Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları M.....E....... O......un mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla çekişme konusu 7263 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümün ikinci eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, daha sonrada kendisine ait 5 nolu bağımsız bölümüyle trampa ettiğini temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve muris adına tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.2.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat geldi davetiye tebliğe rağmen temyiz edilen vs.vekili avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı M...... üzerinde bina bulunan ve sonradan kat mülkiyetine çevrilen 7263 pasel sayılı taşınmazdaki bir kısım payları üzerinde bırakarak, 1/6 oranındaki payı 2.7.1997 tarihinde davalı A.......temlik ettiği ve sonradan kat mülkiyetine geçirildiği ve arsadaki payına karşılık 3 nolu bağımsız bölümün kendisine özgülendiği ve daha sonra malik olduğu 5 nolu bağımsız bölüm ile trampa yaptığı ve böylece 5 nolu bağımsız bölümün maliki haline geldiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakanın yapmış olduğu pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde üke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacılar miras bırakanın ilk eşinden olma çocukları, davalının ise ikinci eş olduğu, miras bırakanın davalı A.......ile 3.7.1997 tarihinde evlendiği ve evlenmeden bir gün öncede çekişme konusu payın davalıya temlik edildiği görülmektedir.
Dosya içeriğinden, özellikle dinlenen tanık beyanlarından miras bırakanın davalıya yapmış olduğu pay temlikindeki amacın davalı ile evlilik ilişkisinin kurulmasını temin etmek olduğunu bildirmişlerdir.Gerçekten de temlik yapıldıktan bir gün sonra davalının miras bırakanla resmen evlendiği sabittir.
Öte yandan, miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı gözetildiğinde tanık beyanlarının doğru olduğu sonucuna varılmaktadır.Kaldıki, bir kısım tanıklar evliliği gerçekleştirmek bakımından murisin davalıya bir takım ziynet ve eşyalar aldığını, evlilik birliğinin kurulacağı yönünde taraflar arasında sağlam bir düşünce birliği doğduğunda da ziynetlerin tekrar miras bırakana iade edildiğini, bunların değerine karşılık olmak üzere de anılan payın temlik edildiğini bildirmişlerdir.
O halde, anılan bu olgular ve bulgular yukarda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın davalıya yapmış olduğu pay temlikinin muvazaalı olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul edilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.