Taraflar arasında görülen davada;Davacı, adına kayıtlı 41 parsel sayılı taşınmazın 1 nolu bağımsız bölümünün 1/2 payını davalı eşine, "terk ederim" tehdidi ve yanıltması üzerine evliliği kurtarmak amacıyla bedelsiz olarak temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptalini ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iddianın doğru olmadığını, davanın yazılı delille kanıtlanması gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, yazılı delille kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, hile ve tehdit hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı tarafından, çekişme konusu 41 parsel 1 nolu bağımsız bölümün 1/2 payının 28.10.2005 tarihli akitle satış suretiyle davalı eşine temlik edildiği, bu temlikin davalının hile ve tehditleri nedeniyle bedelsiz olarak yapıldığını ileri sürerek eldeki davayı açtığı, mahkemece de iddianın yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanununun 28/1 maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Diğer taraftan, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. Borçlar Kanununun 30.maddelerinde belirtildiği üzere, ikrahtan söz edilebilmesi için tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, ikraha maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir. Hemen belirtmek gerekir ki iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim ayni bir istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tesçil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.
Somut olaya gelince; yukarıdaki ilkeler göz önüne alındığında tapuda yapılan resmi devirlerle ilgili hile ve ikrah iddialarının haksız fiil teşkil ettiğinden tanık dahil her türlü delille ispatı olanaklıdır. Bu durumda tarafların varsa tanık dâhil tüm delillerinin toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, olayın niteliği nedeniyle tanık dinlenemeyeceğinden ve iddianın yazılı belge ile kanıtlanması gerektiğinden bahisle davanın reddedilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi gereğince HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.