8. Hukuk Dairesi 2011/6695 E. , 2012/3394 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
Hazine ve katılan ... ile Doğanlıkarahasan Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 27.07.2010 gün ve 387/674 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi katılan ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde; ...ili, ... ilçesi, Doğanlıkarahasan köyünde bulunan mevkii ve sınırları dava dilekçesinde açıklanan 2500 m2 yüzölçümüne sahip olan taşınmazın adına tescili için ... tarafından Hazine aleyhine ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/627 Esasına kayıtlı tescil davasının açıldığını, ancak, ...’nin davayı takip etmediğini, 02.04.2008 tarihinde 2008/303 Karar sayılı Asliye Hukuk Mahkemesi hükmü ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, taşınmazın 3402 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca tarım alanına dönüştürülmesi ve ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerlerden olduğunu açıklayarak taşınmazın Maliye Hazinesi adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davaya katılan vekili, 13.05.2010 havale tarihli katılma dilekçesiyle davaya konu taşınmaz üzerinde bir ev bulunduğunu, bu evin vekil edeni tarafından yapıldığını, vekil edeninin eve hali hazır durumda da zilyet olduğunu, malik sıfatıyla kendi mülkümdür diyerek bu evi yaptığını, tamamen iyiniyetli olduğunu, Hazinenin de bu evin kendisine ait olduğunu iddia etmediğini, vekil edeninin ev yapmak suretiyle taşınmazın değerini artırdığını, daha önce açılan tescil davasının vekil edeninin yurt dışında bulunması sebebiyle takip edilemediğini, taşınmaza vekil edeninin nizasız, fasılasız malik sıfatıyla zilyet olduğunu açıklayarak taşınmazın vekil edeni adına tapuya tesciline, bunun mümkün olması halinde taşınmaz üzerindeki evin vekil edenine aidiyetine, bu olmadığı taktirde de taşınmazın değerinin vekil edenine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı köy muhtarlığı yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, 27.07.2010 tarihli kısa kararda “1-müdahil tarafın tescil talebinin reddine, 2-Hazine tarafından açılan tescil davasının kabulüyle, fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 07.06.2010 tarihli raporda ve ekindeki krokide gösterildiği üzere sarı renk ile boyalı doğusu ..., batısı ..., kuzeyi ... ve güneyi ... ile sınırlı 2568,30 m2’lik taşınmazın Hazine adına tesciline” karar verilmesine karşılık aynı tarihli gerekçeli kararda “1-müdahilin tescil talebinin reddine, 2-Hazine tarafından açılan tescil davasının kabulüyle, fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 07.06.2010 tarihli raporda ve ekindeki krokide gösterildiği üzere sarı renk ile boyalı doğusu ..., batısı ..., kuzeyi ... ve güneyi ... ile sınırlı 2568,30 m2’lik taşınmazın Hazine adına tesciline, 3-müdahilin muhdesatın adına tescil edilmesine ilişkin isteminin reddine” karar verilmesi üzerine; hüküm, müdahil davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; HUMK.nun 388/2 (HMK.m.297) fıkrası hükmüne göre “…hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” mahkemece kısa kararda muhdesata ilişkin bir hüküm bulunmadığı halde gerekçeli kararda “müdahil tarafından muhtesatın adına tescil edilmesi isteminin reddine” denilmiştir. Görüleceği üzere; kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunmaktadır. Gerekçeli kararın yazılması bakımından kısa karar esas olup, gerekçeli kararın kısa karara göre yazılması zorunludur. Anayasanın 141. maddesinin koymuş olduğu, duruşmaların aleniyeti kuralı ve HUMK.nun 382 (HMK.m.28 ve 294) maddesi gereği kararların alenen tefhimi icap eder. Kısa kararla gerekçeli kararın ayrı nitelikte ve çelişik bulunması iş bu aleniyet kuralına aykırı düşer ve mahkemelere olan güveni sarsar. Tebliğ edilen ilamın tefhim olunan kısa karara uygun bulunması aynı zamanda kamu düzeniyle ilgilidir. 10.04.1992 tarih 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında belirtildiği gibi “kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedenidir. Yerel mahkeme, bozmadan sonra önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla hakimin vicdani kanaatine göre karar verebilir” denilmiştir. Hüküm bu nedenle kanuna, tarihi ve numarası belirtilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararına aykırı olarak tesis edilmiştir.
Katılan davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK.nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve 18.40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden katılan davacıya iadesine 26.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.