8. Hukuk Dairesi 2011/7398 E. , 2012/3432 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapusuz taşınmaz tescili
... ile Hazine ve Çeltikci Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Anamur Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 06.04.2011 gün ve 286/207 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; davacının 1983 yılında ihale ile satın aldığı 80 parsel sayılı taşınmazın doğusunda ve batısında kalan yerin Dragon Çayının debisinde zaman zaman meydana gelen değişiklikler nedeniyle tespit harici bırakıldığını, davacının 1983 yılından sonra bu yerleri emek ve para sarf ederek imar-ihya ettiğini açıklayarak davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili 23.07.2010 tarihli dilekçesinde taşınmazın Dragon Çayının taşkın yatağında, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğundan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı köy usulüne uygun tebligata rağmen cevap vermediği gibi yargılama oturumlarına da temsilci vasıtası ile katılmamıştır.
Mahkemece, davanın kabulü ile 22.10.2010 tarihli teknik bilirkişi raporunda kırmızı renk ile gösterilen 1.583,90 m2 yüzölçüme sahip taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Anamur Kadastro Müdürlüğünün 02.06.2010 tarih ve 1610 sayılı karşılık yazılarında dava konusu taşınmazın 1969 yılında kesinleşen kadastro çalışmalarında tescil harici bırakıldığı bildirilmiş, paftasından taşınmazın dere vasfında olduğu saptanmıştır. Kural olarak, dere yatakları Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan bir yer koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar-ihya yoluyla kazanılabilir. Keşif mahallinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, davacının dava konusu taşınmazı komşu 80 parsel sayılı taşınmazı satın aldığı 1983 yılından itibaren kullandığını bildirmiş, ancak öncesi dere yatağı olan taşınmazın kim tarafından ne şekilde ve ne zaman imar-ihya edildiğini açıklamadıkları gibi, mahkemece taşınmazın tapulu yerlerden olup olmadığı, davacı hakkında belgesizden edinilen taşınmaz bulunup bulunmadığı Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden sorulmamış, DSİ tarafından yapıldığı bildirilen ıslah çalışmasının niteliği ve tarihi net olarak tespit edilmemiştir.
Bu halde mahkemece yapılacak iş; yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklar ...nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, dava konusu taşınmazın kim tarafından hangi tarihte imar ve ihyasına başlandığı, imar ve ihyanın ne şekilde sürdürüldüğü, hangi tarihte tamamlandığı ve tarımsal amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı hususları ile kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulları yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde HMK. nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılmalıdır. Tanık ve yerel bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmelidir.
Tescil davasının konusunu ancak tapusuz taşınmazlar oluşturacağından ve çifte tapunun önlenmesi bakımından teknik bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve kroki eklenmek suretiyle Tapu Sicil Müdürlüğünden taşınmazın tapulu olup olmadığı sorulmalı, 26.10.2010 tarihli bilirkişi heyet raporunda ""... tescili istenen yer 1968 yılında yapılan tapulama çalışmalarında çay yatağı olması nedeniyle tescil harici bırakılmıştır. Çay DSİ tarafından 1979 yılında Islah edilmiş ve taşınmaz çay yatağı olmaktan çıkmıştır."" ibaresi yer almakla DSİ 6. Bölge Müdürlüğü 62. Şube Müdürlüğünden taşınmazın bulunduğu yerde sedde çalışması bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise yapım tarihi sorulmalı ve 20 yıllık zilyetlik süresinin geçip geçmediği değerlendirilirken bu tarih gözönünde bulundurulmalıdır.
Öte yandan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Mahkemece Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden araştırma yapılmış ise de Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden yapılmamıştır. Anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra davacı adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi ve toplanacak tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmiş olması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.