2. Hukuk Dairesi 2013/24086 E. , 2014/7789 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Akyazı Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ :17.04.2013
NUMARASI :Esas no:2012/25 Karar no:2013/291
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından; kusur belirlemesi, velayet düzenlenmesi ile ziynet eşyası alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Boşanmaya sebep olan olaylarda mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, güven sarsıcı davranışlar içerisine giren davacı kadın tamamen kusurludur. Davalı kocadan kaynaklanan boşanmayı gerektirecek kusurlu bir davranışın varlığı kanıtlanamamıştır.Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2)
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2-Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;
a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b- Hakim, tarafların talep sonuçları ile bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HMK.md.26/1). Davacı kadının ziynet eşyası alacağına faiz uygulanması, iştirak nafakasının da her yıl tüketici fiyat endeksi (TÜFE) oranında artırılması yönünde bir talebi bulunmadığı halde, istek aşılarak, ziynet eşyası alacağına dava tarihinden itibaren faiz uygulanması ve iştirak nafakasının her yıl TÜFE oranında artırılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki, kanuna uymayan bu hususta yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından, hükmün bu bölümünün düzeltilmesi cihetine gidilmiştir (HUMK md. 438/7).
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b. bentte gösterilen sebeple, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının dördüncü maddesinde yer alan “nafaka miktarına her yıl TÜİK tarafından belirlenen tüfe oranında arttırım yapılmasına” ve hükmün yedinci bendinde yer alan “20/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte” sözcüklerinin hükümden çıkarılması ile, hükmün bu bölümlerinin açıklanan şekilde DÜZELTİLEREK, temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 2/a bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.03.04.2014 (Per.)