14. Hukuk Dairesi 2019/251 E. , 2020/4117 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 09.06.2017 tarihinde verilen dilekçe ile ipoteğin kaldırılması talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.07.2018 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf talebinin usulden reddine dair verilen 13.09.2018 tarihli hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince 19.11.2018 tarihli ek karar ile temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Bu kez ek kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, müvekkilleri adına 1/2"şer paylı olarak kayıtlı olan 1008 ada 144 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında davalı ... lehine 16.09.1954 tarihli 95.530ETL bedelli ipotek bulunduğunu, ipoteğin kaldırılması için davalı belediyeye başvurduklarını ancak 116.200,00TL tutarında bir bedel istendiğini, bunun üzerine icra müdürlüğüne başvururak ipotek bedelinin belirlenmesini talep ettiklerini ve bilirkişi tarafından hesaplanan 113,50TL ipotek bedelini icra dosyasına yatırdıklarını ileri sürerek depo edilen bedel karşılığında, dava konusu taşınmazın tapu kaydına davalı ... lehine konulan ipoteğin kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuş; davanın kabulü halinde ise Belediye Meclisi tarafından dava konusu taşınmaz için belirlenen 116.200,00TL ipotek bedelinin davacılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydına davalı ... lehine konulan ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiş; hükme karşı davalı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 13.09.2018 tarihli kararı ile dava değerinin istinaf kesinlik sınırı altında kaldığı gerekçe gösterilerek davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyiz talebi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 19.11.2018 tarihli ek kararı ile davalı vekilinin temyiz isteminin HMK"nın 361-(1). maddesi uyarınca reddine karar verilmiş; davalı vekili bu kez temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararı temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
1-“Taleple bağlılık ilkesi” kenar başlıklı 26. maddesinde; hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği; duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceği,
2-“İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” kenar başlıklı 341. maddesinde;ilk derece mahkemelerinin verdiği kararların hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulabileceği düzenlenirken anılan maddenin ikinci fıkrasında, miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu, ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabileceği; alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği; alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın, istinaf yoluna başvuramayacağı,
3-“İstinaf dilekçesinin reddi” kenar başlıklı 346. maddesinde; istinaf dilekçesinin, kanuni süre geçtikten sonra verilmesi veya kesin olan bir karara ilişkin olması durumunda, kararı veren mahkemece istinaf dilekçesinin reddine karar verileceği; bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabileceği; istinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosyanın, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderileceği, bölge adliye mahkemesi ilgili dairesince istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararın yerinde görülmemesi durumunda, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemenin yapılacağı,
4-“Temyiz edilebilen kararlar” kenar başlıklı 361. maddesinde; bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki haftaiçinde temyiz yoluna başvurulabileceği,
5-“Temyiz edilemeyen kararlar” kenar başlıklı 362. maddesinde; bölge adliye mahkemelerinin,miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlarının; bu tür kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği; alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkının bulunmadığı; ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer tarafın da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebileceği, hüküm altına alınmıştır.
Genel olarak, davanın değeri çoğu zaman davacının talep ettiği alacak veya tazminat miktarını gösterirken ve bu miktarın yüksekliği davanın kabulü halinde davacının lehine sonuç doğurur.
Bazı davalarda ise mahkemece belirlenen ve hüküm altına alınan dava değeri davacının değil davalının lehine olabilmektedir. Mesela, önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında, davanın kabulü halinde belirlenen değer üzerinden davalı taraf harç ve vekalet ücreti ödemek zorunda ise de, önalıma konu payın belirlenen bedelinin davalıya ödenmek üzere davacı tarafından mahkeme veznesine depo edilmesi gerekmektedir.
İpotek şerhinin kaldırılması davalarında, davacı taraf maliki bulunduğu taşınmaz üzerindeki şerhin kaldırılmasını talep ederken, şerhin kaldırılması karşılığında ödeyeceği ipotek bedelini düşük göstermek suretiyle dava açmakta ve gösterdiği bedel üzerinden davasının kabulünü talep ederken, davalı taraf ipotek bedelinin yüksek hesaplanmasını talep etmektedir.
Önalım davalarında, kural olarak davaya konu payın resmi satış senedindeki değeri önalım bedeli olmakla birlikte, davacı resmi senetteki satış bedelinin yüksek gösterildiğini belirterek davasını kendi belirlediği daha düşük bir bedel üzerinden harç yatırmak suretiyle açabilmektedir. Davalı taraf genellikle davanın reddini savunmakla birlikte, davanın mahkemece kabul edilmesi halinde önalım bedelinin davacı tarafından düşük gösterildiğini belirterek,resmi satış sözleşmesindeki bedel üzerinden veya ileri sürdüğü daha fazla miktar üzerinden hüküm altına alınmasını talep etmektedir.
Bu tür davalarda hüküm altına alınan bedel aynı zamanda davanın da değerini gösterdiğinden, dava değeri davanın başında taraflar arasında ihtilaflıdır.
Bu sebeplerle, başlangıçta dava değerinin belirlenmesinde inisiyatif davacıda ise de Kanunun26. maddesinde düzenlenen “taleple bağlılık” ilkesi sadece davacının değil, davalının da taleplerinin nazara alınmasını emrettiğinden, kanun yoluna başvurulması halinde davacının talepleri yanında, davalının taleplerinin de mahkemece değerlendirmeye alınması gerekir. Aksi halde, davacının belirlediği değeri aşan davalı taleplerinin dikkate alınmaması, verilen kararın davalı tarafından kanun yoluna götürülmesi ve denetlenmesi engellenmiş olacaktır. Bu durum, davalının davada kendisini savunmasına ve adil yargılanmasına engel olacak nitelikte bulunduğundan, temyiz hakkının dava değerine veya hüküm altına alınan değerine göre belirlenmesi sırasında Kanununun 341. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri ile 362. maddenin ikinci fıkrası uyarınca istinaf ve temyiz sınırı belirlenirken davalı tarafın ileri sürdüğü taleplerin de nazara alınması kanuna, hukuka ve hakkaniyete uygun bir değerlendirme olacaktır.
Dava konusu olaya gelince:
Davacı taraf, Kadıköy İlçesi, Mecidiye Mahallesi, 1008 ada 144 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerindeki ipoteğin 113,50-TL olan borç miktarını ödemeye hazır olduklarını belirterek terkinine karar verilmesini talep etmiş; davalı taraf ise davanın öncelikle reddini, olmadığı takdirde ipotek şerhine konu borcun gerçek miktarı olan 116.200-TL’nin davacı tarafından kendilerine ödenmesini talep etmiştir.
İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi 3/7/2018 tarihli kararında, davanın kabulü ile ipotek bedelinin 95.530-ETL olduğuna ve şerhin terkin edilmesine karar vermiştir.
Davalı taraf, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi, 13/9/2018 tarihli kararında, yerel mahkemenin kararı verdiği tarih itibarıyla mahkemece belirlenen ipotek bedelinin kesinlik sınırının altında kaldığını belirterek hükmün kesin olduğu, istinaf ve temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunu usulden reddetmiştir.
Davalı taraf temyiz dilekçesinde; dava konusunun kendilerince ileri sürülen 116.200-TL ipotek bedeli miktarı nazara alınmadın belirlenmesinin doğru olmadığını, bu miktara göre hükmün kesinlik sınırının altında kalmadığından kesin olmadığını belirterek İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesinin 13/9/2018 tarihli kararının bozulmasını talep etmiştir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle, mahkemece hüküm altına alınan ipotek bedeli her ne kadar karar tarihindeki istinaf sınırının altında kalsa da, davalı taraf belirlenen ipotek bedelini kabul etmeyerek, ileri sürdüğü ve istinaf sınırının üzerindeki değeri ifade eden 116.200-TL üzerinden kanun yoluna başvurduğundan, davalının bu talepleri nazara alınmadan, Kanunun 341. madde hükmü eksik ve hatalı değerlendirilerek, hüküm altına alınan ipotek bedeli gerekçe gösterilerek istinaf kanun yoluna ilişkin dilekçenin reddine karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 13/9/2018 tarihli kararının bozulmasına ve istinaf incelemesi yapılmak üzere dosyanın adı geçen bölge adliye mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 25/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.