19. Ceza Dairesi 2015/14262 E. , 2017/11438 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5846 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
5237 Sayılı TCK"nın 44. maddesinde “işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılır”
hükmüne yer verilmesi, bir fiilden kastedilenin sanığın hareket veya hareketlerinin bir sonucu elde etmeye ( bir suçu işlemeye) yönelik olması, bu nedenle de fiilde birden fazla hareketin bulunabilmesi karşısında; sanığın 81 adet sahte bandrollü, 839 adet başka bir esere ait bandrol yapıştırılmış usulsüz bandrollü ve 80 adet bandrolsüz kitapları sattığı nazara alındığında, tespit edilen sanığın eyleminin TCK"nın 44. maddesi aracılığıyla 5846 sayılı Kanun"un 81/9. maddesine uyduğu gözetilmeden, aynı Kanun’un 71/1, 81/13 maddesi uyarınca hüküm kurulması,
Kabule göre;
1-Ceza Hukukunda, kanundaki tanımlamaya uygun her sonuç ilke olarak ayrı bir suç oluşturur. Bu nedenle sanığın eylemi kaç sonuç meydana getirmişse o kadar da suç işlemiş sayılır. İşlediği her suç nedeniyle de ayrı ayrı cezalandırılır.
Bazı hallerde ise değişik sonuçlardan dolayı sanığa ayrı ayrı cezalar verilmeyerek, tek ceza verilmesi ile yetinilir. Birden fazla sonucun meydana gelmesine rağmen, sanığa tek ceza verilmesini gerektiren durumlardan biri, zincirleme (müteselsil) suçtur.
Zincirleme suç, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 80., 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde düzenlenmiştir.
Zincirleme suç kavramının tarihi gelişimine bakıldığında ‘zincirleme suç kavramı Ortaçağda Glossatörler ve Postglossatörler tarafından ortaya atılmıştır. Müşterek bir kararla, aynı tip suçu birden çok işleyen failleri, kanunların öngördükleri şiddetli cezalardan korumak
için çözüm arayan pratik hukukçular tarafından yaratılmıştır. Özellikle üç hırsızlık suçunun cezasının “ölüm” olmasının doğurduğu aşırılıkları yumuşatmanın çıkar yolu olarak düşünülen bu kurum, Zanardelli Kanunu’nda da yer almış ve buradan Türk hukuk sistemine girmiştir. (Bkz. Doç. Dr. Türkan Yalçın Sancar, TBB Dergisi, sayı 70,2007 sahife 247-248)
5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
1- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
2- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
3- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Zincirleme suçun oluşumu için işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği hususunda da kesin bir kural koymak mümkün değildir. Mesela iki suç arasında bir ay geçmemesinin kabulü durumunda otuz bir gün arayla, üç ayın kabulü halinde üç ay bir gün arayla suç işlenmesi durumunda aynı sorun yine devam edecektir. Bu nedenle, esas alınması gereken temel ölçüt zaman aralığından ziyade işlenen suçun aynı suç işleme kararının icrası kapsamında kalıp kalmadığı, suçlar arasında hukuki kesintinin gerçekleşip gerçekleşmediğidir.
Bandrol yükümlüğüne aykırılık suçlarında sanıklar genellikle aynı suç işleme kararı ile hareket ederek eylemlerini devam ettirmekte, suç işledikleri tesbit edildiğinde de haklarında tutanak düzenlenmektedir.
Görevlilerce düzenlenen her suç tutanağının müstakil suç sayılması (örneğin bir ay içerisinde ikişer gün arayla on beş ayrı suç tutanağı düzenlenip, on beş kez cezalandırılmaları) halinde TCK’nın 3. maddesinde öngörülen “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” ilkesinin korunamayacağı açık bir gerçektir.
5846 sayılı Kanun’un haklara tecavüzün önlenmesi başlıklı 81. maddesinin 13. fıkrasında “Bandrol yükümlüğüne aykırılığın aynı eserle ilgili olarak 71’inci maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde tanımlanan suçla birlikte işlenmesi halinde, fail hakkında sadece 71’inci maddeye göre cezaya hükmolunur. Ancak; verilen ceza üçte biri oranında artırılır.” hükmü yer almakta ise de bu hüküm bandrol yükümlülüğüne aykırılık eyleminde meslek birliklerinin şikayetçi olması halinde de, suçun mağduru toplumu oluşturan bireylerdir şeklindeki kabulü değiştirmeyecektir. Zira 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisine göre tüzel kişiler suçtan zarar gören olmalarına rağmen suçun mağduru sayılmayacaklardır.
Açıklanan nedenlerle, sanığın 06/04/2012 tarihinde seyyar tezgahta suça konu kitapları sattığı tespit edilip, bahse konu kitapları sakladığı yer olan depoda arama yapılması sonucu 730 adet usulsüz, sahte bandrollü ve bandrolsüz kitap ele geçirildiği, yine sanığın 24/04/2012 tarihinde seyyar tezgahta 270 adet sahte ve usulsüz bandrollü kitap satarken yakalandığı, sanığın 06/04/2012 tarihli eylemi hakkında 19/07/2012 tarihli, 24/04/2012 tarihli eylemi hakkında ise 30/07/2012 tarihli iddianame düzenlenmesi karşısında; ilk iddianame tarihine kadar tespit edilen eylemlerin zincirleme biçimde işlenmiş tek suç oluşturduğu gözetilerek, bu eylemlerin bir suç işleme kararı icrası kapsamında işlendiği anlaşıldığından, TCK"nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekirken, yerinde görülmeyen ve yasal olmayan gerekçelerle zincirleme suç hükümlerinin uygulanmaması,
2-Seyyar tezgahta atılı suçu işleyen sanık hakkında, ele geçirilen kitap sayısı ve suçun işleniş şekli itibariyle makul oranda teşdit uygulanması yerine alt sınırın üç katı oranında teşdit uygulanması suretiyle 5237 sayılı TCK"nın 3. ve 61. maddelerine aykırı hüküm kurulması,
3-Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına hükmedilmiş ise de, 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı ile anılan maddenin bazı hükümlerinin iptal edilmiş olması nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
4-Suç tarihinin 06/04/2012 ve 24/04/2012 olmasına rağmen karar başlığında 24/04/2012 olarak eksik gösterilmesi,
Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık hakkında CMUK 326/son fıkrasının gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 20/12/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.