Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/7324
Karar No: 2012/3437
Karar Tarihi: 26.04.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/7324 Esas 2012/3437 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2011/7324 E.  ,  2012/3437 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

    ... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Divriği Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 26.04.2011 gün ve 197/73 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi Hazine temsilcisi ve davacı taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    KARAR
    Davacı ... dava dilekçesinde; öncesinde bütün halde kendisine ait bulunan taşınmazın bir kısmının kadastro çalışmaları sonucunda 101 ada 217, 239 ve 106 ada 34 parsel sayısı ile Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, bir kısmının ise, yol olarak paftasında gösterildiğini açıklayarak, Hazine üzerindeki tapu kaydının iptaline ve yol olarak bırakılan yerle birlikte adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine temsilcisi 18.01.2011 tarihli yargılama oturumunda davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, yol olarak paftasında gösterilen yer yönünden makul süre geçtiğinden davanın reddine, 101 ada 217, 239 ve 106 ada 34 sayılı parseller yönünden davacı lehine zilyetlikle kazanma şartları gerçekleştiğinden davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hükmün, redde ilişkin bölümü davacı, kabule ilişkin bölümü davalı Hazine temsilcisi tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
    Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17.maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktırılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil ve ayrıca tescil isteğine ilişkindir.
    Paftasında yol olarak gösterilen bölüm yönünden, kadastro dışı bırakma işleminde, taşınmazın geometrik durumu belirlenmediğinden bir tespit işlemi değil ise de, görevlilerce bir yerin tescile tabi olmadığı saptanarak hukuksal durum belirlenmiş olduğundan yapılan bu işlem, bir kadastro işlemidir. Yargıtay’ın kararlılık kazanan uygulamalarına göre; tespit dışı bırakılan bir yerin, Türk Medeni Kanununun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükümlerine göre tapuda tescil edilebilmesi için, tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten, dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile anılan maddelerde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir. Kural bu olmakla beraber Daire uygulaması gereğince, tespit dışı bırakılma tarihinden itibaren makul süre içerisinde açılan davalarda,tespit dışı bırakılma tarihinden önceki zilyetliğin kazanma bakımından nazara alınacağı kabul edilmiştir. Somut olayda, toplanan delil ve belgelere göre tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı 27.12.2002 tarihinden davanın açıldığı 27.09.2010 tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresi dolmadığı gibi dava da makul süre içinde açılmamıştır. Bu halde dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacının yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün tescil talebi yönünden ONANMASINA,
    Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarına gelince; dava konusu taşınmazlar 2003 yılında senetsizden Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan ve ileride tarım arazisine dönüştürülmesi mümkün yerlerden olduğu gerekçesi ile ham toprak vasfı ile Hazine adına tespit edilmiş olup, tutanaklar itirazsız 2003 yılında kesinleşmiştir. Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, dava konusu yere ait hava fotoğraflarından yararlanma yoluna gidilmemiştir.
    Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastro tespit tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit tarihinden geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait (1973-1983 yılları arası) en az iki farklı tarihe ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde, arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabileceği görülecektir.
    Bu halde mahkemece yapılacak iş; yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklar ...nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, dava konusu taşınmazların ilk olarak kim tarafından hangi tarihte zilyet edinildiği, zilyetliğin tespit tarihine kadar kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğü, tarımsal amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı hususları ile kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulları yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalı, beyanlar arasındaki çelişkinin ...nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılmalıdır. Aynı keşifte ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tespit tarihinden geriye doğru 20–25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği ve ne zaman kullanılmaya başladığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmelidir.
    Ayrıca 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre; taşınmazlar davacıya 2002 yılında babasının ölümünden sonra intikal etmiş olup, davacının müstakil 20 yıllık bağımsız zilyetliği bulunmadığından yalnızca davacı yönünden yapılan miktar araştırması yetersizdir. Anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra davacının miras bırakanı ve diğer mirasçılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi gerekirken, mahkemece bu hususun araştırılmamış olması doğru değildir.
    Kabule göre de; teknik bilirkişinin 28.03.2011 tarihli rapor ve krokisinde dava konusu 106 ada 34 parselin içinde kalan ve A harfi ile gösterilen 32.890,16 m2"lik yerin tapusunun iptali ve davacı adına tesciliyle ana gayrimenkulun birden fazla parça bölündüğü anlaşılmıştır. Böyle durumlarda kabulüne karar verilen taşınmaz bölümünün, aynı adanın son parsel numarasıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, kalan kısım bir parça ise, aynı ada ve parsel ile kayıt maliki üzerinde bırakılmasına, şayet tesciline karar verilen taşınmaz ana parselin ikiden fazla parçaya bölünmesine neden oluyorsa, bu taktirde kayıt maliki üzerinde kalan diğer parça içinde aynı adanın son parseliyle kayıt maliki adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilir. Mahkemece, A harfi ile gösterilen yerin tapusunun iptali ve davacı adına tescili sonucunda ana gayrimenkul teknik bilirkişi raporunda gösterildiği üzere doğu ve batıda oluşan iki kısma ayrılmış, bu kısımların kayıt maliki Hazineye ait olduğu, ancak bu konuda bir hüküm kurulmadığı belirlenmiştir. Doğru, düzgün ve sağlıklı sicil tutma kamu düzeniyle ilgili olup, kabul edilen taşınmaz bölümlerinin davacı adına tescilinden sonra ana gayrimenkulün doğuda veya batıda kalan bölümlerinden birinin aynı ada ve parsel numarası ile kayıt maliki üzerinde bırakılmasına, diğer kısmın aynı ada son parsel numarası verilerek kayıt maliki adına yeni bir parsel olarak tapuya tesciline karar vermek gerekirken bu husus dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 18,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2,75 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına 26.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi