Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2007/12912
Karar No: 2008/4072
Karar Tarihi: 31.3.2008

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2007/12912 Esas 2008/4072 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2007/12912 E.  ,  2008/4072 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GİRESUN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 20/09/2007
    NUMARASI : 2005/270-2007/535

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı özetle,şirketle ilgisi olmayan K.... D...."nın yönetim kurulu üyelerinin imzalarını taklit ederek kendisini şirketin genel müdürü olarak atanmış gösterdiğini,bilahare dava dışı A..K....’i 12.4.2005 tarihinde vekil olarak atadığını,vekil A...’nin çekişmeli 33 parsel sayılı taşınmazı baldızı A..D...’ e aynı gün değerinin çok altında bir bedelle satış göstermek suretiyle devrettiği,A...’nun da 26.4.2005’te taşınmazı F.. R.. E..’a aynı bedelle temlik ettiğini,temliklerin sahte belgelerle yapıldığı için yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptalini ve şirket adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava yolsuz tescile dayalı tapu kaydının iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden davacı şirketin yasal temsilcisi olduğu varsayılan K.. D...’nın dava dışı A..K 12.04.2005 te şirket adına verilen vekaletname ile vekil kıldığı ve şirkete ait 73 ada 33 parsel sayılı taşınmazın vekil A. tarafından baldızı olan A. Dönmez’e 12.04.2005’ te 60.000.-YTL bedelle temlik edildiği, onun da 26.04.2005 te F. R.. E...’a aynı bedel üzerinden temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacı şirket ,K..D..’nın şirketin yasal temsilcisi olmadığını, şirkete ait karar defterinde genel kurulun toplanmak suretiyle adı geçeni şirketin genel müdürü olarak atamadığını, K...in sahte işlemlerle anılan temsilcilik yetkisini elde ettiğini ve böylece dava dışı A.. adına vekaletname düzenlettirmek suretiyle şirkete ait taşınmazın elden çıkartılmasına sebebiyet verdiğini,edinen A... ile ondan intikalen alan diğer davalının da el ve işbirliği içerisinde hareket ederek bu işlemleri gerçekleştirdiklerini ileri sürerek eldeki davayı açtığı görülmektedir.
    Gerçekten de davacı şirkete ait karar defteri mevcut olmakla beraber ,temsilci sıfatıyla hareket eden K... bakımından genel kurulca temsilci yetkisi verildiğine dair bir kararın defterde yer almadığı sabittir.Öte yandan işin gerçeğinde,öncesinden beri K...dışındaki üç kişi tarafından şirketin temsil edildiği ,şirketin sahip olduğu taşınmazların satışında da belirlenen üç kişinin yetkili kılındığı dosyadan anlaşılmaktadır.
    Vekaletnamenin verilişinin sebebini teşkil eden şirket temsil belgesinin gerçekten varolmadığı da dosya kapsamı ile açıktır.Kaldı ki, şirket tarafından vekil görünen A...’nin şirketin parasını eşine devretmesi sebebiyle dava dışı A...aleyhine açılan alacak davasının kabulle sonuçlandığı ve orada A....’nin şirketin yasal vekili olmadığının da belirlendiği görülmektedir.O halde 12.04.2005 tarihinde davalı Aysu’ya vekaleten yapılan temlikin yolsuz nitelikte olduğunun kabulü gerekir.
    Ancak taşınmaz 26.04.2005 tarihindeki temlik işlemiyle el değiştirmek suretiyle davalı F.’ya intikal ettirilmiştir.Buna göre F...ikinci el konumundadır. İlk el A..’nun vekil A...’nin baldızı, ikinci el durumundaki son kayıt maliki F..’nın ise A..’nun arkadaşı olduğu kayden ve kendi beyanları ile sabittir.
    Bilindiği üzere T.M.K.nun 1020 ci maddesinde öngörülen sicilin aleniyetinden istifade ederek hüsnüniyetle sicildeki kayda istinat etmek suretiyle mülkiyet veya diğer bir ayni hakkı iktisap eden kimsenin hüsnüniyeti asıldır. Müktesibin tapu sicilindeki tescilin doğru olmadığını bilmemesi veya lazım gelen dikkat sarf olunsa bile yolsuzluğun anlaşılamaması halinde hüsnüniyetin kabulü gerekir...
    O halde, T.M.K.nun 1023 cü maddesinde öngörülen hüsnüniyet T.M.K nun 3.cü maddesindeki sübjektif hüsnüniyet olduğunda da kuşku yoktur.Tüm bu açıklamalar ve somut olgular çerçevesinde taraflar arasındaki çekişmenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde değerlendirilip giderilebilmesi bakımından kayıt maliki F...’nın T.M.K.nun 1023 maddesinin koruyuculuğundan istifade edip edemeyeceği hususunda gerekli araştırmanın yapılmasının zorunlu olduğu tartışmasızdır.
    Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiş tir.Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Oysa mahkemece değinildiği şekilde bir araştırma yapılmış değildir.
    Hal böyle olunca, davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

     

     

     

     

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi