Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 91 yaşında olup, sağlığı ve okuma yazmasının olmaması nedeniyle taşınmazlarının vergi borçları ve diğer işlerini takip etmesi ve de taşınmazlarla ilgili tapuda isim tashihi davasının açılmasına ilişkin olarak vekaletname verilmesi için, torunu olan davalı Ö....6.6.2001 tarihli vekaletnameyi verdiğini, anılan vekaletname kötüye kullanılmak suretiyle bilgisi dışında, maliki olduğu 353 ve 6 parsel sayılı taşınmazların 11.9.2001 günlü akitle, 72 ve 74 parsel sayılı taşınmazlarının da 6.11.2001 günlü akitle davalı damadı M...e temlik edildiğini, M...üzerinde bulunan 6 ve 353 parselleri 30.10.2001 tarihinde diğer davalı M...’ya muvazaalı olarak satış yolu ile temlik ettiğini, kendisine bir bedel de ödenmediğini ileri sürüp, vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal tescil, olmazsa satış bedellerinin tazmini isteğinde bulunmuştur.
Davalı M..iyi niyetli olarak satın aldığını bildirmiş; davalı M.... de davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı Ö....ise, davacının iddialarını doğrulamıştır.
Mahkemece, temliklerin vekalet ilişkisi kötüye kullanılarak, iş birliği içerisinde yapıldığı, davacıya bedel ödendiğinin de kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar M...ve M.... tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılmış, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalılardan M...K...ve M...K...tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; niza konusu 42 ada 6, 42 ada 353, 18 ada 72 ve 18 ada 74 parsel parsel nolu taşınmazların davalılardan vekil olan Ö...F..K..."ın davacı tarafından kendisine verilen vekaleti kötüye kullanmak suretiyle babası olan diğer davalı M... K.. ile el ve işbirliği içerisinde ve davacıyı zararlandırmak kastı ile tapuda devir yaparak vekalet görevini kötüye kullandıkları anlaşıldığından davalı M...K..n tüm temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Diğer davalı M....nın temyizine gelince; dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanları ve yaptırılan bilirkişi incelemesine göre davalının kendi taşınmazına bitişik olan nizalı taşınmazı pazarlık yaparak ve gerçek bedeline yakın bir bedel olan 17 milyara satın aldığı, taşınmazın içerisine bina yapmaya başladığı, taşınmaz içerisinde bulunan meyve ağaçlarını açtığı su kuyusundan çıkan su ile suladığı sonuç olarak niza konusu 42 ada 6 ve 42 ada 353 parsel nolu taşınmazları iyi niyetli olarak edindiği ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddesininin koruyuculuğundan yararlanacağı ve davacının davalı M...K...temlik edilen 42 ada 6 ve 353 parsellerle ilgili olarak ancak diğer davalılara karşı tazminat davası açabileceği göz önüne alınarak davalı M..ile ilgili davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin yanlış değerlendirilmesi ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı M..."nın temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının bu yöne hasren HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 03.03.2008 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; taşınmazın akitteki değeri ile keşfen saptanan değeri arasında aşırı oransızlık bulunduğu, davalı M.. çekişme konusu 6 ve 353 parsel sayılı taşınmazların tarla komşusu olması ve tarafları yakınen tanıması nedeniyle de durumu bilen ve bilmesi gereken konumunda olduğu, satışı gerçekleştiren vekilin babası M...ile işbirliği içerisinde hareket ettiği, satış bedelinin davacıya ödendiğinin belgelendirilemediği, dosyaya sunulan belgelerin gerçek satış bedellerini yansıtmadığı gibi bu belgelerle bedelin ödendiğinin de kabul edilemeyeceği, böylece dava konusu taşınmaz vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle son el durumunda olan ve durumu bilen davalı M...devredildiği görülmektedir. Bu belirlemeye göre davalının Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır. O halde, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olması doğrudur. Öyleyse, hükmün onanması gerekir. Bu düşünceyle, çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.