğince senetle ispatlayabilir.
Bu halde HMK 203/4 anlamında bir irade bozukluğu sözkonusu değildir. Çünkü bu halde imzalı kağıt o kişiden aldatma ile alınmış değildir. İmzalı boş kağıdı veren kişi onun karşı tarafça doldurulacağını bilmekte ve karşı tarafa güvenmektedir. Bu güvenin kötüye kullanılması aldatma teşkil etmeyecektir.
Somut uyuşmazlık yönünden, davalı tarafından imzalanan sözleşme geçerli olup, 50.000 YTL olarak sonradan doldurulan bölümlerin davalı ile aralarındaki anlaşmaya aykırı doldurulduğunun ispat külfeti davalı tarafa aittir.
Hal bu iken, sözleşmedeki miktar kısmının sonradan yazıldığı gerekçesi ile sözleşmenin bu nedenle geçersiz olduğunun kabulü isabetli değildir.
Cezai şart koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davacının temyiz isteminin reddi ile kararın onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.