14. Hukuk Dairesi 2013/11399 E. , 2014/634 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İmamoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/03/2013
NUMARASI : 2012/196-2013/55
Davacı Ü.. A.. vekili vekili tarafından, davalı İ.....Sanayi Ltd. Şti. aleyhine 18.08.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil veya tazminat istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan muhakeme sonunda; tazminat isteminin kısmen kabulüne dair verilen 27.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ile duruşmasız olarak davalı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 14.01.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı asil ile vekili Av. H.. Ö.. geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, davalının maliki olduğu 1513 parsel sayılı taşınmazı davalıdan kiralayarak üzerine bina yaptığını, bina değerinin zemin değerinden fazla olduğunu ileri sürerek taşınmazın adına tescilini veya bina değerinin faiziyle davalıdan alınmasını istemiş; ıslah dilekçesiyle de 65.323 TL bedelin tahsilini talep etmiştir.
Davalı, taşınmazda 50 yıldır lokanta mevcut olduğunu, davacının kira sözleşmesi bulunmadan taşınmazı kullandığını, iki yıldır da kira bedeli ödemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil isteminin reddine; bina değeri 37.407 TL bedelin 30.000 TL kısmının dava tarihinden, 7.407 TL kısmının da ıslah tarihinden itibaren işleyen faiziyle davalıdan alınmasına karar verilmiştir.
Hükmü, taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin tüm davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Dava, TMK"nın 724. maddesi gereğince tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemlerine ilişkindir.
TMK"nın 684. ve 718 maddeleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK"nın 722, 723 ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir.
TMK"nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK"nın 3. Maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Somut olayda, davacı, davalıdan kiraladığı taşınmaza bina yaptığından TMK’nın 724. maddesine dayanarak arsa niteliği ile davalı adına kayıtlı 1513 parsel sayılı taşınmazın adına tescilini istemiştir. Görülüyor ki, davacı taşınmazın davalıya ait olduğunu bilmektedir. Bu nedenle, TMK’nın 3. maddesinde belirtilen sübjektif iyiniyet koşulu gerçekleşmediğinden tapu iptal ve tescil isteminin reddine karar verilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Ancak, davacı 30.000 TL değer gösterdiği dava dilekçesinde tapu iptali ve tescil isteminin kabul edilmemesi halinde TMK’nın 723. maddesine dayanarak bina değerinin faiziyle tahsilini, bozmadan sonraki ıslah dilekçesiyle de taşınmaz değeri 39.643 TL ile zemin dolgu bedeli 25.680 TL’nin toplamı 65.323 TL’nin davalıdan alınmasını istemiştir. Davacı kiraladığı taşınmaza bina yaptığını ileri sürdüğünden TMK’nın 3. maddesi uyarınca iyiniyetli kabul edilmeyeceği açıktır. Bu nedenle, iyiniyetli olmayan davacı yararına dava dilekçesindeki değer ile bağlı kalınarak, TMK’nın 723/3. maddesi uyarınca uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekirken taşınmazın dava tarihindeki değerinin hüküm altına alınması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, HMK’nın 177. maddesi uyarınca ıslah ancak tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Bozma kararından sonra yapılan ıslah HMK’nun 177. maddesine aykırılık oluşturur. Davacının bozma kararı sonrasında sunduğu ıslah dilekçesi dikkate alınarak hüküm verilmesi de yerinde değildir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar bir yana bırakılarak yazılı gerekçeyle istemin hüküm altına alınması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2.) bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 14.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.