Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakanları H...A....’ın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla 9 Parsel sayılı taşınmazın 1 nolu bağımsız bölümünü davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal, tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı,murisin arsasına tüm kardeşlerin murisin rıza ve muvafakatiyle dairelerini inşa ettiklerini, çekişmeli dairenin bu dairelerden biri olduğunu,hatta davalının bu inşaat malzemelerini (kalıplarını) kullanarak dairesini inşa ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliki işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... ...’.. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 9 parseldeki, 1 nolu bağımsız bölümün miras bırakan H..A... tarafından 21.03.1989 tarihli akitle satış suretiyle davalı kızı S..’ya temlik ettiği, davacı tarafından işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı, mahkemece de iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği görülmektedir.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Somut olaya gelince, çekişme konusu 832 ada 9 parsel sayılı taşınmazla ilgili akit tablosu incelendiğinde, bu taşınmazın 21.3.1989 tarihinde değişik paylarla muris tarafından davacı ve davalı dâhil tüm mirasçılara temlik edildiği anlaşılmaktadır. Böylelikle murisin asıl amacının terekeden mal kaçırmak olmayıp yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mirasçılar arasında murisin sağlığında paylaştırma amacı taşıdığı kabul edilmelidir. Öyleyse, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalın temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.