Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, ortak miras bırakanları F...T....mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla davalıya 7 parsel sayılı taşınmazın 2/6 payını satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliki işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 10 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 1/6 payının miras bırakan F... T....tarafından 17.5.2001 tarihli akitle satış suretiyle davalı oğlu N...T... temlik edildiği, davacılar tarafından işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı mahkemece de iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme(satış), tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararılmasında zorunluluk vardır
Somut olaya gelince; murisin, bizzat oturduğu evini davalıya satmış olduğu ve davalıyla birlikte ölünceye kadar ikamet ettiği, tapuda gösterilen satış bedeli ile akit tarihindeki gerçek bedel arasında fahiş fark bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca satış tarihi ile murisin ölüm tarihi kısa olup, terekesinde herhangi bir para çıkmadığı dosya kapsımı ile sabit olup, anılan olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde yapılan temliki işleminterekeden mal kaçırmak amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile aksine düşüncelerle davanın reddedilmesi doğru değildir. Davacıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.