Esas No: 2021/621
Karar No: 2022/4503
Karar Tarihi: 06.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/621 Esas 2022/4503 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/621 E. , 2022/4503 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : . FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 18.02.2020 tarih ve 2016/148 E. - 2020/86 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin dünyaca tanınmış "Hummer" araçlarının üretimi ve pazarlanması alanında faaliyet gösterdiğini, "Hummer" ibaresinin müvekkili adına TPMK nezdinde tescilli bulunduğunu, bu markanın dünyanın pek çok ülkesinde de tescil edildiğini ve çok tanınmış olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin "Hummer" ibareli markasının tanınmış bir marka olduğunun ve koruma altında bulunduğunun tespitine, davalılardan Rute İth. ve İhr. A.Ş.'ye ait "Hummer" ibareli markaların müvekkiline devrine veya markanın tanınmış olması sebebiyle iptaline ve sicil kayıtlarının terkinine, davalılardan "Hummer Otomotiv Tekstil Turizm Yayıncılık İth. İhr. San. A.Ş.'nin unvanındaki "Hummer" ibaresinin müvekkilinin markasına tecavüz oluşturması nedeniyle ticaret unvanından çıkarılmasına, dilekçede yazılı maddi ve manevi tazminatlar ile diğer istemlere karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... İth. İhr. A.Ş. vekili, davacının tanınmışlığın tespiti yönünden öncelikle TPMK’ya başvurmasının gerektiğini, müvekkilinin uzun yıllardır "Hummer" markasını kullandığını, müvekkilinin tanıttığı bir markayı davacının uzun süre sessiz kaldıktan sonra dava açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davacı ile herhangi bir distrübitörlük ilişkisinin yada bir başka ticari ilişkinin bulunmadığını, Hummer markasını dünyada ilk kez müvekkilinin kullandığını, davacının markasının tanınmış olduğu iddiasını ispat etmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı vekili, Enstitü aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkemenin Ankara İhtisas Mahkemeleri olduğunu, TPMK'ya başvurulmadan doğrudan doğruya mahkemeye dava açılarak markanın tanınmışlığının tespitini istemenin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, davacının tasfiye sürecine girdiği davacının dayanak markalarının GENERAL MOTORS LLC’ye devir edildiği bildirildiğinden HMK 125/2 madde kapsamında GENERAL MOTORS LLC’ davacı olarak Uyap kayıtlarına işlendiği, hükümsüzlük sebepleri arasında tanınmışlık iddiasına da dayanmakta olup, hükümsüzlüğü istenen davalı markalarının başvuru tarihinde davacıya ait markanın Türkiye'de hiç kullanılmamış olması halinde dahi HUMMER markasının Paris Sözleşmesi'nin 1. mükerrer 6. maddesi anlamında Türkiye'de toplumun ilgili kesimi nezdinde tanınmışlık düzeyine ulaşmış bir marka vasfında olup olmadığının keza tanınmış ise bu tanınmışlığın hangi tarihte başladığı ve farklı mal ve hizmetler yönünden davacının markasının itibarına zarar verebileceği veya tescil edilen markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlara neden olup olmayacağının tespiti kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılması için mahkememizce ara karar oluşturulmuş ancak davacı vekili dosyadaki delillerin tanınmışlık incelemesi için yeterli olduğunu, bu nedenle bilirkişi ücretini yatırmadıklarını beyan etmesi nedeniyle dosyaya sunulan deliller dikkate alınarak değerlendirme yapıldığı, Paris Sözleşmesinin 1.mükerrer 6. maddesinde, KHK’nın gerek 7/1-i gerekse 8/4 maddeleri anlamında tanınmış markalardan ne anlamak gerektiği konusunda açık bir hüküm bulunmadığı, ancak yüksek mahkeme ilamlarına göre tanınmış markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyinden haksız yararlanma ve itibarına zarar verme koşullarının gözetilmesi gerektiğine işaret edildiği, WIPO nezdinde oluşturulan komisyon ise tanınmış markalarla ilgili bir kısım kriterler belirlediği, buna göre de tanınmışlığın tespitinde, markanın kullanım süresi, kapsamı ve coğrafik alanının genişliği, reklam, promosyon, fuarlara katılım ve fuarlar düzenleme, kataloglar hazırlama gibi tanıtım faaliyetleri, bu çalışmaların kapsamı, süresi ve mali bütçesi, marka hakkının hangi etkinlikte ve verimlilikte korunduğu vs. olguların dikkate alınması gerektiğine vurgu yapıldığı, davalı markasının farklı sınıflardaki tescilinin hükümsüz kılınması için davacının markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlanabilmesi (şöhretini sömürmesi), itibarına zarar verebilmesi, ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilmesi(sulandırabilmesi) hallerinin gerçekleştiğinin ispat edilmesi gerektiği, davacının ise gerek sunduğu deliller gerekse kesinleşen Ankara 1. FSHM’nce 2006/448 E., 2011/235 karar nolu ilam içeriğinde de işaret edildiği üzere HUMMER ibareli araçlar kapsamında tanınmış marka olduğunu ispat etmiş olmakla birlikte farklı mal ve hizmetler yönündende bu tanınmışlığın geçerli olduğunu keza davalı markasının hükümsüz kılınması gerektiğini ispat edemediği, bu sınıflar yönünden talebin belirtilen nedenle reddi gerektiği gibi, kötü niyetli tescil iddialarının da markanın spesyalite prensibi kapsamında değerlendirme zorunluluğu bulunduğu, spesyalite prensibine göre marka hangi sınıflar için tescil edilmişse, sadece o sınıflarla sınırlı olarak işaret üzerinde tekel mülkiyet hakkı sağlayacağı, bunun marka hukukunun en temel prensibi olup, marka haklarını diğer mülkiyet haklarından ayıran en önemli özelliklerden biri olduğu, ancak marka tescil kapsamındaki sınıflarla sınırlı haklar vermekle beraber, markanın korunması için marka kapsamındaki ürün ve hizmetlere benzer (aynı olmayan) sınıflar içinde benzer markanın tescili kararnamenin 7 ve 8. maddeleriyle yasaklandığı, bu durumun marka kapsamında olmayan bu benzer sınıflar için marka sahibine bir hak bahşetmeyip, sadece markanın orijinini rakiplerinkiyle karıştırılmasını önleyici bir düzenlemeden ibaret olduğu, dolayısıyla da markanın korunması için benzer sınıfların 3. şahıslar tarafından tescilinin yasaklandığı, bu kurala markaların uluslararası korumasını garantileyen TRİPS 16 ve 556 sayılı KHK'nın 8/4. maddesiyle sadece tanınmış markalar yönünden belli şartlarla istisna getirilerek "markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verilebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyeceği, sonuçlar doğurabileceği durumlarda 3. şahısların tescil başvurularının reddedileceğinin öngörüldüğü, markanın kötü niyetle tescili durumunda da spesyalite prensibinin geçerli olduğu, ancak marka kapsamındaki aynı veya benzer sınıflar için tescili halinde marka sahibi kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük isteyebileceği, ancak tescil kapsamındaki ürün ve hizmetlerden farklı sınıflar için markanın tescili serbest olduğundan ve burada korunan bir hak mevcut olmadığından ve 3. şahısların bunları zaten serbestçe kullanım hakkı bulunduğundan, farklı ürün ve sınıflar için gerçekleşen tescillere karşı marka sahibinin ileri sürülebilir yasal bir hakkı bulunmadığından kötü niyetli tescil iddiası ileri sürülemeyeceği, çünkü marka haklarının çerçevesi yasa ve uluslararası anlaşmalarla çizilmiş olup, sadece tanınmış markalar için bir tek istisna getirildiği, hatta bu istisnanın da belli koşulların varlığına tabi tutulduğu, dolayısıyla da kötü niyetli tescil durumunda markanın farklı ürün ve hizmetler için de hükümsüzlüğünün isteneceğine dair bir hüküm bulunmadığı, bu nedenle markanın davacının marka kapsamında kalan otomobil ve benzeri ürün ve sınıflar için hükümsüzlüğünün kötü niyet nedeniyle istenebilirse de farklı olan sınıflar için hükümsüzlüğünün istenemeyeceği, bu açıdan Ankara 1. FSHHM'nin 2006/448 E. ve 2011/235 K sayılı ilamı gerek kötüniyet, gerek tanınmışlık ile ilgili tespitler yönünden delil olarak değerelendirilecekse de; huzurdaki davada davalının diğer emtia sınıfları için hükümsüzlük istemi yönünden haksız yarar sağlanacağı, itibarının zarara uğrayacağı ve risk altında bulundukları hususlarının farklı emtia sınıfı yönünden bu alandaki uzman bilirkişilerce değerlenderilmesi gerekli olup, davacının ise bu yönde bir inceleme yaptırmadığı gerekçesiyle davalı adına tescilli 181840 nolu markanın hükümsüzlüğüne, davalı adına tescilli 199307 nolu markanın lokomotifler, trenler, tramvaylar, vagonlar, deniz taşıtları ve parçaları, sandallar, motorlar, gemiler, yatlar, kotralar, botlar, feribotlar, kanolar, sandallar, gemiler için avara dişlileri, dümenler, seren direkleri, gemi gövdeleri, uskurlar, parvaneler, tekneleri indirme kaldırma ve suya indirme donanımları vb. uzay taşıtları da dahil hava taşıtları ve parçaları: balonlar, uçaklar, helikopterler, uzaya gönderilen roketler, paraşütler, çocuk arabaları, tekerlekli sandalyeler, pusetler, yürüteçler, el arabaları, pazar arabaları, tek veya çok tekerlekli el arabaları, market arabaları, ev eşyaları için tekerlekli taşıyıcılar dışındaki tüm ürünler yönünden markanın hükümsüzlüğüne, davalı adına tescilli 201392 nolu marka yönünden talebin reddine, davalı adına tescilli 200022 nolu markanın sadece spor araçları kiralanması hizmetleri yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Dairemizin 01.07.2015 tarih 2015/2322 Esas- 2015/8775 Karar sayılı bozma ilamında, davacının iddiasına mesnet “Hummer” ibareli markasının Paris Sözleşmesi'nin 2. mükerrer ve TRIPS Anlaşması 16. maddeleri kapsamında tanınmış olup olmadığı hususunun tespit ve incelenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş olup, dosyaya sunulan deliller itibariyle taraflar arasında görülen Ankara 1. FSHHM'nin 2006/448 E. ve 2011/235 K. sayılı dosyası ve bu dosyayla birleşen Ankara 2.FSHHM’nin 2007/8 Esas sayılı dosyasında, davacı markasının tanınmış marka olduğu ve taraflar arasındaki iç içe geçmiş ticari ilişki ve yazışmaların varlığı karşısında davalının aynı ibareyi kendi adına marka olarak tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğu hususu bu dava için güçlü delil teşkil edeceği gözetilerek davanın tamamen kabul edilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 06/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.