Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/1403
Karar No: 2019/464

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1403 Esas 2019/464 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/1403 E.  ,  2019/464 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Sulh Ceza
    Sayısı : 242-1088

    Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan sanık ...’nin TCK’nın 125/1-3-a, 125/4, 62/1 ve 52/2-4 maddeleri uyarınca 7.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin Antalya (Kapatılan) 7. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2013 tarihli ve 242-1088 sayılı hükmün, sanık ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek 18. Ceza Dairesince 12.05.2016 tarih ve 25973-10331 sayı ile;
    "1- Hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
    Yargılamaya konu somut olayda; sanığın, diş hekimi olarak görev yapan katılana söylediği kabul edilen "Okumuşsunuz ama adam olamamışsınız, sana bu diplomayı verenin" şeklindeki sözlerinin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğu, dolayısıyla hakaret suçunun unsurları itibari ile oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesi,
    2- Kabule göre de;
    a- TCK"nın 125/3-a maddesi gereğince, 1 yıl karşılığı adli para cezasının 365 gün yerine, 360 gün olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayin edilmesi ,
    b- Katılan kendisini Sağlık Bakanlığı vekili ile temsil ettirdiğinden, Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik"in 11. maddesi ile 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesi uyarınca idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.07.2016 tarih ve 96522 sayı ile;
    "İtiraza konu uyuşmazlık, sanık ..."nin Antalya Atatürk Devlet Hastanesi Diş Polikliniğinde, diş hekimi olarak görev yapan ..."a yönelik sarf ettiği "Okumuşsunuz ama adam olamamışsınız, sana bu diplomayı verenin" şeklindeki sözlerinin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici nitelikte bulunup bulunmadığına eylemin hakaret suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
    5237 sayılı TCK’nın "Hakaret" başlıklı 125. maddesinde; "(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
    (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
    (3) Hakaret suçunun;
    a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
    b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
    c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
    İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
    (4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
    (5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır" hükmü yer almaktadır.
    Maddenin birinci fıkrasında hakaret suçunun temel şekli, üçüncü ve dördüncü fıkralarında ise nitelikli halleri düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde de; "Hakaret" fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır" şeklinde açıklama yapılmıştır. Buna göre, suçun konusu kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, somut bir fiil veya olgu isnat etme ya da sövme suretiyle kişilerin onur, şeref ve saygınlığına saldırma eylemi hakaret suçunu oluşturacaktır.
    Ceza Genel Kurulu’nun 31.10.2012 gün ve 850-1828, 26.06.2012 gün ve 419-247, 27.10.2009 gün ve 196-248, 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda, 765 sayılı Türk Ceza Kanundaki hakaret ve sövme suçu ayrımı kaldırılmıştır. Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olduğundan bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
    Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; maddi olayda, saat 18:15 sıralarında sanık ..."nin "Acil geliyorum, benim hastama derhal bakılacak" diye tıbbı sekreter ..."ya bağırdığı, "Beni bu odadan kimse çıkartamaz, hastama baktırmadan gitmem" diyerek hastasının tedavi edilmesini istediği ancak mesai saatinin bitmesi ve tedavinin yirmi dört saat açık ağız ve diş sağlığı merkezinde yapılması gerektiğini belirterek görevlilerce başka tedavi kurumuna yönlendirildiği ancak sanığın, odadan çıkmak istememesi üzerine, hastande bulunan güvenlik ekbinin çağrıldığı ve sanığın "Sağlıkçı yakınlarım var, onları arayıp seni sürüm sürüm süründüreceğim" diyerek tehdit ettiğini, güvenlik personeli tarafından çıkarılırken "Okumuşsunuz ama adam olamamışsınız, sana bu diplomayı verenin" diye hakaret ettiği şeklinde gerçekleşen eylemde,
    Sanık ..."nin katılan diş doktoru ..."a yönelik sarf ettiği sözlerin katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olduğu ve tahkir edici nitelikte aşağılayan bir küçültücü değer yargısı taşıyan açıklamaları içerdiğinin kabulüyle, sanık hakkında hakaret suçunun yasal öğelerinin oluştuğu" görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 19.10.2016 tarih ve 15383-16289 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında tehdit suçundan kesin nitelikte adli para cezası verilmiş ve inceleme dışı sanık ... hakkında tehdit suçundan kurulan beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Katılan ... ile tanık ... tarafından düzenlenen tarihsiz tutanağa göre; katılanın 24.01.2013 tarihinde saat 18.15 sıralarında akşam polikliniğinde ... isimli hastayla ilgilendiği esnada poliklinik kapısının sert bir biçimde açılarak içeriye sanık ...’nin girdiği, sanığın "Acil geliyorum, benim hastama derhal bakılacak!" diyerek sekreter olarak çalışan tanık ...’ya bağırdığı, tanık ...’nın sanığa randevuların dolu olduğunu, yardımcı olamayacağını, ağız diş sağlığı merkezinin yirmi dört saat hizmet verdiğini, dilerse oraya gidebileceğini söylediği, ancak sanığın katılana dönerek "Beni bu odadan kimse çıkartamaz, hastama baktırmadan gitmem!" dediği, katılanın sanığa hastalara bakılmasına engel olduğunu ve hasta mahremiyeti açısından odayı terk etmesi gerektiğini söylediği, ancak sanığın odadan ayrılmak istememesi üzerine katılanın tanık ...’dan güvenlik görevlisini çağırmasını istediği, sanığın katılana sağlıkçı yakınları olduğunu, onları arayıp katılanı sürüm sürüm süründüreceğini belirttiği, güvenlik görevlilerinin içeri girip sanığı dışarı çıkaracakları sırada katılana yönelik "Okumuşsun ama adam olamamışsın, sana bu diplomayı verenin…" şeklinde sözler söylediği,
    Katılan ... aşamalarda; olay tarihinde Antalya Atatürk Devlet Hastanesi Diş Polikliniğinde saat 18:15 sıralarında tanık ... isimli hastayla ilgilendiğini, bu esnada önceden tanımadığı sanık ...’nin poliklinikteki odasına girerek "Acil geliyorum, benim hastama derhal bakılacak!" şeklinde sekreteri olarak çalışan tanık ...’ya bağırdığını, tanık ...’nın sanığa randevuların dolu olduğunu belirtip, yirmi dört saat hizmet veren ağız diş sağlığı merkezine yönlendirdiğini, ancak sanığın "Beni bu odadan kimse çıkartamaz, hastama baktırmadan gitmem!" dediğini, kendisinin ise sanığa "Hasta mahremiyeti nedeniyle hastaya bakamıyorum, lütfen odadan çıkın." dediğini, ancak sanığın "Çıkmam!" diyerek karşılık verdiğini, sanık odadan ayrılmayınca tanık ...’dan güvenlik görevlisi çağırmasını istediğini, bunun üzerine sanığın cep telefonunu çıkararak kendisine hitaben "Sağlıkçı yakınlarım var, onları arayıp seni sürüm sürüm süründüreceğim!" dediğini, güvenlik personeli tarafından çıkarılırken de "Okumuşsunuz ama adam olamamışsınız, sana bu diplomayı verenin…" şeklinde hakaret ettiğini, saat 18.50 sıralarında sanığın yakını olduğunu söyleyen inceleme dışı sanık ...’nin gelerek kendisiyle konuşmak istediğini, ancak bunu kabul etmediğini, sonra da inceleme dışı sanık ...’in araya aracılar koyarak şikâyetinden vazgeçmesini istediğini,
    Tanıklar ... ve ... aşamalarda; 24.01.2013 tarihinde saat 18:15 sıralarında katılan doktor Hülya’nın hasta olarak poliklinikte bulunan tanık... ile ilgilendiği esnada sanık ...’nin odaya girerek tanık ...’ya "Acil geliyorum, benim hastama derhal bakılacak!" dediğini, tanık ...’nın sanığa randevuların dolu olduğunu belirtip, yirmi dört saat hizmet veren ağız diş sağlığı merkezine yönlendirdiğini, ancak sanığın katılana hitaben "Beni bu odadan kimse çıkartamaz, hastama baktırmadan gitmem!" dediğini, katılanın sanığa "Hasta mahremiyeti nedeniyle hastaya bakamıyorum, lütfen odadan çıkın!" dediğini, ancak sanığın "Çıkmam!" şeklinde karşılık verdiğini, sanık odadan ayrılmayınca katılanın tanık ...’ya "Güvenlik görevlisi çağır!" dediğini, bunun üzerine sanığın cep telefonunu çıkararak katılana "Sağlıkçı yakınlarım var, onları arayıp seni sürüm sürüm süründüreceğim." dediğini, sanık güvenlik görevlileri tarafından çıkarılırken de katılana "Okumuşsunuz ama adam olamamışsınız, sana bu diplomayı verenin…" şeklinde konuştuğunu,
    Tanıklar ..., ... ve ... aşamalarda; katılan ile sanık arasındaki tartışmaya ilişkin görgüye dayalı bilgilerinin olmadığını,
    İnceleme dışı sanık ... aşamalarda; olay günü, katılan ile kardeşi olan sanık arasında yaşanan problemi çözmek için hastaneye gittiğini, katılanla görüşmek istediğini, ancak katılanın bunu kabul etmediğini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... aşamalarda; 24.01.2013 tarihinde eşinin dişindeki rahatsızlığı dolayısıyla Antalya Atatürk Devlet Hastanesi Acil Servisine gittiklerini, buradan kendilerini diş polikliniğine yönlendirdiklerini, poliklinikte kapıyı çalarak içeri girdiklerini, o sırada odada hasta bulunmadığını, içeriye başka bir hastayla birlikte girdiklerini, katılan doktora eşinin rahatsız olduğunu acil servisten yönlendirildiklerini söylediğini, ancak katılanın ellerindeki evraka bile bakmadan "Dışarı çıkın sizi muayene edemem." dediğini, ayrıca "Hep cahiller beni mi buluyor?" diyerek hastasını muayene etmeye başladığını, bu esnada katılanın sekreterinin bağırarak dışarı çıkmalarını söylediğini, bunun üzerine kendisinin güvenlik görevlilerinin gelmesini istediğini, polis ve güvenlik görevlilerinin katılanın odasına girerek kapıyı kapattıklarını, 10 dakika sonra dışarı çıkan polise ifade vermek istediğini söylediğini, ancak polisin "Doktor davacı değil gidebilirsin." dediğini, bunun üzerine durumu 184 şikâyet hattına bildirdiğini, daha sonra Araştırma Hastanesinde çalışan ve bu hastanenin Sağlık-Sen temsilcisi olan abisi Zafer’e olayı anlattığını savunduğu,
    Anlaşılmıştır.
    Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde, vazgeçilemez ve devredilemez bir niteliğe sahiptir. Öğretide değişik tanımlara rastlanmakla birlikte, genel bir kabulle ifade/düşünce hürriyeti, insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkân ve özgürlüğüdür. Demokrasinin "olmazsa olmaz şartı" olan ifade hürriyeti, birçok hak ve özgürlüğün temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin de kaynağıdır. İşte bu özelliğinden dolayı ifade hürriyeti, temel hak ve hürriyetler kapsamında değerlendirilerek, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da ayrıntılı düzenlemelere tabi tutulmuştur.
    Bu bağlamda;
    İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. maddesinde;
    "Herkesin görüş ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, karışmasız görüş edinme ve herhangi bir yoldan ve hangi ülkede olursa olsun bilgi ve düşünceleri arama, alma ve yayma özgürlüğünü içerir.",
    İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nin 10. maddesinin birinci fıkrasında;
    "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir." hükümlerine yer verilmiştir
    Anayasamıza bakıldığında;
    25. maddesinde "Düşünce ve kanaat hürriyeti" başlığı altında;
    "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz."
    26. maddesinde, AİHS’nin 10. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemeye benzer şekilde;
    "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir." hükümleri yer almıştır.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi konuya ilişkin olarak; "İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. İfade özgürlüğü, 10. maddenin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" ve "düşünceler" için değil, ama ayrıca Devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz. Bu demektir ki, başka şeyler bir yana, bu alanda getirilen her "formalite", "koşul", "yasak" ve "ceza", izlenen meşru amaçla orantılı olmalıdır." şeklinde görüş belirtmiştir (Handyside/ Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 07.12.1976). Görüldüğü gibi, Sözleşme"nin 10. maddesinin birinci fıkrası ile Anayasa’nın 25 ve 26. maddelerinde ifade (düşünce) hürriyeti en geniş anlamıyla güvence altına alınmıştır.
    Günümüz özgürlükçü demokrasilerinde, istisnalar dışında, geniş bir yelpazeyle düşünceyi açıklama korunmakta ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmek suretiyle özgürlüğün sağladığı haklardan en geniş şekilde yararlandırılmaktadır.
    Ne var ki; iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle cezai yaptırımlara bağlanmaktadır.
    Bu bağlamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Hakaret" başlıklı 125. maddesi;
    "(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
    (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
    (3) Hakaret suçunun;
    a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
    b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
    c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
    İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz
    (4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
    (5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK"dan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s.430).
    Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
    Eleştiri ise herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
    Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
    Kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları zorunlu olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasa"dan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur. Eleştirinin sert bir üslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.
    AİHM’e göre, öncelikle ifadelerin bir olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğu belirlenmelidir. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu olan ifadeler eğer bir değer yargısı içermekte ve somut bir olgu isnadından bahsedilemeyecekse, değer yargılarını destekleyecek "Yeterli bir altyapı"nın mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir.
    Olgu isnadı içeren ifadeler konusunda ise, en azından ilk bakışta güvenilir görünen delil sunulması gerektiği kabul edilmektedir. Elbette ki bu deliller sunulamadığı takdirde, AİHM, iddiaların gerçekliğinin kanıtlanmasını beklemektedir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Katılan ...’ın Antalya Atatürk Devlet Hastanesi Diş Polikliniğinde diş hekimi olarak görev yaptığı, olay tarihinde saat 18:15 sıralarında tanık ... isimli hastayla ilgilendiği esnada sanık ...’nin katılanın poliklinikteki odasına girerek "Acil geliyorum, benim hastama derhal bakılacak!" dediği, katılanın sekreteri olan tanık ...’nın sanığa randevuların dolu olduğunu belirterek yirmi dört saat hizmet verdiğini söylediği ağız diş sağlığı merkezine yönlendirdiği, ancak sanığın "Beni bu odadan kimse çıkartamaz, hastama baktırmadan gitmem!" dediği, katılanın sanıktan odasını terk etmesi istemesine rağmen sanık odadan ayrılmayınca güvenlik görevlisinin çağrıldığı, bunun üzerine sanığın katılana hitaben "Sağlıkçı yakınlarım var, onları arayıp seni sürüm sürüm süründüreceğim, okumuşsunuz ama adam olamamışsınız, sana bu diplomayı verenin…" şeklinde sözler söylediği olayda; sanığın, eşinin muayene edilememesi nedeniyle duyduğu rahatsızlık sonucu kullandığı anlaşılan söz konusu ifadeler bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp kaba söz niteliğinde olduğundan hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla; haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.05.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi