Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/7273
Karar No: 2012/3313
Karar Tarihi: 25.04.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/7273 Esas 2012/3313 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2011/7273 E.  ,  2012/3313 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tescil


    ... ile Hazine ve Eğridere Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair İzmir 7. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.07.2009 gün ve 261/207 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    K A R A R
    Davacı vekili, dava dilekçesinde mevki ve sınırları gösterilen taşınmazın imar-ihya edilerek bahçe haline getirildiğini, 1981 yılından itibaren aralıksız olarak kullanıldığını, 1987 yılında üzerine ev yapıldığını, vekil edeni lehine kazanma koşullarının oluştuğunu açıklayarak 1251,37 m2 yüzölçüme sahip yerin vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine vekili, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, kazanma süresi ve koşullarının oluşmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuş, davalı Köy Tüzel Kişiliği yargılama oturumlarında temsil olunmamıştır.
    Mahkemece, imar-ihya ve zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu görüşünden hareketle davanın kabulüne, teknik bilirkişi raporunda A1 olarak gösterilen 974,92 m2 yerin davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava; TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri uyarınca imar-ihya ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayalı tescil isteğine ilişkindir.
    Kadastro Müdürlüğünün 06.10.2008 tarihli karşılık yazısında, taşınmazın 1980 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında mera niteliğinde tespit dışı bırakıldığı bildirilmiş olup orijinal paftasında mera olarak işaretlenmiştir. Dava konusu taşınmaz, kadastro çalışmaları sırasında mera olarak tespit dışı bırakılan bir yer olduğuna göre böyle bir yerin tapuya tescil edilebilmesi için bu maddede yazılı olumlu ve olumsuz koşulların araştırılıp belirlenmesi, mera niteliğinde olup olmadığı, kazanma süresi ve koşullarının kanıtlanması gerekir. Mahkemece yazılı nedenlerle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; usulüne uygun olarak mera araştırması yapılmamış, çevresinde bulunan taşınmazlara ait tapu kayıtları, kadastro tutanakları ile varsa dayanak belgeleri getirtilerek taşınmazın niteliği belirlenmemiştir.
    Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar- ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafları olup bu hava fotoğraflarının kadastrodan sonraki geçmiş yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit dışı bırakılma tarihinden sonra dava tarihine göre 20 – 30 yıl öncesine ait (1978-1988 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığından istenilmesi ve stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafının bir stereoskop altında incelenmesi halinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın sınırlarının belirlenebilmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespiti mümkündür. Mahkemece, uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
    Dava konusu taşınmaz paftasında mera olarak işaretlenen sahada kaldığına göre uyuşmazlık dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile de ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir. Bir yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK.nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 03.05.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece taşınmazın tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılması gerekmektedir.
    Dava konusu yerin tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Genel Sekreterliğinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 sayılı Kanunun 8. maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi aracılığı ile tespiti, toprak tevzi komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı belgeler getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiği tespit edilerek nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlarda düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken usulüne uygun şekilde mera araştırması yapılmamış olması isabetsizdir.
    Mahkemece yukarıda açıklanan harita ve belgeler ile çevre parsellere ait tapu kayıtları, kadastro tutanakları ile varsa dayanak belgelerinin eksiksiz olarak getirtilmesi, dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, HUMK.nun 258. maddesi (6100 sayılı HMK.nun m.243, 244) uyarınca yerel bilirkişi ve tanıkların davetiye ile çağrılması, öğretim üyesi seviyesinde Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünden bir ziraat mühendisi, bir harita mühendisi ile bir jeologdan oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle dava tarihine göre 20 – 30 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak, taşınmazın niteliğinin ve kullanım süresinin ne zaman başladığının belirlenmesine çalışılması, tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi, beyanlar arasında aykırılık çıktığı taktirde, aynı Kanunun 265. maddesi (6100 sayılı HMK.nun m.261) hükmü nazara alınarak giderilmesine çalışılması, taşınmazın mera niteliğinde olup olmadığı ve üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihlerinin ayrı ayrı belirlenmesi, temyiz incelemesi sırasında gözönünde tutulmak üzere HUMK.nun 366. maddesi (6100 sayılı HMK.nun m.290) hükmü uyarınca dava konusu taşınmaz ve çevresinin resimlerinin çektirilip mahkeme hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekmektedir. Mahkemece yukarıda açıklanan araştırma ve incelemeler yapılmadan davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.














    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi