Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları babaları R.....,çekişme konusu 7 parsel sayılı taşınmazı,akit tarihinde yaşları küçük olan ve alım güçleri bulunmayan torunları davalılara mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekte bağışlanmak suretiyle muvazaalı olarak bedelsiz temlik ettiğini ileri sürüp,payları oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar,temlikten davacıların haberdar olduğunu,taşınmazın çıplak mülkiyetinin devredildiğini,miras bırakanın başka taşınmazlarının bulunduğunu bildirerek,davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece,taşınmazların muvazaalı olarak temlik edildiğinin kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar,davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR
Dava,muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, çekişme konusu 7 parsel sayılı . taşınmazın miras bırakan Ş.a ait iken, 8.10.1990 tarihli akitle velayeten H..... aracılığı ile torunları olan davalılara çıplak mülkiyetini temlik ettiği kayden sabittir.
Davacılar, yapılan bu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı ? yoksa mal kaçırma amacın mı ? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Somut olaya gelince; davacıların miras bırakanın çocukları,davalıların ise oğlu Hüseyin"den olma torunları oldukları,miras bırakanın zengin ve varlıklı bir kişi olup,mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı,ayrıca davalıların temlik tarihinde küçük yaşta oldukları,bir gelirlerinin bulunmadığı,satış bedellerinin de babaları H.tarafından ödendiğinin kanıtlanamadığı, akitte gösterilen değer ile taşınmazın gerçek değeri arasında aşırı fark bulunduğu görülmektedir.Anılan bu olgular ve bulgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde,miras bırakanın temlikteki gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca,davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir,kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK "nun 428.md.si gereğince BOZULMASINA alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.