Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları İ......malik olduğu dava konusu 16 ayrı taşınmazın 1/2"sini kadastrodan önce tapuda satış suretiyle davalıların murisi H..... temlik ettiğini, kadastro tespitinden sonra adına tespit ve tescil edilen 1/2 paylarıda torunları olan H.... mirasçılarına satış suretiyle temlik ettiğini, tüm işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapuların payları oranında iptal ve tescilini istemişlerdir.
Davalılar; davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacıların muvazaa iddiası sabit görülmeyerek, davanın reddini karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden miras bırakan ......... kadastrodan önce 1972/32-33-34-35-36 sıra no’da kayıtlı taşınmazların ½’sini davalıların miras bırakanı Hüsnü’ye 20.06.1972 tarihli akitle satış suretiyle temlik ettiği 1980 yılında yapılan kadastro tespitinde ise dava konusu 164, 459, 745, 974, 996, 1046, 1074, 1399, 2790, 2117, 2888 parsel sayılı taşınmazların ½’şer muris İsmail ile davalılar miras bırakanı H........adına tespit ve tescil edildiği, miras bırakan İsmail’in kadastrodan sonra anılan taşınmazlardaki paylarını davalılara satış suretiyle temlik ettiği yine çekişmeli olan 1052, 1537, 1796 ve 3194 parsel sayılı taşınmazların ise miras bırakan İ...... tarafından temlik edilen taşınmazlardan olmadığı 3. kişilerden edinildiği 3194 parselin de senetsizden davalıların miras bırakanına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakanları İsmail’in oğlu ve torunlarına yaptığı temliklerin, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Dava konusu 1052, 1537, 1796 ve 3194 parsel sayılı taşınmazlar yönünden 01.04.1974 tarih ½ Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek ve bu olgu benimsenmek suretiyle davanın reddedilmiş olması doğrudur.
Davacıların bu parsellere yönelik temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davacıların öteki temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşe tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacıların murisin kızları ile ölen kızlarından torunları olduğu davalıların ise muris İ...... oğlu H.....nün çocukları olduğu, miras bırakanın taşınmazlarının büyük bölümünü kadastro tespitinden önce oğlu H......, kadastro tespitinden sonra da H.... çocuklarına satış suretiyle temlik ettiği taşınmazlarını satması için makul bir nedeninin bulunmadığı, bedel ödendiğinin kanıtlanamadığı gibi, gerçek değerleri ile temlik değerleri arasında fahiş fark olduğu, erkek çocuğu ve torunlarını kız çocuklarına tercih ettiği yapılan işlemlerin mal kaçırma amaçlı ve danışıklı olduğu sabittir.
Öte yandan, çekişmeli taşınmazların Hüsnü mirasçıları arasında el değiştirdiği anlaşılmaktaysa da, maliklerin davada taraf oldukları tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçelerle reddedilmiş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 25.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.