Esas No: 2021/468
Karar No: 2022/4635
Karar Tarihi: 08.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/468 Esas 2022/4635 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, davalı ile aralarındaki iplik alım satımı nedeniyle 83.662,15 USD kur farkı alacağı olduğunu iddia etmiş ve icra takibi başlatmıştır. Davalı ise itiraz ederek takibin durdurulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesi davacının lehine karar verirken, istinaf mahkemesi bu kararı kaldırarak davanın usulsüzlük nedeniyle reddine karar vermiştir. Temyiz incelemesi sonucunda ise davacının döviz alacağına yönelik usulüne uygun şekilde açtığı icra takibinin geçerli olduğu ve davanın esasına ilişkin karar verilmesi gerektiği belirtilerek, istinaf mahkemesi kararı bozulmuştur. Kanun maddeleri olarak Türk Borçlar Kanunu'nun 99/2. maddesi ve 3095 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 4/A maddesi zikredilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 43. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 29.05.2018 tarih ve 2017/353 E. - 2018/539 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi'nce verilen 08.10.2020 tarih ve 2020/25 E. - 2020/128 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; taraflar arasındaki iplik alım satımı nedeniyle oluşan cari hesaptan 83.662.15 USD kur farkı alacağı bulunduğunu, ...10.Noterliği'nden gönderilen ihtarname ile alacağın ödenmesi istendiyse de ödeme yapılmadığını, bu nedenle ...3.İcra Dairesinin 2015/1183 E. sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalının haksız itiraz ile durdurulan takibe itirazın iptali ile devamına ve alacağın % 20'si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; alacağın dayanağı olarak ihtarnamede varlığı ileri sürülen kur farkı faturalarının açıklanmadığı gibi ibraz da edilmediği, davacı ile aralarındaki ticari ilişki kapsamında tüm borcun ödendiği, yapılan ödemelerin davacı tarafından ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin alındığı, kur farkına ilişkin bir sözleşme olmadığı gibi bu konuda bir teamülün de bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında mal alım satımına ilişkin ticari bir ilişki bulunduğu, bu nedenle bir kısım faturalar düzenlendiği, düzenlenen faturaların cari hesaplara işlendiğini, taraflar arasında her ne kadar kur farkı düzenlenmesine dair bir sözleşme bulunmamaktaysa da kur farkının talep edilebileceğine ilişkin Yargıtay 19.Hukuk Dairesi'nin emsal 2016/5559 esas, 2016/11501 karar sayılı ilamında da kabul edildiği üzere ve tarafların incelenen defterlerinde taraflar arasında kur farkı faturası düzenlenmesi hususunda bir teamülün oluştuğu, takibe konu ihtarnamede belirtilen ve sonradan mahkememize sunulan kur farkı faturalarının istenilmesine ilişkin ihtarname ile davalının temerrüde düştüğü, bu haliyle davacının takip ve dava tarihi itibariyle davalıdan 83.662,15 USD hesap alacağının bulunduğu gerekçesi ile, davanın kabulü ile 83.662,15 USD asıl alacak yönünden davalının ...3.İcra Müdürlüğü'nün 2016/1183 esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin asıl alacak yönünden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa'nın 4/a maddesi uyarınca en yüksek temerrüd faizi uygulanmasına ve asıl alacağın %20'si üzerinden hesap edilen 48.022,07 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; kur farkı alacağına dayanak olan ve yargılama sırasında dosyaya sunulan 12 adet kur farkı faturasının TL üzerinden düzenlenmesine rağmen davacı tarafça icra takibinin USD üzerinden yapılmış ve mahkemece de kur farkı alacağının USD olarak hüküm altına alınmış olduğu, ancak kur farkı alacağının fatura tarihi ile ödeme tarihi arasındaki farktan kaynaklanan alacak olduğundan ancak TL olarak istenebileceği, nitekim davacının TL üzerinden düzenlediği kur farkı faturasına ilişkin USD üzerinden icra takibi başlatıp alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla takibe sıkı sıkıya bağlı olan itirazın iptaline ilişkin davada usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibi bulunmadığının kabulü gerektiği, bu durumda mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekirken yazılı gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesinin doğru bulunmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak davanın İİK m.67 ve HMK m.114-(2) uyarınca usulüne uygun yapılmış icra takibinin bulunması dava şartıdır yokluğu nedeniyle HMK m.115 uyarınca usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Dava, kur farkına dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, taraflar arasındaki ödeme şeklinin Türk Lirası olduğu, ödemelerin Türk Lirası olarak yapıldığı, ancak davacının alacağını döviz olarak takibe koyduğu, dolayısıyla döviz üzerinden yapılan icra takibinin usulsüz olduğu ve bu durumda takibe sıkı sıkıya bağlı olan itirazın iptalinin mümkün olmadığı gerekçesiyle dava usulden reddedilmiştir.
Ancak davacı tarafça, faturaya dayalı alacaklarının döviz alacağı olduğu, ödemelerin karşılıklarının döviz alacağını karşılamadığı ve bu nedenle icra takibine dayanak kur farkı faturalarının düzenlendiği iddia edilmekle, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 99/2. maddesine uygun talep ve döviz alacağına yine 3095 sayılı Kanun’un 4/A maddesi uyarınca dövize uygulanan faizin istenmesinde takip hukuku açısından herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Bu durumda, usulüne uygun şekilde açılan bu icra takibine vaki itirazın iptali davasında davanın esasına girilip değerlendirildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2.maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 08.06.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.