20. Hukuk Dairesi 2014/10085 E. , 2015/4785 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalılardan ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında Yaylaalan köyü 110 ada 2 parsel sayılı 5254,20 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliği ile davalılar adına tespit edilmiştir.
Davacı ..., taşınmazın büyük bölümünün tahdit içinde kaldığı iddiasıyla tahdit içinde kalan kısmın tapusunun iptali ile davalıların müdahalesinin önlenmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 110 ada 2 nolu parselin (B) harfi ile gösterilen 4680,06 m² olan kısmının iptali ile orman vasfıyla adına tesciline, elatmanın önlenmesi talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... ve davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşmiş tahdit sınırları içinde kalan taşınmaza ait tapunun iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede seri bazda yapılıp 09.06.1972 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu, 09.06.1993 tarihinde ilân edilerek kesinleşen sınırlaması yapılmamış yerlerde orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Davacı ..., dava dilekçesi ile ekindeki inceleme raporu ve haritada gösterdiği üzere çekişmeli taşınmazın 1972 yılında yapılan orman kadastro çalışmalarındaki tutanaklara göre orman sınırları içinde kaldığını ileri sürerek dava açmıştır. Mahkemece yapılan keşifte dinlenen ormancı bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın tamamının 1972 yılında yapılan orman kadastro çalışmalarında orman tahdit sınırı dışında kaldığını, memleket haritası, amenajman haritası ve hava fotoğrafları incelemesinde ise taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümünün orman sayılmayan yerlerden ve (B) harfi ile gösterilen bölümünün orman sayılan yerlerden olduğunun bildirildiği ve ek raporunda da, tutanaktaki 18 nolu OTS noktasından olan çıkış dikkate alındığında; çıkış Güney- Batı yönde ve devamında da patika ve 19 nolu OTS gelmekte, dolayısıyla bu 3302 uygulaması hattı ve çizimi 1972 yılı orman kadastrosu tutanağına uygun olduğunun belirtildiği; mahkemece dava konusu taşınmazın bilirkişi raporlarında (B) harfi ile gösterilen kısmının daha önce yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalmakla birlikte memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğraflarının incelemesine göre eskiden beri bu kısmın orman vasfında olduğu, sonrasında buraya tapu verilmiş olmasının orman vasfını kaldırmayacağı, öncesi orman olan yerlerin sonradan tapu veya zilyetlik yoluyla kazanılmasının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davacı ...nin davasının kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece kurulan hüküm usûl ve kanunlara uygun değildir. Şöyle ki;
Somut olayda; davacı ...nin davası, kesinleşmiş tahdit sınırları içinde kalan davalı tapusunun iptaline ilişkin bulunduğuna göre, sorunun kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanması ile çözülmesi zorunlu olduğu halde mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 1972 yılında yapılan orman tahdidi ve 1993 yılında yapılan aplikasyona göre, taşınmazın konumunun ayrı ayrı gösterilmediği, tutanaklar ile harita arasında çelişki varsa tutanaklara değer verileceği hususunun gözönünde bulundurulmadığı, talep olmadığı halde tahdit sınırları dışında kalan bölüm hakkında da orman araştırması yapılarak hüküm kurulduğu görülmüştür.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen ... ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen
memuru bilirkişi yardımıyla yeniden yapılacak keşifte, 05.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastro Teknik İzahnamesinin 36; 18/03/2013 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 20. ve 16/03/2014 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 20. maddelerinde yazılı “Orman sınır nokta ve hatlarının arza uygulanmasında; tutanaklardan, orman kadastro haritalarından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon ve röper nokta ve krokilerinden yararlanılır. Sınırlama tutanakları, ölçü değerleri ve orman kadastro haritaları ile zemindeki durum arasında çelişki olduğunda, tutanaktaki kararlar ile orman sınır noktası ve hatlarının yazılı tarifleri esas alınmak suretiyle ölçü, harita ve zemin kontrolü yapılarak gerçek duruma uygun olanı uygulanır” hükmü ile 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin “Teknik İşler” başlıklı Sekizinci Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve açıklayıcı kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda anılan Yönetmelik ve Teknik İzahnamede yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre de, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tesbit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri uyarınca davalılar aleyhine vekâlet ücreti dahil yargılama giderlerine hükmolunmaması gerekirken, hükmolunması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ... ve davalı ..."ın temyiz itirazlarının kabulü hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/05/2015 tarihinde oy birliği ile karar verildi.