Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/7187
Karar No: 2012/3428
Karar Tarihi: 26.04.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/7187 Esas 2012/3428 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2011/7187 E.  ,  2012/3428 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tescil

    ... ile Hazine ve Tuzla Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.07.2010 gün ve 175/153 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    KARAR
    Davacı ... dava dilekçesinde; mevki ve sınırlarını bildirdiği ve Oltu çayının zaman zaman taşması sonucu tespit harici bırakılan bir parça taşınmazın babasına ait iken mirasçılar arasında yapılan taksimle kendisine intikal ettiğini, yaklaşık 30 yıldan beri zilyetliğinde olduğunu açıklayarak adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine vekili, 20.06.2008 tarihli yargılama oturumunda dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Davalı köy temsilcisi, 09.07.2009 tarihli keşifte; taşınmazın davacının babasına ait iken davacıya kaldığını, yapılan yol ve köprüden sonra derenin etkisinden kurtulduğunu ve 60 yıldan beri davacının zilyetliğinde olduğunu bildirmiştir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile 15.07.2009 tarihli teknik bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 3.101,034 m2 yüzölçüme sahip taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik, imar ve ihya hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Oltu Kadastro Müdürlüğünün 28.05.2008 tarih ve 1637 sayılı, 22.10.2010 tarih ve 248 sayılı karşılık yazılarında dava konusu taşınmazın 1958 yılında kesinleşen kadastro çalışmalarında “dere yatağı” vasfı ile tescil harici bırakıldığı bildirilmiştir. Kural olarak, dere yatakları Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan bir yer koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar-ihya yoluyla kazanılabilir. Keşif mahallinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, Oltu Çayı üzerine köprü, yol ve set inşa edilmesi ile taşınmazın dere etkisinden kurtulduğunu davacının babasının çit vurup, ağaç dikip ve toprak taşıyarak taşınmazı ihya ettiğini bildirmiş olmasına rağmen, taşınmazın imar-ihya çalışmasının hangi tarihte başlayıp hangi tarihte bittiğini açıklamamışlardır. Aynı keşifte dinlenen ziraat mühendisi bilirkişinin 13.07.2009 tarihli raporunda taşınmaz ile Oltu Çayı arasında DSİ tarafından yapılan çalışma ile selgah mevkiindeki taşınmazların sel sularından kurtulduğunu bildirmiştir Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastro tespitinden sonraki, dava tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dava tarihinden geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait (1980-1989 yılları arası) en az iki farklı tarihe ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde, arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabileceği görülecektir. Ne var ki, mahkemece hava fotoğraflarından yararlanma yoluna gidilmemiştir.
    Bu halde mahkemece yapılacak iş; yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklar HMK. nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, dava konusu taşınmazın kim tarafından hangi tarihte imar ve ihyasına başlandığı, imar ve ihyanın ne şekilde sürdürüldüğü, hangi tarihte tamamlandığı ve tarımsal amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı hususları ile kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulları yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde HMK. nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılmalıdır. Aynı keşifte ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tespit tarihinden geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği ve ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmelidir.
    Öte yandan 09.07.2009 tarihli keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın 60 yıl önce dere yatağı iken yol, köprü ve sedde inşaası ile dere etkisinden kurtulduğunu bildirmiş olup, bu halde dava konusu taşınmazın teknik bilirkişi tarafından düzenlenen krokisi gönderilmek suretiyle, KGM Bölge Müdürlüğünden yol ve köprünün, DSİ Bölge Müdürlüğünden Sedde çalışması bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise yapım tarihinin sorulması ve 20 yıllık zilyetlik süresinin geçip geçmediği değerlendirilirken bu tarihlerin gözönünde bulundurulması gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi