Ceza Genel Kurulu 2017/1140 E. , 2019/450 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 736-740
Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan sanık ..."ın beraatine ilişkin Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.10.2013 tarihli ve 549-622 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 18.06.2015 tarih ve 33146-19479 sayı ile;
"Ateşlenebilen bir silahın işlevine uygun ve sonuç doğurmaya elverişli bulunmayan "kuru sıkı" olarak tabir edilen tabanca ile yerleşik yerde ateş etme şeklindeki eylem, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 36/1. madde ve fıkrasında tanımı yapılan gürültüye neden olma kapsamında olup idari yaptırımı gerektirdiğinin gözetilmemesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi ise 05.11.2015 tarih ve 736-740 sayı ile bozmaya direnerek ilk hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.02.2016 tarihli ve 15713 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 208-603 sayı ile; 5320 sayılı Kanun"un geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 27.11.2017 tarih ve 448-13333 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 170. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde düzenlenen “genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” suçunu mu, yoksa 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “gürültüye neden olma” kabahatini mi oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanık adına Yargıtay bozma ilamı ile duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin tebliğe çıkarıldığı, sanığa çıkarılan tebligatın iade edilmesi üzerine başkaca herhangi bir araştırma ve tebligat yapılmadan yokluğunda yargılamaya devam edilerek sanığa aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafinin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK"nın 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi hâlinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup Yerel Mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK"nın 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemece verilen direnme kararına konu hükmün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
Öte yandan, sanığın savunmasına göre eyleminin TCK’nın 106. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde düzenlenen silahla tehdit suçunu oluşturma ihtimalinin bulunduğu ancak bu hususun esasa ilişkin yapılacak yargılama sonucu belirlenebileceğinin anlaşılması karşısında Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen gürültüye neden olma kabahatine ilişkin soruşturma zamanaşımı süresi dikkate alınmamıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.11.2015 tarihli ve 736-740 sayılı direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.05.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.