17. Hukuk Dairesi 2015/13876 E. , 2016/1992 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, şirketleri tarafından kaskolanan araca, davalının işleteni olduğu aracın çarpmasıyla oluşan kazada davalı aracı sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, kazada oluşan hasar nedeniyle sigortalılarına 4.402,00 TL. ödeyerek haklarına halef olduklarını, rücuen tahsil için davalı hakkında .... sayılı dosyasında takip başlattıklarını, davalının aracının çalınmış olduğu gerekçesiyle takibe itiraz ettiğini, davalının haksız itirazının iptali ile % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, işleteni olduğu gerekçesiyle hasar talebi yöneltilen aracının çalındığını, bu nedenle..."nin ... Soruşturma sayılı dosyasında şikayette bulunduğunu, aracının çalınmasından sonra kaza yapılmış olması ve araç üstünde tasarruf imkanı bulunmaması nedeniyle kazadaki zarardan sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller ile tarafların iddia ve savunmalarına göre; davalı aracının harici devirlerle birden çok el değiştirdiği, davalının işleten sıfatının bulunmadığı, işleten sıfatının kazayı yapan sürücü ..."e ait olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, kasko sigorta poliçesi gereği sigortalısına hasar bedeli ödeyen davacı sigortacının, ödediği bedelin rücuen tahsili için başlattığı takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf, dava dışı sigortalısı ile aralarında imzalı kasko poliçesi gereği ödeme yaptıktan sonra, sigortalısına
...
ait araca çarparak hasara yol açan aracın maliki olduğunu iddia ettiği davalıya karşı rücuen tahsil istemli icra takibi yapmış, davalının takibe itirazı nedeniyle de itirazın iptali istemli davayı açmıştır. Davalı ..., aracının kazadan önce çalındığı ve araç üzerinde tasarruf hakkı kalmadığı gerekçesine dayalı olarak araç işleteni sıfatının bulunmadığından bahisle davanın reddini savunmuştur. Mahkeme tarafından da davalının bu savunmasına itibar olunarak ve davalının aracının çalındığına ilişkin..."na yaptığı şikayet üzerine yürütülen soruşturma dosyası gözetilerek olay tarihinde davalının araç maliki olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK"nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır.Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay"ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
2918 sayılı KTK"nın 85. maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların
...
sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay"ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Bunun yanında, 2918 sayılı ...Kanunu"nun 20/d maddesinde “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir” hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi Yasa"nın 20/d maddesinde tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin ancak noterler tarafından yapılacağı hükmüne yer verilmiştir. Ancak böyle bir satış ve devir işlemi, araç üzerindeki mülkiyet hakkını devre elverişlidir. Bu devrin yöntemince aracın kayıtlı olduğu tescil müdürlüğüne bildirilmemesi yüzünden aracın tescil kaydında bir değişiklik yapılmaması satışa konu aracın mülkiyetinin geçişini engellemez ise de, anılan yasa maddesinde belirtilen türden resmi bir satış ve devir işlemi yapılmaksızın, satış işlemine dayalı olarak işleten sıfatının ve araç üzerindeki mülkiyet hakkının devredildiğinin kabulü mümkün değildir.
Somut olayda ise; davalıya ait motorsiklet, bizzat davalı tarafından akrabası olan .... adlı kişiye teslim edilmiş, bu kişi aracı.... adlı kişiye teslim etmiş, ....aracı .... adlı kişiye devretmiş, ... adlı kişi aracı
...
..."e, o da .... adlı kişiye devretmiştir. İfade olunduğu üzere, davalıya ait araç, ilk etapta davalı tarafından olmak üzere, harici devirlerle bir çok el değiştirmiştir. Bu husus, mahkemenin gerekçeli kararında da ifade edilmiş olup mahkemenin de kabulündedir.
Ayrıca, davalı ..., motorsikletinin evinin önünden çalındığını belirterek 27.09.2011 tarihinde ...ye şikayette bulunmuş ve savcılık tarafından soruşturma açılmış ise de; davalının soruşturma kapsamında alınan ifadesinde, motorsikletini haricen sattığını; ancak sattığı kişinin adına tescil yaptırmaması ve aracın başka kişilere harici devirlerle geçtiğini öğrenmesi üzerine, aracı harici satımla elinde bulunduran kişiyi tescile zorlamak için çalındığı yönünde şikayette bulunduğunu beyan etmiştir. ... tarafından yürütülen soruşturma kapsamında alınan müşteki (eldeki davanın davalısı), şüpheli ifadelerinden müştekinin aracını haricen sattığı, sonrasında aracın el değiştirdiği tespit edildiğinden takipsizlik kararı verilmiştir. İfade olunan bu hususlar karşısında, davalının gerek icra dosyasına yaptığı itirazda, gerekse davaya verdiği cevapta belirttiği, aracının çalındığına ilişkin beyanları ile savcılığa yaptığı şikayeti samimiyetten uzaktır.
Bu durumda, yukarıda anılan 2918 sayılı KTK"nun 3. maddesi ve 20/d maddesi birlikte göz önünde bulundurulduğunda, aracın maliki olan davalı tarafından aracın kanunen aranan resmi şekle uygun olarak satışının yapıldığını gösterir herhangi bir kaydın bulunmadığı, haricen satım hususunu kabulün 3. kişi konumunda bulunan davacı sigortacıya karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığı gözetilerek; araç işleteni sıfatı devam eden davalının zarardan sorumlu olduğu gözetilerek hüküm tesisi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
(2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı
...
vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 22.2.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.