Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2055
Karar No: 2020/4082
Karar Tarihi: 25.06.2020

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/2055 Esas 2020/4082 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2019/2055 E.  ,  2020/4082 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı tarafından, davalılar aleyhine 17/07/2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20/02/2018 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hanife Çalışkan ve ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    _ K A R A R _
    Dava, imar parselinin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı, kayden maliki bulunduğu 2484 ada 4 parsel sayılı taşınmazın yapılan imar uygulaması ile gecekondu sahibi bir kısım davalılar murisi ... adına tescil edildiğini, murisin bir kısım paylarını diğer davalılara temlik ettiğini, tescile konu idari işlemin idari yargı yerinde iptal edildiğini ileri sürüp yolsuz tescil nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Bir kısım davalılar, dava konusu taşınmazı usulüne uygun işlemlerle, iyi niyetle edindiklerini belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Diğer davalılar, yargılamaya katılmadıkları gibi davaya cevap da vermemişlerdir.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın tesciline konu idari işlem iptal edilmeden çok önce murisin satın aldığı taşınmaza bina yapıp tasarruf ettiği, idari yargıda görülen davada murisin taraf olmadığı, bina değerinin arsa değerinden yüksek olduğu, davalı ... yönünden davadan feragat edildiği gerekçesiyle davanın reddine dair hükmün temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 12.03.2009 Tarih, 2009/328 Esas, 2009/3212 Karar sayılı ilamıyla; “… Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı ...’ın 1915 ada 170 parsel sayılı taşınmazda paydaş iken 1988 yılında Zeytinburnu Belediyesince yapılan ifraz çalışması sonucu çekişme konusu 2484 ada 4 parsel sayılı taşınmazın müstakilen davacı adına tescil edildiği, taşınmazın 36/162 payı kamulaştırma suretiyle hükmen ... adına 20.11.1991 tarihinde tescil edildiği, kalan 126/162 payın ise davacı ... adına kayıtlı iken 12.12.1991 tarih, 772 sayılı Zeytinburnu Belediye Encümen Kararı ile 2981/3290 sayılı Yasa uyarınca taşınmazın 36/162 payı Zeytinburnu Belediyesi adına, davacının 126/162 payının ise aynı yasanın 10/c maddesi uyarınca tescil harici bırakılarak 2942 sayılı kamulaştırma kanununa göre tespit edilerek kıymet takdir değeri üzerinden bedele çevrilmesine,anılan davacı payının İstanbul Belediyesi adına tesciline karar verilip 10.01.1992 tarihinde 126/162 payın İstanbul Belediyesi adına tashih suretiyle tescili yapıldıktan sonra, yerin tamamının daha sonra taşınmazda gecekondusu olan ...’a tahsis suretiyle tescilinin sağlandığı, ...’ın da taşınmazdaki bir kısım paylarını satış yoluyla bir kısım davalılara temlik ettiği, bir kısım payların ise ... mirasçılarına intikal ettikten sonra 21.02.1994 tarihinde taşınmazda kat irtifakı kurulduğu, davacının 126 payının 2981/3290 sayılı Yasanın 10/c maddesi gereğince bedele dönüştürülmesine ilişkin encümen kararının idari yargı yerinde iptal edilerek iptal kararının 12.06.2000 ‘de kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki, davalılar 2. ve 3. el konumundadırlar. Türk Medeni Yasasının 1020. maddesi hükmünde öngörülen sicilin aleniyetine güvenerek edinen kişinin aynı yasanın 1023. maddesinde düzenlenen iyi niyetli kişi olduğunun saptanması halinde ediniminin korunacağı tartışmasızdır.
    Bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989 tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K."nun 1023. maddesinde aynen "Tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3"ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3"ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "Kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 08.ll.l99l tarih l990/4 Esas, l99l/3 Karar sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde hükme elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca; ... mirasçıları olan ... ve ...’ın ilk el oldukları gözetilerek, öte yandan, diğer davalıların ise ondan sonraki eller oldukları düşünülerek mahkemece yukarıdaki ilkeler çerçevesinde hükme elverişli olacak araştırma ve inceleme yapılması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir...." şeklindeki gerekçeyle bozulmuştur.
    Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu mahkemece, davanın kabulüne dair verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 11/07/2014 tarih ve 2014/4233 Esas, 2014/9753 Karar sayılı ilamıyla"....mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; dava konusu 2484 ada 4 parsel sayılı taşınmaz davacı adına kayıtlı iken, 36/162 payının 20.11.1991 tarihinde hükmen ... Belediyesi adına tescil edildiği ve bu payın, eldeki davayla yolsuz tescil edildiği belirlenen 126/162 pay ile birlikte olmak üzere taşınmazın tamamının davalılar ... ve Hafıze Çalışkan’ın miras bırakanı ...’a devredildiği dosya kapsamıyla sabittir. Başka bir ifadeyle; 126/162 paya ilişkin idari işlemin iptali nedeniyle bu pay yönünden yolsuz tescil söz konusu olup, kalan 36/162 pay bakımından yolsuz tescilden söz edilemez. Bu durumda kabul kapsamına alınan bağımsız bölümlerin 36/162’er paylarının davalılar ... ve ...’a ait olduğu tartışmasızdır. Hal böyle olunca; çekişme konusu 2484 ada 4 parsel sayılı kat irtifakı tesisli taşınmazın 3 ve 4 No"lu bağımsız bölümlerinin 126/162’er pay oranında tapu kayıtlarının iptali ile bu pay oranında davacı adına tescillerine hükmedilmesi gerekirken, anılan bağımsız bölümlerin tamamı yönünden yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsiz olup davalılar vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün bozulmasına" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
    20 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 7. maddesiyle 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesine yeni bir fıkra eklenmiştir.
    Eklenen bu hükme göre, 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi kapsamında yapılmış imar uygulamalarının kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla iptal edilmesi nedeniyle; davaya konu parselin imar planı kararları ile umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk gelmesi veya iptal edilen uygulama ile tahsis ve tescil edilmiş parsellerde hak sahiplerince yapı yapılmış olması ve benzeri hukuki veya fiili imkânsızlıklar nedeniyle geri dönüşüm işlemleri yapılarak uygulama öncesi kök parsellere dönülemeyeceğinin parselasyon planlarını onaylamaya yetkili idarelerin onay merciince tespiti halinde, öncelikle davaya konu parselin hak sahiplerinin muvafakati alınmak kaydıyla uygulama sahası içerisinde idarece uygun bir yer tahsis edileceği veya anlaşma olmaması halinde davacı hak sahibinin kök parseldeki yeri dikkate alınarak uygulamadaki düzenleme ortaklık payı kesintisi düşüldükten sonraki taşınmazın rayiç bedeli üzerinden değerinin ödeneceği belirtilmiştir.
    Dava konusu uyuşmazlık, eklenen bu hüküm uyarınca idareye başvuru yoluyla çözülmesi gerektiğinden, imar parselinin ihyasına yönelik dava konusu talebin, kanun değişikliği nedeniyle reddine karar verilmesi için yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
    25.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi