21. Hukuk Dairesi 2015/805 E. , 2015/20473 K.
"İçtihat Metni" Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 18/11/2014
NUMARASI : 2009/2-2014/851
Davacı, müteveffa eşinden dolayı kesilen aylığının tekrar bağlanmasına, eşi A.K."nın 03/02/1993-31/01/1998 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalılığının tespitine ve maaş kesilme tarihinden itibaren birikmiş aylıklarının yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının eşinin 03.02.1993 ile 31.01.1998 tarihleri arasındaki Esnaf Bağ-Kur sigortalılık sürelerinin geçerli olduğunun tespiti ve ölüm aylığının kesilmesine dair Kurum işlemini iptali istemine ilişkindir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Uyuşmazlık davacının eşinin 21.03.2000 tarihinde vefat etmesinden sonra oda kaydının iptal edilmesi sonucu primleri tahsil edilen dönemde Bağ-Kur sigortalısı sayılıp sayılmayacağı ve davacıya bağlanan ölüm aylığının iptal edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının murisinin, 23.09.1994 varide tarihli işlem ile vergi kaydı esas alınarak 12.01.1993 tarihinden itibaren turşuculuk mesleğinden dolayı Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, 12.01.1993-15.02.1993 tarihleri arası vergi kaydının, 03.02.1993-31.01.1998 tarihleri arası oda kaydının bulunduğu, sicil kaydının olmadığı, davacıya 1.4.2000 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlandığı, Kurum tarafından düzenlenen 30.04.2008 tarihli raporda davacının murisinin oda kaydının sahte olduğu gerekçesiyle iptali gerektiğinin bildirildiği, Kurumun bunun üzerine davacının murisinin Bağ-Kur sigortalılığının bir kısmını iptal ederek ölüm aylığını da iptal ettiği ve ödemeleri yersiz ödeme olarak kaydettiği, uyuşmazlığın, oda kaydı sahte olduğu gerekçesiyle iptal edilen ancak Kurumca prim bedelleri tahsil edilen (12.11.1993-31.11.1998) döneminin Bağ-Kur sigortalı sayılıp sayılmayacağı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 öncesi uyuşmazlık süresi ile ilgili olarak davanın yasal dayanaklarından olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24’üncü ve 25’inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 günü
./..
yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Daha sonra, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden bağışık olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 günü yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, anılan düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. 4956 sayılı Kanunun 14’üncü maddesiyle değiştirilen hükümle zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yönünden ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi gereğince, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar ile gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar zorunlu sigortalı sayılırlar.
1479 sayılı Kanunda, 506 sayılı Kanunun 79. maddesine paralel geçmişe yönelik sigortalılık tesciline imkan veren yasal düzenleme bulunmadığından anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı döneme ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi de ilgiliye zorunlu sigortalılık hakkı kazandırmaz. Ancak Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralları çerçevesinde, Kurumun geçmişe yönelik prim borçlarını tahsil edip uzun süre nemalandırmasından sonra, anılan döneme yönelik sigortalılığın iptalinin iyiniyetle bağdaşmayacağı gözetilerek, geçmişe yönelik prim ödemelerinin kapsadığı sürenin sigortalılık süresi olarak kabulü gerekir.
Mahkemece, yapılan araştırmada uyuşmazlık konusu dönemde oda kaydı kabul edilmese dahi kurumca prim bedelleri tahsil edildiği, davacıya 1.4.2000 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması nedeniyle Yargıtay HGK Kararı ve Türk Medeni Kanun 2. maddesi gereği 3.2.1993-31.1.1998 döneminin 1479 sayılı yasa kapsamında zorunlu siğortalı kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmelidir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.