3. Hukuk Dairesi 2021/7184 E. , 2021/10934 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının park işletmecisi olarak kendisine ait su aboneliği varken 10/07/2006 tarihli tesisat kontrolünde tutulan zabıtla, daha önce tuvalette olan sayacın büfe içerisine alındığı, tuvaletler ve lavabolarda düz boru ile kaçak su kullanıldığının tespit edildiğini, 14.826,24 TL kaçak su bedeli tahakkuk ettirildiğini, tahsili için icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı ile takibin durduğunu belirterek; icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin devamına ve alacağın % 40 ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı; parktaki büfeyi kiraladığını, tuvaletler ve lavaboların sözleşmenin dışında kaldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tuvaletin kira sözleşmesinin dışında kaldığı ve ortak alanın fatura bedelinin davalıya yükletilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 21/10/2015 tarihli ve 2014/19318 Esas 2015/16333 Karar sayılı kararla; kaçak tespit tutanağına konu parkın davalı ile olan kiracılık ilişkisinin yeterince araştırılmadığı, kaçak su kullanımına konu parkın kiralama suretiyle davalı tarafından işletilip işletilmediği, davalının kullanım dolayısıyla sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği hususunun araştırılması, buna göre davalının sorumlu olup olmadığı yönünde davacıya ispat hakkı tanınarak sorumluluğu olduğunun kabul edilmesi halinde bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile icra takip dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamı ile asıl alacağın % 40 oranında hesaplanan 5.930,50 TL tazminatın davalıdan tahsiline dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 04/06/2020 tarihli ve 2019/5891 Esas 2020/2724 Karar sayılı kararla; hükme esas alınan bilirkişi raporunun DESKİ Yönetmeliğine uygun hesaplama içermediği, bu nedenle yeni bir bilirkişiden DESKİ"nin 2006 yılı Yönetmeliği uyarınca hesaplama yapması için rapor alınması gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, davalının vaki itirazının kısmen iptali ile takibin 10.692 TL asıl alacak üzerinden devamına ve alacağın belirlenebilir olduğu gerekçesiyle 4.276,80 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1) 5219 ve 5236 sayılı yasalar ile HUMK"nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 01/01/2021 tarihinden itibaren 4.270 TL"ye çıkarılmıştır.
Hüküm, asıl isteminin kabul edilmeyen bölümü yönüyle davacı açısından kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkeme tarafından bir karar verilebileceği gibi, 01/06/1990 tarihli ve 1989/3 Esas 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
Bu itibarla, davacı tarafın temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
2) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
3) İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu"nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için diğer yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın çözümü kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir .
Somut olayda; alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden, İİK"nın 67. maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatına ilişkin koşullar oluşmamıştır.
Buna göre mahkemece, icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK"nın 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın temyiz dilekçesinin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının iki numaralı bendinde yer alan "2-Asıl alacağın, dava ve takip tarihi itibariyle yürürlükte bulunan yasa hükümleri gözetilerek, taktiren %40 oranında hesaplanan 4.276,80 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine," ifadesinin çıkartılarak yerine "2-Alacak likit olmadığından ve yargılamayı gerektirdiğinden davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine," ifadesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.