Esas No: 2015/10371
Karar No: 2016/4614
Karar Tarihi: 06.04.2016
Genel güvenliği kasten tehlikeye sokacak şekilde silahla ateş etme - Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2015/10371 Esas 2016/4614 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Genel güvenliği kasten tehlikeye sokacak şekilde silahla ateş etme
HÜKÜM : Hükümlülük ve müsadere
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın, temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine, ancak;
TCK.nun 54. maddesinde iyiniyetli üçüncü kişilere ait eşyanın müsadere edilemeyeceği belirtilmekle Uğur Düzoğlu adına kayıtlı bulunan tüfeğin ruhsat sahibine iadesi yerine müsaderesine karar verilmesi,
Yasaya aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu uhususun, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümden müsadereye ilişkin bölüm çıkarılarak yerine "adli emanetin 2013/17329 sırasında kayıtlı bir adet tüfeğinin ruhsat sahibine iadesine, 5 adet dolu fişek ve 6 adet boş fişeğin TCK.nun 54. maddesi uyarınca müsaderesine" yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün (DÜZELTİLEREK ONANMASINA), 06.04.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY DÜŞÜNCESİ
Daire çoğunluğu ile aramızdaki görüş ayrılığı;
1- Sanığın ikametgahında ve geceleyin, gecikmesinde sakınca olduğu gerekçesiyle telefonla Cumhuriyet Savcısından alınan sözlü talimat ile arama yapılıp yapılamayacağına, arama işlemi esnasında da ihtiyar heyeti veya komşulardan iki kişinin bulundurulmaması suretiyle yapılan aramanın ve aramada ele geçirilen suç eşyasına el konulmasının hukuka uygun bulunup bulunmadığına, ele geçirilen suç eşyasının hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş delil olmasından dolayı hükme esas alınıp alınamayacağına,
2- Sanığın ikrar niteliğinde kabul edilebilecek beyanlarının bulunup bulunmadığına, ikrarının olduğu kabul edilse bile maddi delillerle desteklenmeyen ikrara itibar edilip edilemeyeceği ve mahkumiyete yeterli başkaca delil olup olmadığına,
3- Anayasa ve CMK"ndaki amir hükümlere göre, hâkim ve mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olarak yazılması, mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin tartışılıp değerlendirilerek, bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesinin gerekmesi (Any. m. 141, CMK m. 34/1 ve 230) karşısında; bu yönden gerekçe içermeyen yerel mahkeme kararının usul ve Kanuna uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
1- Adli Arama ve El Koymanın Şartları:
Ceza usul hukukunda, re’sen araştırma ilkesi ve vicdani delil sistemi geçerli olup, amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, hukuka uygun elde edilen her türlü delille ispatlanabilir. Anayasa"ya göre, kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz (m.38/6). CMK uyarınca, yüklenen suç, ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir (m. 217/2). Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, reddolunur (m.206/2-a). Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir (m. 289). 5271 sayılı CMK’nda “arama ve elkoyma” işlemine dair usul ve esaslar (m. 116-134) düzenlenmiştir. Kanun"un 118/1. maddesinde konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamayacağı belirtildikten sonra maddenin 2. fıkrasında "Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra hükmü uygulanmayacağı" açıklanmış, CMK"nun 119/1. maddesinde de “Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet Savcısının, ... yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısının yazılı emri ile yapılabileceği” belirtildikten sonra aynı maddenin 4. fıkrasında, Cumhuriyet Savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişinin bulundurulacağı şarta bağlanmıştır.
Gecikmesinde sakınca olduğu kabul edilse bile CGK"nun 25.11.2014 gün ve 2013/610, 2014/512 sayılı Kararında belirtildiği gibi arama yazılı bir karara veya emre dayanmak zorundadır. Sonradan yazıya çevrilmiş olsa bile sözlü emir ile arama yapılması mümkün olmayıp yazılılık şartı Anayasa"nın 20, 21 ve CMK"nun 116. maddelerinin amir hükmü gereğidir. Hukuka aykırı arama emri ile gerçekleştirilen aramadaki el koyma işleminin hakime onaylatılması da işlemi hukuka uygun hale getirmez.
Yargıtay CGK"nun 25.11.2014 tarih ve 2014/166-514 sayılı Kararında, arama kararı verilmesinin genel kuralları ve istisnai şartları açıklanırken, gecikmede sakınca bulunma halinin ve Cumhuriyet Savcısının yazılı emri ile arama kararı verilmesinin şartları şu şekilde açıklanmıştır. (özetle): “arama işlemi derhal yapılmadığında sonradan yapılması imkansız veya anlamsız hale gelecekse ya da işlemle hedeflenen amaçlara ulaşılması fazlasıyla zorlaşacaksa gecikmesinde sakınca bulunan halin varlığı kabul edilmelidir. ...delil araştırması yapılacak yerde delillerin yok edilmeye başlanacağına ilişkin duyum alınması gibi gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen arama emri hukuka uygun iken, aksi halde, yani gecikmesinde sakınca bulunan halin söz konusu olmadığı durumlarda ise Cumhuriyet Savcısının arama emri vermesine ilişkin şartlar oluşmadığından, arama emri hukuka aykırı olacağı gibi arama sonucunda elde edilen delil ya da deliller de hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delil olacaktır. Bu şekildeki arama işleminden sonra ele geçen ve ispat aracı olarak yararlı görülen değerlere ilişkin elkoyma işleminin sulh ceza hakimi tarafından onaylanması da arama işlemini geriye dönük olarak hukuka uygun hale getirmeyecektir.
Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen arama emrinde, gecikmesinde sakınca bulunduğu belirtilse de; arama emrinde şüphelinin suç konusunu yok edeceği, elden çıkaracağı yönünde bilgi edinilmediği gibi, gecikmesinde sakınca bulunan halin kabulü için hakime başvurulup arama kararı talep edilmesi halinde delillerin kaybolacağı veya bu tedbirin uygulanamaz hale geleceği hususunda başkaca somut olgular da ortaya konulmamış ve ilçe merkezindeki hakimden karar alınması halinde ne gibi telafisi mümkün olmayan sonuçların ortaya çıkacağını gösteren ve aciliyeti haklı kılan herhangi bir halden söz edilmemişse, Cumhuriyet Savcısının arama konusundaki istisnai yetkisinin doğabilmesi için gereken kanuni şartlar oluşmadan, verilen arama emri ile buna dayalı olarak gerçekleştirilen arama işlemi hukuka aykırıdır...”
Anayasa Mahkemesi, 19.11.2014 tarih ve 2013/6183 Başvuru Numaralı Kararında (07.03.2015 tarih ve 29288 sayılı R. Gz.), ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulmadan yapılan arama sonucunda elde edilen hukuka aykırı delillerin hükme esas alınmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Anılan Kararda, aramanın icrasındaki “kanuna aykırılığın” bir bütün olarak yargılamanın adil olup olmamasına etkisini incelenirken (özetle);
“Yargılamanın, arama ve arama esnasında elde edilen eşyalar üzerine bina edildiği, ilk derece Mahkemesinin davayı kabul gerekçesi incelendiğinde, arama tutanağında belirtilen eşyanın dava konusu edilip, bu belgenin resmi evrak niteliğinde olduğu, aksinin geçerli delillerle kanıtlanamadığının belirtildiği, yargılamanın esaslı ve belirleyici delilinin, aramada ele geçen eşya olduğu, dayanılan diğer delillerin ise, aramada elde edilen eşyaların değer ve niteliğini tespite ilişkin “bilirkişi raporları” ile kollukça tanzim edilmiş “tespit tutanağı” olduğu, hükmün esas ve belirleyici unsurunun, gerçekleştirilen hukuka aykırı arama işlemi sonucunda elde edilen deliller olduğu, Bilirkişi raporlarının, aramada ele geçen delillerin değerlendirilmesine yönelik bir araç olduğu, belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisinin kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye ait olmakla birlikte somut olayda, koruma tedbiri niteliğindeki arama kararının icrasının hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilmesi ile elde edilen delillerin tek ve belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği ve aramanın icrasındaki “kanuna aykırılığın” yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, bu sebeplerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına adil yargılanma hakkını ihlal edildiğine” karar verilmiştir.
Yargıtay CGK, 26.06.2007 tarih, 2007/147-159 sayılı ve 13.03.2012 gün, 2011/8-278 E., 2012/96 sayılı Kararlarında, CMK"nda öngörüldüğü gibi Cumhuriyet Savcısı hazır olmaksızın konut ve işyeri gibi kapalı yerlerde arama yapılırken, o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişinin bulundurulmaması hukuka aykırı kabul edilmiş, ancak somut olaylarda, sanıkların arama kararı ve işlemine, arama yapılırken haklarının ihlal edildiğine yönelik bir itiraz ve yakınmalarının bulunmaması karşısında, sırf arama sırasında bulunması gereken kişilerin orada bulundurulmaması, sonuca etkili olmayan "şeklî-nisbî hukuka aykırılık" olarak değerlendirilmişken, CGK, 28.04.2015 gün ve 2013/464 Esas, 2015/132 sayılı Kararında, Anayasa Mahkemesinin diğer kararları gibi bireysel başvuru kararlarının da yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağladığını, bu itibarla Anayasa Mahkemesinin emsal nitelikteki bu kararı karşısında mevcut içtihatların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek, önceki uygulama ve Kararlarından vazgeçtiğini açıkça belirterek, “CMK"nun 119/4. maddesinin amir hükmüne aykırı olarak kapalı alanlarda yapılan aramalarda o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi hazır bulundurulmadan icra edilmişse aramanın hukuka aykırı olduğunun ve arama sonucu elde edilen suça konu eşyanın hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş delil niteliğinde bulunduğuna” karar vermiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Aydemir/Türkiye davasında (17811/04, 24.05.2011), arama esnasında hazır bulunması gereken görevli veya bulunması gerekenler yer almadan konutta yapılan aramanın, AİHS"nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayatın ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. (www.inhak.adalet.gov.tr/ara/karar/aydemir.pdf).
Açıklanan pozitif hukuk normları, AİHM ve Anayasa Mahkemesi ile CGK Kararları karşısında; “hukuka aykırı biçimde” elde edilen deliller hükme esas alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Haklari Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen (m. 36) adil yargılanma hakkının gereğidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince;
26.11.2013 tarihli tutanağa göre (özetle), “26.11.2013 günü saat 01.45 sıralarında Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler olarak ring görevini ifa ederken, ... Mh. ... Cd. No: ..."te en üst katta silah sesi duyulduğu anons edilmesi üzerine bahse konu adrese geçilmiş, No: ... önünde biri dolu, üçü boş olmak üzere toplam dört adet fişek görülmüş, bahse konu ikamete çıkılarak No:... olduğu tespit edilen ikametin ziline basılmış, kapı açılmadığından, aralıklı olarak tekrar zile basılmış, içeriden sesler geldiği halde kapı açılmamış, tekrar zile basıldığında, ikamet sahibi olduğunu söyleyen ... tarafından kapı açılmış, yanında misafir olarak ..."nun bulunduğu beyan edilmiş, haber merkezinin silahla ateş etme olayını anons etmesi üzerine geldiğimizi, böyle bir olayın olup olmadığın sorduğumuzda, şahıslar biz görevlilere “kesinlikle böyle bir şey olmamıştır, isterseniz içeri girip arama yapabilirsiniz” demeleri üzerine, tekrar böyle bir olayın olup olmadığı sorulmuş, aynı cevabı vermeleri üzerine eve girilerek, atış yapılması muhtemel pencere önünde biri dolu, iki adet boş olmak üzere toplam üç adet fişek görülüp geçici muhafaza altına alınmak istendiğinde şahıslar biz görevlilere evi terk etmemizi istemesi üzerine günün nöbetçi savcısı aranmak suretiyle 155 ihbarına binaen olay yerine intikal edilip davet üzerine eve girildiği, suç unsurları bulunması üzerine ikamet sahiplerinin zorluk çıkardığı bilgisi verilip talimatları sorulduğunda, gecikmesinde sakınca bulunan hal kapsamında değerlendirip şifahi olarak arama izni verildiği, bu talimat üzerine tekrar ev araması yapılmak üzere ikamete girilmiş, pencere önünde biri dolu, iki adet boş olmak üzere toplam üç adet fişek görülüp geçici muhafaza altına alınmış, güvercinlik tabir edilen çatı üzerinde bir adet pompalı tüfek ile on adet dolu fişek bulunup geçici muhafaza altına alınmış, arama sonucunda herhangi bir zarar verilmediğine ilişkin olarak apartman komşuları çağrılmış fakat ..."nun “şahit olmayın, isimlerinizi vermeyin” demesi ve ..."in ettiği küfürler yüzünden bize isimlerini beyan etmeden olay yerinden ayrılmışlar, boş ve dolu fişekler ile av tüfeği muhafaza altına alınarak, şahıslarla birlikte polis merkezine teslim edilmiştir. (Saat: 04.50)” Sanık ... ile tutanakta adı geçen ... tutanağı imzalamaktan imtina etmiş, arama tutanağı sadece beş polis memuru tarafından imzalanmış, arama esnasında komşulardan veya ihtiyar heyetinden kimse hazır bulundurulmamıştır. Arama sonucunda zaptedilen av tüfeği ve fişekler için Sulh Ceza Mahkemesinden el koyma kararı talep edilmiş ve Mahkemece 2013/629 D.İş sayılı Karar ile anılan eşyaya el konulmasına karar verilmiştir.
Geceleyin sanığın evinde yapılan arama ve el koyma işlemi bir kaç yönden hukuka aykırıdır:
a- Geceleyin belirtilen adresteki binanın en üst katında silah sesi duyulduğunun anons edilmesi üzerine bahse konu adrese gidilip, bina önünde dolu ve boş fişekler görülmesi karşısında, suç şüphesinin varlığı ve gecikmesinde sakınca bulunduğu kabul edilse bile, arama yapılabilmesi için Cumhuriyet Savcısının yazılı emri gerekliydi. Sözlü talimatla arama yapılması mümkün değildir.
b- Geçerli bir arama kararı veya emri olsa bile CMK"nun 119/4. maddesi gereği Cumhuriyet Savcısının katılmadığı konuttaki arama işleminin icrası esnasında o yer ihtiyar heyeti veya komşulardan iki kişi bulundurulmalıydı. Somut olayda kolluk görevlileri, arama işlemini gerçekleştirip, suça konu eşyaya el koyduktan sonra, “arama sonucunda herhangi bir zarar verilmediğine ilişkin olarak apartman komşularını çağırmıştır (onlar da sanık ve arkadaşının istememesi üzerine tanıklık etmeden olay yerinden ayrılmışlardır). CGK"nun, 28.04.2015 gün ve 2013/464 Esas, 2015/132 sayılı Kararında belirtildiği gibi, “Kanun koyucu "bulundurulur" demek suretiyle arama tanıklarının bulundurulmaları zorunluluğunu, "arama yapabilmek için" demek suretiyle de arama tanıkların aramanın başından sonuna kadar hazır bulundurulmaları gerektiğini vurgulamış, aramada tanıkların aramanın sonunda veya sadece bir kısmında hazır bulundurulmaları yeterli sayılmamıştır. Arama tanıkları güvenliğin sağlanmasından hemen sonra getirilebilirse de ancak aramaya tanıklar getirilmeden başlanamaz. Arama tanığı arama yerine gelmek istemez ise zorla getirilebilir.”
c- CMK"nun “El Koyma Kararını Verme Yetkisi” başlıklı 127. maddesine göre “Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet Savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar.” Buna göre, gecikmesinde sakınca varsa Cumhuriyet Savcısının, ona da ulaşılamadığı hallerde de kolluk amirinin yazılı emri ile suç eşyasına elkonulabilecek, ancak bu halde işlemin 24 saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacaktır. Somut olayda Cumhuriyet Savcısının veya kolluk amirinin yazılı emri ile gerçekleştirilmiş bir arama/elkoyma işlemi bulunmadığından, gecikmesinde sakınca olduğu kabul edilse bile CGK"nun 25.11.2014 gün ve 2013/610, 2014/512 sayılı Kararında belirtildiği gibi hukuka aykırı arama emri ile gerçekleştirilen aramadaki el koyma işleminin hakime onaylatılması işlemi hukuka uygun hale getirmez.
Açıklanan pozitif hukuk normları, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay CGK ve Özel Daire Kararları karşısında; “hukuka aykırı biçimde” elde edilen deliller hükme esas alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Haklari Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen (m. 36) adil yargılanma hakkının gereğidir.
2- İfade Alma Yasak Sorgu Yöntemleri ve İkrar:
CMK"nun "İfade alma ve sorguda yasak usuller" başlıklı 148. maddesine göre "şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. ...Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez." Maddede yasak sorgu yöntemleri sayılırken, bir kaç yöntem sayıldıktan sonra "gibi" ifadesiyle, sayılan ruhsal ve bedensel müdahalelerin tahdidi (sınırlı) değil, tadadi olarak (örnek olarak) sayıldığı açıktır.
Arama işlemi Kanun"un öngördüğü usullere uygun olarak gerçekleştirilmemişse, bu yolla elde edilen delil hukuka aykırı olduğu gibi suçun maddi unsuru olan ancak hukuka aykırı olarak elde edilen bu deliller sanığın önüne konulup, buna karşı diyecekleri sorularak alınan savunmanın dış müdahaleler olmaksızın, özgür iradeye dayanılarak yapıldığı söylenemez. Nasıl ki sanığın talep etmesine veya yasal zorunluluk bulunmasına rağmen müdafii atanmadan ya da yasal hakları hatırlatılmadan alınan savunması hukuka aykırı olup, bu şekilde alınan savunmada suçun ikrar edilip edilmediğine bakılmaz ya da yasak yöntemlerle (CMK m. 148) alınan savunmada belirtilen adreste hukuka uygun bir arama yapılsa bile elde edilen deliller hukuka aykırı olacağından, ikrar olarak kabul edilen bu itiraflar mahkûmiyete esas alınamaz. Aynı şekilde hukuka aykırı biçimde elde edilip, "delil" olma özelliği bulunmamasına rağmen, suçun sübutuna en büyük delil olarak sanığa gösterilerek alınan savunmadaki "ikrar" özgür iradeye dayalı olmayacağından, değer atfedilmemelidir.
Usulsüz olarak gerçekleştirilen arama işlemi sonucunda elde edilen suçun konusu ve maddi unsuru olan eşya ele geçmeden yapılacak savunma ile suçun konusu eşyanın ele geçirilmesinden sonra yapılacak savunma aynı olacak mıydı? Cumhuriyet Savcısı veya Hâkim, hukuka aykırı olarak elde edildiğini belirterek, suça konu eşya ele geçmemiş gibi sanıktan savunma yapmasını isteselerdi sanık aynı şekilde suçunu ikrar edecek miydi? Suçun maddi unsuru ortada yokken ikrarda bulunulsa bile bu ikrar soyut kalacağından, mahkumiyete yeterli delil olarak kabul edilemez.
CGK., 25.11.2014 tarih ve 2014/166-514 sayılı Kararda, hukuka aykırı olarak yapıldığı kabul edilen aramada elde edilen maddi delil dışındaki diğer delillerin (somut olayda ikrarın) mahkûmiyet için yeterli olup olmadığı konusu tartışılırken şu sonuca varılmıştır: "Hukuka uygun olmayan arama işlemi sonucunda ele geçen delillerin hükme esas alınamayacağının belirlendiği olayda; ... arama işleminin hukuka aykırı yapılması nedeniyle ele geçirilen ruhsatsız tabancanın hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olmasından dolayı hükme esas alınmayacağı... başkaca maddi delillerle desteklenmeyen ikrara dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulması usul ve kanuna aykırıdır."
3- Anayasa ve CMK Hükümlerine Göre Mahkûmiyet Hükmünün Gerekçesinde Gösterilmesi Gereken Hususlar:
Anayasa"nın 141. maddesine göre "mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." CMK"nun 34/1 ve 230. maddelerinin amir hükümlerine göre; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur." “Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerekir.”
1412 sayılı CMUK"nun 308. maddesine kanuna mutlaka muhalefet edilmiş sayıldığı haller tek tek sayılmış olup, bunlardan biri de hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesidir (CMK"nun 289. maddesinde de hükmün 230. madde gereğince gerekçeyi içermemesi, hukuka kesin aykırılık hallerinden biri olarak gösterilmiştir).
Yukarıda yer verilen Anayasanın 141, CMK"nun 34/1 ve 230. maddelerinin amir hükümlerine göre; mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde, ... dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerekir” iken, gerekçeli kararda bu hususlara hiç değinilmemiştir. Kararın bu yönüyle gerekçesiz olması başlı başına hukuka kesin aykırılık (CMUK m. 308/7, CMK m. 289/1-g), bu durum adil yargılanma hakkını ihlal edici nitelikte olduğundan, hükmün bozulmasını gerektirir.
Açıklanan gerekçelerle, hukuka uygun biçimde elde edilmiş, sanıkların mahkumiyetine yeterli başkaca delil bulunmaması ve bu hususların yerel mahkemece tartışılıp değerlendirilmemesi nedeniyle, sanık hakkındaki mahkumiyet kararının bozulması gerektiğini düşündüğümden, sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.