Hukuk Genel Kurulu 2018/73 E. , 2021/742 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasında “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 2. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; beton imalat işçisi olan müvekkilinin davalı işyerinde en son 850TL bankadan, 350TL elden ödenmek üzere aylık net 1.540TL ücretle çalıştığını, malulen emeklilik sebebiyle iş sözleşmesinin sona erdiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile genel tatil, fazla çalışma, yıllık izin ve hafta tatili ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının asılsız olduğunu, çalıştığı döneme ilişkin tüm işçilik alacaklarının ödendiğini, ayrıca alacakların zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. ... 2. İş Mahkemesinin 25.02.2016 tarihli ve 2014/409 E., 2016/98 K. sayılı kararı ile; davacının aylık 1.500TL ücretle çalıştığı, emeklilik nedeniyle iş sözleşmesi sona erdiğinden kıdem tazminatını hak ettiği, tanık beyanlarıyla fazla çalışma yaptığı, hafta tatili ve genel tatil günlerinde de çalışarak karşılığı ücretlere hak kazandığı, yıllık izin ücreti bakımından ise davacıya kullandırılmayan veya ücreti ödenmeyen yıllık izin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. ... 2. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 12.12.2016 tarihli ve 2016/14520 E., 2016/20994 K. sayılı kararı ile davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; “2-…Davacı işçinin ücret miktarı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun 26. maddesinde hâkimin, tarafların talepleriyle bağlı olduğu, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği belirtilmiştir
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde açıkça ücretinin 850,00 TL"sinin bankaya yatırılmak suretiyle, 350,00 TL"sinin ise elden verilerek ödendiğini iddia ettiği, bu durumda aylık ücretinin net 1.200,00 TL olduğu halde hükme esas alınan bilirkişi raporunda HMK’nun 26.maddesine aykırı bir biçimde talep aşılarak davacının net 1.500,00 TL ücretle çalıştığının kabulü ile talep edilen tazminat ve alacakların belirlenmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. ... 2. İş Mahkemesinin 28.02.2017 tarihli ve 2017/37 E., 2017/74 K. sayılı kararı ile; dava dilekçesinin incelenmesinde davacı vekilinin 850TL bankadan, 350TL elden olmak üzere davacının aylık net 1.540TL ücretle çalıştığını bildirdiği, netice itibariyle ücretin net 1.540TL olduğuna yönelik beyanı dikkate alındığında ve işçi yararına yorum ilkesi doğrultusunda dava dilekçesi değerlendirildiğinde, elden yada bankadan yapılan ödemelerden birinin maddi hataya dayalı olarak miktar itibariyle yanlış yazıldığı kanaatine varıldığı, dava dilekçesinde davacının ücretine ilişkin talebinin net 1.540TL olduğu, bu doğrultuda alınan bilirkişi raporuna göre oluşturulan hükmün HMK’nın 26. maddesi kapsamında talep aşımı niteliğinde olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından davacının dava dilekçesinde en son 850TL bankadan, 350TL elden olmak üzere aylık 1.540TL ücretle çalıştığı iddiası karşısında, son ücretin aslında 1.200TL olduğu mu yoksa 1.540TL mi kabul edilmesi gerektiği; buradan varılacak sonuca göre mahkemece davacının net 1.500TL ücret aldığı değerlendirilerek hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmesinin talep aşımı niteliğinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. Bilindiği üzere, medeni usul hukuku alanında yıllar boyunca süren uygulamalar neticesinde doğru ve adil bir yargılama için bazı temel ilkeler kabul edilmiştir. Bir davanın gerek tarafları gerekse mahkeme için bağlayıcı olan ve yargılamaya yön veren bu ilkeler, mahkemelerde sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesini sağlayan en temel unsurlardır. Bu kuralların yargılamanın her aşamasında gözetilmesi, hatta usul hükümleri yorumlanırken bu ilkelere aykırı ve onlarla çelişkili olacak şekilde yorum yapılmaması gerekir.
14. Medeni yargılama hukukuna hakim olan bu ilkelerin bir bölümü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 24 ilâ 33. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
15. Bu ilkelerden tasarruf ilkesinin özel bir görünümü olan taleple bağlılık ilkesi; hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği anlamına gelmektedir.
16. Bu ilke HMK’nın 26. maddesinde;
"(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklinde düzenlenmiştir.
17. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ilk anlam; tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemenin karar veremeyeceğidir. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukukî sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur.
18. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ikinci anlam ise; tarafın talebinden fazlasına mahkemece karar verilememesidir (HMK m. 26). Taleple bağlılık ilkesine yüklenen bu anlam aynı zamanda 24. maddede ifade edilen “Tasarruf ilkesi” ve 25. maddesinde yer alan “Taraflarca getirilme ilkesi” ile de bağlantılı ve uyumludur.
19. Nihayet taleple bağlılık ilkesinin bir diğer anlamı ise; çok istisnai hâller dışında hâkimin talep edilenin dışında, farklı bir şeye karar verememesidir. Talep edilenden farklı bir şeye karar verememe, dilekçenin talep sonucu kısmı ile verilen hükmün sonuç kısmının karşılaştırılması suretiyle tespit edilir.
20. Bununla birlikte taleple bağlı olma, yargılama sonucunda davacının talep ettiği haktan daha azına sahip olduğunun belirlenmesi durumunda uygulanmaz (HMK m. 26). Talepten azına karar verme “Çoğun içinde az da vardır” esasına dayanmaktadır. Bu kural ise davacının talep sonucu ile aynı nitelikte olan daha azına karar vermeyi ifade etmektedir.
21. Yapılan açıklamalar karşısında somut olay incelendiğinde; beton imalat işçisi olarak çalışan davacı, davalı işyerinde en son 850TL bankadan, 350TL elden olmak üzere aylık net 1.540TL ücretle çalıştığını, ancak Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarında ücretinin asgari ücret olarak gösterildiğini ileri sürmüş; davalı ise cevap dilekçesinde davacının ileri sürdüğü ücret miktarına itiraz etmemiş, ödenen ücret miktarı konusunda da beyanda bulunmamıştır.
22. Davacı vekilinin davalının cevap dilekçesine karşı sunduğu beyan dilekçesinde de, ücret miktarı konusunda dava dilekçesiyle uyumlu beyanda bulunduğu görülmüştür.
23. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, davacının net 1.500TL ücret aldığı kabulüne göre hesaplama yapıldığı, davalı vekilinin ise 01.02.2016 tarihli bilirkişi ek raporuna karşı verdiği itiraz dilekçesinde davacının ücretinin 1.300TL olarak kabul edilmesini talep ettiği görülmüştür.
24. Davacının dava dilekçesi ve cevap dilekçesine karşı verdiği beyan dilekçesi nazara alındığında, sonuçta ücretinin net 1.540TL olduğunu ileri sürdüğü, ancak elden ya da bankadan yapılan ödemelerden birisini hatalı şekilde miktar itibariyle yanlış yazdığı anlaşılmaktadır.
25. Hâl böyle olunca, mahkemece davacının net 1.500TL ücret aldığı kabul edilerek sonuca gidilmesi HMK’nın 26. maddesine aykırılık teşkil etmemektedir.
26. Diğer yandan, 22.12.2014 olan dava tarihi direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında 23.01.2017 olarak yazılmış ise de bu husus mahkemece her zaman düzeltilmesi mümkün maddi hata niteliğindedir.
27. Bu nedenle direnme kararı yerindedir.
28. Ne var ki, mahkemece kabul edilen ücret miktarının dosya kapsamına uygun olup olmadığı yönünde Özel Daire tarafından inceleme yapılmadığından, bu yöndeki temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun bulunduğundan kabul edilen ücret miktarına ilişkin davalının temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.06.2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.