Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/135
Karar No: 2019/462

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/135 Esas 2019/462 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/135 E.  ,  2019/462 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 158-213

    Karşılıksız yararlanma suçundan sanık ..."nün beraatine ilişkin Mersin 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2013 tarihli ve 789-1009 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 15.04.2015 tarih ve 2666-7803 sayı ile;
    "Fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında, delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilemeyeceği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Dairemizin uyum gösteren kararlarının da bu yönde olduğu gözetilmeden, 5271 sayılı CMK"nın 193/2. maddesine yanlış anlam verilerek sanığın sorgusu yapılmadan delil takdiri yapılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozma sonrası devam olunan yargılama sonucunda, Mersin 11. Asliye Ceza Mahkemesince 19.06.2015 tarih ve 275-337 sayı ile;
    "...5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 195. maddesinde, suçun yalnız adli para cezasını veya adli para cezası ile birlikte müsadereyi gerektirmesi durumunda sanığın savunması alınmadan mahkûmiyet kararı verilebileceği belirtilmiştir. Keza CMK"nın 193/2 maddesi uyarınca sanık hakkında toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varıldığında sorgusu yapılmamış olsa da davanın bitirilebileceği düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında sanığın ifadesi alınmadan davanın bitirilebileceği kabul edilmiştir. Örnek vermek gerekirse, D. J. Harrıs - M. O. Boyle - C. Warbrick in Low of the European Convention on Human Rights, 1995, sayfa 205"de ‘Duruşmaya ilişkin etkili bir tebligat devlet tarafından yapılamamış olmakla birlikte, tebligatın yapılması için yeterince gayret gösterilmiş ise gıyapta yargılama yapılması mümkündür.’ denmek suretiyle devletin pozitif yükümlülüğünün sınırları ortaya konulmuştur. Yargıcın bir hukuk kuralını özü ve sözüyle uygularken ona anlam vermek üzere yani ne anlama geldiğini belirtmek üzere yaptığı en önemli işlem yorumdur. Yorum, yasama organı, yargı makamları ve bilimsel kurumlar tarafından yapılır. Yorum, subjektif, objektif, karma ve serbest olarak yapılabilir. Mantıksal yorum, bir kuralın yorumunda bir mantık ağı içinde kanunun sistematiğine göre içinde bulunduğu yer ve diğer maddeler ile bağlantısı dikkate alınarak yapılır. Yargıç, özellikle kuralın sözünü eksiksiz biçimde yorumlayacak, bu şekilde yasaya anlam kazandırırken, yalnızca o maddeyi değil, yasanın diğer maddelerini de dikkate alacak, yasanın tümüne egemen olan temel ilkeler doğrultusunda kuralın anlamını tespit edecektir. Yasanın sözü, onun yazılış biçiminden, kaleme alınırken kullanılan sözcüklerden ve onların sözlük anlamından çıkarılan anlamdır. Olaya uygulanacak bir madde, yasada yalnızca açık biçimde yazılı olduğu durumlarda değil, yasanın özünden çıkarılabildiği durumlarda da olaya uygulanacaktır. Bu açıklamalar ışığında 5271 sayılı CMK hükümleri yorumlandığında; beraat kararının gerekçesinin yerinde olduğu anlaşılacaktır. Diğer taraftan mahkememizin 26.12.2013 tarihli kararının gerekçesinde açıklandığı üzere sanığın yakalama kararı çıkarılmak suretiyle savunmasının alınması yoluna gidildiğinde sonuç kararın beraat olacağı bilindiğinden CMK"nın 141 ve devamı maddeleri uyarınca tazminat davası açılması muhtemeldir. Sanığın tazminat davası açmasa dahi yakalama kararı sonucu mağdur olacağı kesindir. Sanık hakkında dava açılmasına delil olarak gösterilen 18.06.2013 tarihli tutanakta kullanılan elektriğin sayaçtan geçtiği belirtildiğinden, karşılıksız yararlanma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı bilindiğinden yukarıda açıklanan gerekçe ışığında mahkememizin 26.12.2013 tarihli beraat kararının yerinde olduğu," şeklindeki gerekçe ile önceki hükümde olduğu gibi sanığın beraatine karar verilmiştir.
    Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.11.2015 tarihli ve 336943 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 1104-1363 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Yargıtay 2. Ceza Dairesine iade edilmiş, Yargıtay 2. Ceza Dairesince, mahkemece verilen kararın direnme kararı niteliğinde olmadığı, yeni hüküm olduğu değerlendirilerek yapılan inceleme sonucunda, 13.02.2017 tarih ve 264-1544 sayı ile;
    "Bozma kararımızda belirtildiği üzere, fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında, delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilemeyeceği gözetilmeden, 5271 sayılı CMK"nın 193/son maddesine yanlış anlam verilerek anılan Kanun"un 191 ve 147. maddeleri gereğince sanığın sorgusu yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkeme ise 31.03.2017 tarih ve 158-213 sayı ile;
    "Ceza yargılamasında sanığın duruşmaya davet edilerek dinlenmesi bir taraftan tanık beyanları gibi delil olarak değerlendirildiğinden ödev; diğer taraftan sanığın suçlamaya karşı savunma hakkını yapması bakımından bir haktır. Sanık açısından ise duruşmada hazır bulunmak bir ödev değil haktır. Çünkü sanığın savunmasını yapabilmesi, Anayasada yer alan hak arama ve hâkim önünde sorununu anlatabilme hakkını kullanması ancak duruşmada hazır bulunması ile mümkündür. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesi de sanığın savunma hakkını kullanmasını hak arama olarak değerlendirmiştir. Sanığın savunmasının alınmaması yolunda istisnalar bulunmaktadır. Nazari olarak; 1- İstinabe suretiyle savunması alınabilecek olan sanığın duruşmada hazır bulunması şart değildir. 2- Sanığa isnat edilen suç adli para cezası veya müsadere veya birlikte adli para cezası ile müsadereyi gerektirmesi durumunda sanığın savunmasının alınmasına gerek bulunmamaktadır. 3- Sanığın derhal beraatına karar verilmesi durumunda sanığın yokluğunda yargılama yapılabilecektir.
    CMK’nın 193/2 maddesi sanık hakkında toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varıldığında sorgusu yapılmamış olsa da davanın bitirilebileceği şeklindedir. CMK"nın 176/2, 193 ve 199. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde; sanık hakkında toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa sorgusu yapılmamış olsa da duruşma açılarak dava yokluğunda bitirilebilir. (Prof. Dr. Nur Center ve Doç. Dr. Hamide Zafer, 7. Baskı, Ceza Muhakamesi Hukuku, s. 651)
    Sanığa isnat edilen suçun yaptırımının hafif olması durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uyarınca sanığın ifadesi alınmadan dava bitirilebilecektir. Örnek vermek gerekirse; D. J. Harrıs - M. O. Boyle - C.Warbrick in Low of the European Convention on Human Rights, 1995, sayfa 205"de ‘Duruşmaya ilişkin etkili bir tebligat devlet tarafından yapılamamış olmakla birlikte, tebligatın yapılması için yeterince gayret gösterilmiş ise gıyapta yargılama yapılması mümkündür.’ denmek suretiyle devletin pozitif yükümlülüğünün sınırları ortaya konulmuştur. Mahkememizin 2015/275 esas sayılı dosyasının 19.06.2015 tarihli kararın gerekçesinde açıklandığı üzere yakalama kararı çıkarılan sanığın savunmasının alınması yoluna gidildiğinde netice olarak beraat kararı verileceğinden CMK"nın 141 ve devamı maddeleri uyarınca tazminat davası açabileceğinden tazminat davası açmasa dahi yakalama kararı ile beraat edecek sanığın mağdur olacağı kesindir.
    Yargıtay 13. ve 22. Ceza Dairelerinin, mahkememizce karşılıksız yararlanma suçundan sanığın savunması alınmadan verilen beraat kararlarını onadığı bilinmektedir. Örnek vermek gerekirse; Yargıtay 22. Ceza Dairesinin 13.04.2016 tarihli ve 22294-5890 sayılı kararı ile mahkememizin 2013/759 esas ve 2013/971 karar sayılı Atakan Sayılı"nın savunması alınmadan verilen beraat kararını onamıştır. Yukarda açıklandığı üzere, sanığın savunması bir taraftan delil olarak değerlendirildiğinden, sanığın bu dosyada suçlamayı kabul ettiği düşünüldüğünde bile mahkûmiyet kararı verilmesi mümkün değildir. Çünkü Yargıtayın yerleşik içtihatları uyarınca sanığın savunmasının tek başına delil olarak kabul edilip mahkûmiyet kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Sanığın suçlamayı kabul eden ikrarı başka deliller ile de doğrulanmalıdır. Dolayısıyla somut olaya dönüldüğünde katılan ... yetkililerince düzenlenen 18.06.2013 tarihli tespit tutanağında, sanığın abone tahliye sözleşmesi fesh edildikten sonra yapılan parekende satış sözleşmesini imzalamadan abonesiz elektrik kullandığı, kullanılan elektriğin sayaçtan geçtiğini belirtilmiştir. Dava açan iddianamede de sanığın abone olmadan elektrik kullandığı ve borcunu ödemediği ileri sürülmüştür. Dolayısıyla sanığın sayaca müdahale ettiği veya ölçümün eksik yapılması için davranışta bulunduğu ileri sürülmediği gibi katılan ... ve iddia makamı tarafından sayaca müdahale edildiği de ileri sürülmemiştir. Karşılıksız yararlanma suçunu düzenleyen TCK"nın 163/3 maddesi yürürlüğe girmeden önce sayaca müdahale edilerek veya sayaç dışından elektrik kullanılması hırsızlık suçu olarak nitelendirilir ve mahkûmiyet kararı verilirdi. Bu yolda ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kararlarda dahi suçun oluşması için sayaç dışından veya sayaca müdahale edilerek elektrik kullanılması gerekmektedir. Dosyamızda sanığın sayaç dışından veya sayaca müdahale ederek elektrik kullandığı ileri sürülmediği gibi abonesiz elektrik kullanımı karşılıksız yararlanma suçunun maddi unsuru olarak kabul edilemeyeceğinden ve mahkememiz CMK"nın 193/2 maddesine uygun olarak yargılamayı bitirip beraat kararı verdiğinden mahkememizin 19.06.2015 tarihli kararının yerinde olduğu," gerekçesiyle bozma kararına direnerek sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan önceki hükümlerde olduğu gibi beraatine karar vermiştir.
    Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.11.2018 tarihli ve 34619 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 07.02.2019 tarih ve 6870-2161 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın sorgusu yapılmadan beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme kararı verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanığa bozma kararı ve duruşma günü davetiyesinin tebliğ edildiği, sanığın tebliğe rağmen duruşmaya gelmemesi üzerine sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    1412 sayılı CMUK"un 326. maddesinin ikinci fıkrasına göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafisinin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesinin birinci fıkrasında da yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
    Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi hâlinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesinin üçüncü fıkrasına göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 5271 sayılı CMK"nın 289. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemece verilen direnme kararına konu hükmün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Mersin 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.03.2017 tarihli ve 158-213 sayılı direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.05.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi