Ceza Genel Kurulu 2017/428 E. , 2019/449 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 315-25
Hırsızlık suçuna teşebbüsten sanık ..."nin beraatine ilişkin Sürmene Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.03.2013 tarihli ve 138-53 sayılı hükmün, katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 04.11.2014 tarih ve 7496-30619 sayı ile;
"Katılan kuruma ait kabloların kesildiği ihbarını alan güvenlik güçlerinin olay mahalline geldiğinde, iki şahsın söz konusu kabloların iç kısmını ayırdığını görmesi üzerine şahıslara dur ihtarında bulunduğu, ihtara uymayan şahısların güvenlik güçlerine ateş açarak kaçmaya çalıştığı, çıkan çatışma sırasında bir şekilde yaralanan sanığın kaçmayı başardığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan 17.05.2012 tarihli raporda, suç mahallinde bulunan kan izlerinin sanığa ait DNA profili ile uyumlu olduğunun bildirildiği, olayın oluş şekli, sanığın hayatın olağan akışına uymayan çelişkili ifadeleri ve tüm dosya içeriğine göre suçun sübut bulduğu gözetilmeden, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle sanık hakkında yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Kabule göre de; kan izlerinin sanığa ait olduğuna dair Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan rapor karşısında; sanığın dış beden muayenesinin de aynı Kurumda yaptırılması gerektiği gözetilmeden, İlçe Devlet Hastanesinden alınan rapora itibar edilerek eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 28.01.2015 tarih ve 315-25 sayı ile;
"...Özel Dairece, çıkan çatışma sırasında bir şekilde yaralanan sanığın kaçmayı başardığı belirtilmiş ise de, çatışma sırasında yaralanan şahsın, sanık olduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bozma öncesinde yaptırılan dış beden muayenesinde sanıkta herhangi bir ateşli silah yaralanmasına rastlanılmadığının belirtildiği ve bozma sonrası alınan Adli Tıp Kurumunun 15.01.2015 tarihli raporunda da, "Olayın üzerinden uzun süre geçtiği, olay tarihi veya yakın dönemlerde, herhangi bir sağlık kuruluşunda veya kurumda sanığa ait tıbbi muayene evrakı olmadığının anlaşıldığı, aradan geçen zamanda, oluştuğu varsayılan yaraların iyileşmesini tamamlayarak kapanabileceği ve bulguların değişebileceği, mevcut hâliyle vücutta saptanan lezyonların nasıl veya ne tür bir yaralanmayla oluştuğu hususunda ayrım yapmanın (mevcut bilgi, belge ve muayene bulguları ile) tıbben mümkün olmadığı,"nın belirtilmesinin de sanık aleyhine yorumlanamayacağı, Yine, Özel Dairenin bozma ilamında belirttiği şekilde sanığın savunmalarında çelişki bulunmadığı ve sanığın istikrarlı olarak atılı suçlamayı kabul etmediği, bu nedenle sanığın savunması da göz önünde bulundurularak atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu manada olay yerinden elde edilen kan örneğinin, sanığın kan örneği ile uyuşmasının, sanığın üzerinde ateşli silah yaralanma izinin de tespit edilememesi karşısında atılı suçu işlediğinin delili olamayacağı," şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.04.2015 tarihli ve 114577 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 411-1289 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 13. Ceza Dairesince 05.04.2017 tarih ve 286-3645 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı hırsızlık suçuna teşebbüsün sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Yerel Mahkemece verilen direnme kararına konu hükmün "yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece "...Sanığın yaptırılan dış beden muayenesinde herhangi bir ateşli silah yaralanmasına rastlanılmadığının belirtilmesi karşısında, sanığın savunması da göz önünde bulundurularak atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu manada olay yerinden elde edilen kan örneğinin, sanığın kan örneği ile uyuşmasının, sanığın üzerinde ateşli silah yaralanma izinin de tespit edilememesi karşısında atılı suçu işlediğinin delili olamayacağı," şeklindeki gerekçe ile sanık hakkında hırsızlık suçuna teşebbüsten kurulan ilk beraat hükmünün, Özel Dairece; mevcut deliller karşısında sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği, kabule göre de, sanığın dış beden muayenesinin Adli Tıp Kurumu Başkanlığında yaptırılması gerekirken Devlet Hastanesinden alınan rapora itibar edilerek eksik inceleme sonucu hüküm kurulması isabetsizliklerinden bozulmasından sonra devam olunan yargılama sırasında, kabule göre yapılan bozma nedeni doğrultusunda rapor aldırılarak, bu kez önceki kararda yer almayan "...Bozma öncesi sanığın yaptırılan dış beden muayenesinde herhangi bir ateşli silah yaralanmasına rastlanılmadığının belirtildiği, bozma sonrası alınan Adli Tıp Kurumunun 15.01.2015 tarihli raporunda ise "Olayın üzerinden uzun süre geçtiği, olay tarihi veya yakın dönemlerinde herhangi bir sağlık kuruluşunda veya kurumda sanığa ait tıbbi muayene evrakı olmadığının anlaşıldığı, aradan geçen zamanda oluştuğu varsayılan yaraların iyileşmesini tamamlayarak kapanabileceği ve bulguların değişebileceği, mevcut hâliyle vücutta saptanan lezyonların nasıl veya ne tür bir yaralanmayla oluştuğu hususunda ayrım yapmanın (mevcut bilgi, belge ve muayene bulguları ile) tıbben mümkün olmadığı,"nın belirtilmesinin de sanık aleyhine yorumlanamayacağı,” şeklindeki bozma sonrası alınan rapora dayanılarak, Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçeyle sanığın ilk hükümdeki gibi beraatine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmayıp, bozma ilamı doğrultusunda rapor alındıktan sonra ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçeyle hüküm kurulmuş olması nedeniyle yeni hüküm niteliğindedir. Bu yeni hükmün doğrudan Ceza Genel Kurulunca ele alınması mümkün olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
Sürmene Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.01.2015 tarihli ve 315-25 sayılı karar eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 13. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.05.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.