10. Hukuk Dairesi 2015/5484 E. , 2016/7340 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 07.11.2004 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirden oluşan Kurum zararının tahsili istemine ilişkindir.
Sigortalı A... , davalı ... adına işlem gören ... plakalı kamyon işletmesi işyerinin işçisidir. Kaza tarihinde, mal teslimi için A..."ya gittiği sırada davalı ..."in kullandığı ... plakalı araç ile çarpışması sonucu vefat etmiştir. Davalı ..."in kullandığı araç kaza tarihi itibariyle ... Sig. A.Ş. tarafından sigortalıdır.
1-5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereğince, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 9-10 ve 26. maddesidir.
Somut olayda; davacı Kurum dava dilekçesinde 506 sayılı Yasanın 10. maddesine dayanmış olup, mahkemece bu konu hakkında inceleme yapılmamıştır. Bu tür davalara öğretide ve uygulamada “kademeli” eski deyimle “terditli” dava denmektedir. Olayda, hem 26. hem de 10. madde koşulları oluşmuş ise; Kurum, anılan maddelerden sadece birine dayanarak dava açabileceği gibi, her iki madde hükümleri uyarınca da dava açabilir.
Bu durumda, mahkemece her iki maddede öngörülen koşulların oluşup oluşmadığının araştırılıp saptanması gerekir. Her iki madde koşullarının oluştuğunun tespiti halinde Dairemizin yerleşmiş görüşüne göre 10. madde, uygulama önceliğine sahiptir. Somut olayda 26. madde koşullarının gerçekleşmiş olduğu sübuta ermiş ise de, 9 ve 10. madde koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılıp incelenmemiştir. Mahkemece; öncelikle bu yön araştırılmalı, koşulların oluştuğunun anlaşılması halinde ise; tarafların kusur oranı gözetilmeksizin belirlenecek ilk peşin sermaye değerinden Borçlar Kanunu’nun 43-44. maddeleri uyarınca sigortalının kusurunun % 50"sinden az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak davalının sorumlu olduğu miktar belirlendikten sonra rücu alacağına hükmetmekten ibarettir.
2-Dosya kapsamından, davaya konu rücu alacağına ilişkin olarak 04.01.2010 tarihinde asıl alacak, faiz, masraf ve vekalet ücreti olarak toplam 19.154,00 TL"nin davalılardan ... tarafından ödendiğinin belirtildiği ve kurumun ıslah dilekçesinde bakiye 36.647.78 TL"nin tahsilini talep ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece bu husus araştırılmamıştır. Mahkemece, ödeme iddiası yöntemince araştırılarak, hangi kalem için, ne miktarda ödeme yapıldığı belirlenerek sonucuna göre rücu alacağının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmiş olması bozma nedenidir.
3-Öte yandan, sigortalı A..."in yönetimindeki ... plakalı kamyonet ile seyir halindeyken şerit ihlalinde bulunarak ihlal ettiği şeritte karşı yönden gelen davalı ... yönetimindeki araçla çarpışması şeklinde meydana gelen olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı ..."in % 2 oranında kusurlu olduğunun tespit edilmesi karşısında, sigorta şirketinin C..."in % 2 oranındaki kusuruna karşılık gelen tutardan sorumlu olacağı gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsizdir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.