18. Ceza Dairesi 2015/26353 E. , 2016/6373 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kişiler arasında ayrımcılık yapmak
HÜKÜM : Beraat
KARAR
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü.
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
TCK 122. maddesi 6529 sayılı 15. madde ile değiştirilerek maddenin “Ayrımcılık” olan başlığı “Nefret ve Ayrımcılık” olarak değiştirilmiştir.
6529 sayılı Yasanın gerekçesinde “Nefret suçlarında hedef mağdurdan öte mağdurun üyesi olduğu sosyal gruptur. Fail için ise ön yargı, açık veya örtülü şekilde suçun işlenme motivasyonunu oluşturmaktadır. Ayrımcılık temelli olması nedeniyle nefret suçu, fail ve mağdur ile birlikte tüm toplumu yakından etkilemektedir. Bu kapsamda Türk Ceza Adalet Sistemine daha uygun olacak şekilde TCK"da, ayrımcılık suçuyla birlikte nefret suçu da düzenlenmektedir.” ifadesi ile TCK 122. maddesinin, nefret suçunu da düzenlendiği vurgulanmıştır.
TCK"da yapılan bu düzenleme karşısında, “nefret suçu, ayrımcılık ve nefret söylemi” kavramlarının bilinmesi zorunlu hale gelmiştir. Ancak, yasa koyucu bu kavramların yasada tanımlanması yoluna gitmemiştir. Bu nedenle öğreti ve uluslararası belgelerde kabul gören nefret ve ayrımcılık suçları ile nefret söylemi tanımlarının benimsenmesi gerekir. Bunların, benzer özellikler içermesine karşı farklı kavramlar olduğu aşağıdaki açıklamalardan anlaşılacaktır.
Nefret suçu:
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı"nın (AGİT) tanımına göre; Mağdurun mülkün yada işlenen bir suçun hedefinin, gerçek veya hissedilen ırk, ulusal ya da etnik köken, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, zihinsel yada fiziksel engellilik, cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı olarak benzer özellikler taşıyan bir grupla gerçek ya da öyle algılanan bağı, bağlılığı, aidiyeti, desteği ya da üyeliği nedeniyle seçildiği, kişilere veya mala karşı suçları da kapsayacak şekilde işlenen her türlü suçtur.
Nefret suçunun oluşması için, failin ön yargı saiki ile hareket ederek Ceza Kanununda suç olarak düzenlenen eylemi kişi veya gruba karşı aidiyeti nedeniyle işlenmesi gerekir. (Asuman A. Nefret suçu Kavramı ve Türk Ceza Mevzuatı Açısından Değerlendirilmesi İstanbul 2012 s. 107) Yani nefret suçundan söz edebilmek için öncelikle işlenen fiilin Ceza Kanununda bağımsız bir suç olarak düzenlenmesi gerekir.
TCK"da bu anlamda bir nefret suçu düzenlenmemiştir.
Nefret söylemi:
Nefret (latince odium) kelimesi arapça kökenli olup, TDK tanımına göre;
Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu ya da tiksinme, tiksinti (http://www.TDK.gov.tr Erişim tarihi 30.03.2016) anlamlarına gelmektedir. Günümüzde nefret söyleminin belirlenmesinde, Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından 1997 yılında kabul edilen R(97) 20 sayılı tavsiye kararındaki tanım esas alınmaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen bu kararda nefret söylemi; ”Irkçı nefreti, yabancı düşmanlığını, antisemitizm veya hoşgörüsüzlükle ifade edilen saldırgan milliyetçilik, ırkçılık, ayrımcılık, azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli insanlara düşmanlık da dahil olmak üzere hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimidir.” biçiminde tanımlanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, nefret söylemine ilişkin kesin bir tanım bulunmadığına vurgu yaparak, Erbakan N.-Türkiye davasına ilişkin kararda bu konudaki tutumunun; demokratik toplumlarda tolerans ve insan onurunun gözetilmesi gereğinden yana olduğu ve bu yolda gerekirse nefreti kışkırtan toleranssızlığın her türlü ifade biçiminin yasaklanabileceği yönünde olduğunu ortaya koymuştur (Erbakan N-Türkiye Davası başvuru no 59405/00) Handyside V- Birleşik Krallık kararında ise, ifade özgürlüğünün bir toplumun en temel değerlerinden biri olduğu, ifade özgürlüğü kapsamında yalnızca zararsız görülen bilgi ve fikirlerin değil aynı zamanda gerek devleti gerekse toplumun herhangi bir kesimini rahatsız edebilecek veya şok edebilecek bilgi ve fikirlerin de bulunduğu ve bunların demokratik toplumun gereklerinden olan çoğulculuk hoşgörü ve açık görüşlülüğün bir sonucu olduğunu belirtmiştir. ( Handyside V. Birleşik Krallık başvuru no 5493/72, para. 49) AİHM, Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen 1997 tarihli ve R(97) 20 sayılı tavsiye kararındaki tanıma Gündüz M. - Türkiye (Başvuru no: 35071/97) davasında atıfta bulunarak tanımı bir ölçüde kabul ettiğini göstermiştir; ancak yine de kendini şekli olarak bu tanımlarla sınırlı kabul etmeyerek her davada olayları tek tek incelemekte ve olayları geliştiği bağlam ve çerçevede değerlendirmektedir.
Ayrımcılık:
Irk, etnik köken, cinsiyet, din gibi bir takım sebeplere dayanarak, kişilere karşı uygun olmayan, farklı davranışlarda bulunulmasıdır. Burada işyerinde ya da malların veya hizmetlerin alımında yapılan ayrımcılık cezalandırılmaktadır. (Asuman Aytekin a.g.e s.107) Fiili suç haline dönüştüren kişilere sahip oldukları aidiyetleri nedeniyle takınılan ön yargılı tutumdur. Ön yargı ise başka şahıs veya gruplara karşı hoşgörüsüz, haksız ve ayrımcı tutumlardır. Burada şahıs ve gruplara aidiyetleri, taşıdıkları karakteristik özellikleri nedeniyle olumsuz davranışta bulunulmaktadır.
T.C. Anayasası 10. maddesinde, “ayrımcılık yasağı”,
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 26. maddesinde ise “hukuken ayrımcılığa karşı korunma” düzenlenmiş,
TCK"nın 3. maddesi ile de, “Kanunun uygulanmasında ayrımcılık” yasaklanmıştır.
TCK"nın 122. maddesinde, “Ayrımcılık” suçu; “(1) Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle,
a- Bir kişiye kamuya arzedilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,
b- Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,
c- Bir kişinin işe alınmasını,
d- Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını, engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu suçun maddi unsuru:
Failin 122. maddesinde sayılan “engelleme, işe alınmaması veya alınması ile reddetme” hareketleridir. Bu suç, seçimlik ve bağlı hareketli bir suçtur. Hareketlerin gerçekleşmesi ile suç tamamlandığından bu yönüyle sırf hareket suçudur. (... Ayrımcılık Suçu Çalışma ve ... Dergisi, 2006/4 sayı 11. İstanbul 2006 s. 107)
Suçun Manevi Unsuru:
Bu suç sadece kasıtla işlenebilen bir suçtur. Ancak genel kast yeterli değildir. Ayrıca failin maddede belirtilen seçimlik ve bağlı hareketlerden en az birini nefret saiki ile işlemesi gerekir. 6521 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile ayrımcılık niteliğindeki hareketlerin nefret saiki ile işlenmesi manevi unsur olarak eklenmiştir.
TCK 122. maddesinde ırk, devlet, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefrete dayalı ayrımcılığı suç saymıştır. Yasa koyucu burada açık bir şekilde on koruma grubu belirlemiş ve bu on koruma gurubuna yönelik seçimlik ve bağlı hareketleri suç olarak düzenlenmiştir. Suç ve Cezada Kanunilik İlkesi gereği bu on koruma grubu dışındaki bir gruba nefret saikiyle de olsa ayrımcılık yapılması durumunda veya bu on koruma grubuna karşı maddede belirtilen dört farklı seçimlik hareket dışında bir eylemle ayrımcılık yapılması halinde de ayrımcılık suçu oluşmayacaktır.
Korunan Hukuki Yarar:
İnsanlar arasında ayrım yapılması engellenerek kişilerin hukuken geçerli hak ve özgürlüklerden keyfi olarak yoksun bırakılmasının engellenmesidir.
TCK"nın 122. maddesinin başlığı “nefret ve ayırımcılık” suçu olarak belirtilmesine karşın TCK da, yukarıda tanımlanan anlamda bağımsız olarak nefret suçu düzenlenmesi yoluna gidilmemiştir. TCK"nın 122. maddesinin sadece nefret saiki ile işlenen ayırımcılık eylemlerini suç olarak düzenlediğini görmekteyiz
Somut olay incelendiğinde, sanığın TCK"nın 122. maddesinde sayılan bir fiilinin bulunmadığı anlaşıldığından, eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan ... temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 30/03/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.