Esas No: 2022/2529
Karar No: 2022/4640
Karar Tarihi: 08.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2022/2529 Esas 2022/4640 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, \"KOMİLİ\" markalarının sahibi olduğunu ve 29. sınıftaki ürünler için marka başvurusunda bulunduğunu ancak başvurusunun kısmen reddedildiğini iddia etti. Davalı, bu kararın usul ve yasaya uygun olduğunu savundu. Mahkeme, başvuru ile redde mesnet gösterilen markalar arasında kısmen benzerlik bulunduğunu ancak davacının kazanılmış hakkının bulunduğunu belirterek davayı kabul etti. Davalı vekili karara itiraz etti ve takip eden süreçlerde karar defalarca bozuldu ve yeniden incelendi. Son kararda Mahkeme, davacının tüm iddialarını yerinde buldu ve davalı vekilinin temyiz itirazlarını reddetti. 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7/1-b maddesi karara uygulanmıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki dava sonucu mahkemece verilen 31.03.2015 gün ve 2014/151-2015/79 sayılı hükmün Dairemizce 30.03.2016 gün ve 2015/8799-2016/3491 sayılı ilamla bozulması üzerine yukarıda tarih ve sayısı belirtilen direnme kararına ilişkin dava dosyası 02.12.2016 tarih ve 6763 sayılı Yasa'nın 43 ve geçici 4/1. maddesi uyarınca dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin tanınmış “KOMİLİ” markalarının sahibi olduğunu, 04/01/2013 tarihinde, 2013/00748 no'lu, "komili since 1878" ibareli, 29. sınıfta yer alan mallar için marka başvurusunda bulunduğunu ancak, başvurunun davalı tarafından 98/019498, 99/009314, 2012/105726 sayılı markalar gerekçe gösterilerek “süt ve süt ürünleri (tereyağı hariç). Zeytin, zeytin ezmeleri” ürünleri yönünden 556 sayılı KHK'nın 7/1-b maddesi uyarınca kısmen reddedildiğini oysa, markalar ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığı gibi, müvekkilinin “zeytin ürünleri” bakımından da önceye dayanan hak sahipliğinin nazara alınmadığını, redde mesnet markaların hükümsüzlüğü için açılan davanın beklenilmesi istenilmiş ise de, bu taleplerinin de kabul edilmediğini, müvekkilinin marka üzerinde önceye dayalı, kazanılmış hak sahibi olduğunu ileri sürerek, TPMK YİDK’in 21.02.2014 tarihli ve 2014-M-725 sayılı kararının iptalini, hükümsüzlük dava sonuçlarının beklenmesine yönelik talebin reddine ilişkin kararın hukuka aykırı olduğunun tespitini, dava sonuçlarının beklenilmesini ve müvekkili marka başvurusunun kısmi redde konu mallar bakımından da tescil işlemlerinin devamını talep ve dava etmiştir.
Davalı TPMK vekili, YDİK kararının usul ve yasaya uygun olup, marka tescilinin de münhasıran müvekkili yetkisinde bir idari işlem olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı başvurusu ile redde mesnet gösterilen markalar arasında kısmen sescil benzerlik olsa da başvuruda bulunan farklı kelime ve rakamların ve kare şeklinin görsel olarak farklılaştığı, ortalama tüketiciler nazarıyla bakıldığında ilk bakışta herhangi bir iltibas incelemesine gerek kalmayacak şekilde aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadıkları, davacı başvurusundaki ek kelime, rakamlar ve şeklin başvuru ve redde mesnet markaları ayırt edilemeyecek kadar benzer veya aynı olmaktan kurtardığı, bu itibarla 556 sayılı KHK'nin 7/1-b maddesi anlamında markalar arasında aynı ya da ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığı, öte yandan reddedilen emtialar bakımından “Komili” ibaresi üzerinde davacının kazanılmış hakkının bulunduğu, marka başvurusu ile kazanılmış hakka dayanak teşkil ettiği ileri sürülen markalarının baskın unsurlarının aynı olduğu, markaların aynı esaslı unsur etrafında oluşturuldukları ve kapsamlarında uyuşmazlık konusu olan “süt ve süt ürünleri (tereyağı hariç), zeytin, zeytin ezmeleri” emtialarının da yer aldığı, bu nedenle davacının önceki markalarından dolayı kazanılmış hakkı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizin 30.03.2016 tarihli ve 2015/8799 E., 2016/3491 K. sayılı kararı ile; “…Dava, TPMK YDİK kararının iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, dava konusu başvuru “Komili Since 1878” ibaresinden oluşmakta olup, davalı tarafından redde dayanak alınan dava dışı şirketler adına kayıtlı markaların da tek ve esaslı unsurunu “Komili” ibaresi oluşturmaktadır. Her ne kadar, mahkemece dava konusu işaretlerin 556 sayılı KHK'nın 7/1-b maddesi anlamında mutlak ret sebebi oluşturmayacağı kabul edilmiş ise de, işaretlerin anılan madde kapsamında "aynı" olmamakla birlikte, başvurunun asli ve baskın unsurunun “Komili” kelimesi olması karşısında, başvuru konusu “Komili Since 1878” ibaresinin farklı renk unsuruna sahip olması ve yazım karakterinin bir çerçeve içerisinde bulunmasının işaretlerin "ayırt edilemeyecek derecede benzer" olduklarının kabulünü gerektireceğinden yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Bu kez mahkemece, önceki gerekçelere ek olarak; ilk kararda 556 sayılı KHK’nin 7/1-b maddesi anlamında davacı başvurusu ile redde mesnet gösterilen markaların benzer olmadığının belirtildiği, ayrıca davacının kazanılmış hakkının bulunduğu ve kazanılmış hak nedeniyle davanın kabulüne karar verildiği, ancak bozma ilamında kazanılmış hak yönünden bir değerlendirmenin yer almadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiş; direnme kararına karşı davalı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuş olmakla, dosya Hukuk Genel Kurulu'na gönderilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nun 14.10.2021 tarihli ve 2017/11-2383 E., 2021/1227 K. sayılı ilamı ile; mahkemece ilk kararda birbirinden bağımsız iki farklı gerekçeyle davanın kabulüne karar verildiği, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, mahkemenin sadece bir gerekçesinden bahsedilerek kararın bozulduğu, mahkemenin ikinci gerekçesine ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazları hakkında Özel Dairece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği, bu itibarla davalı vekilinin mahkemenin ikinci gerekçesine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirildikten sonra; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297 ve devamı maddelerine uygun olarak tesis edilmiş bir bozma kararının varlığından bahsedilemeyeceği, ilk kararda belirtilen “reddedilen emtialar bakımından “Komili” ibaresi üzerinde davacının kazanılmış hakkının bulunduğu” şeklindeki ikinci gerekçeye yönelik temyiz itirazları karşılanmadığı için Özel Daire kararına uyulmayarak verilen direnme kararı da hüküm ifade etmeyeceği, bu durumda mahkemenin ilk kararına yönelik temyiz incelemesinin usulüne uygun olarak tamamlanabilmesi için, Dairemizin 30.03.2016 tarihli ve 2015/8799 E., 2016/3491 K. sayılı bozma kararı ile mahkemenin direnme kararının kaldırılmasına ve davalı vekilinin ilk hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine, ayrıca davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 51,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 08/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.