Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1787
Karar No: 2021/733

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1787 Esas 2021/733 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1787 E.  ,  2021/733 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi



    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.07.2009 ile 30.07.2011 tarihleri arasında davalının maliki olduğu 22 T 0004 plaka sayılı araçta taksi şoförü olarak çalıştığını, çalıştığı süre içerisinde sigortası yapılmadığından iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının belirttiği tarihler arasında müvekkiline ait takside çalıştığına ilişkin iddiasının gerçek olmadığını, davacının o tarihlerde marangozluk ve sair işlerde çalıştığını, ayrıca müvekkilinin yanında şoför çalıştıracak arabası ve maddi gücünün de bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. ... İş Mahkemesinin 14.03.2014 tarihli ve 2013/133 E., 2014/124 K. sayılı kararı ile; davacının davalıya ait takside şoför olarak çalıştığı, sigortasının yapılmaması ve işçilik alacaklarının ödenmemesi sebebi ile iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 11.11.2015 tarihli ve 2014/19705 E., 2015/32023 K. sayılı kararı ile; “…4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanununun 2nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu kanun hükümleri uygulanmaz.
    507 sayılı Kanunun 2nci maddesinde “İster gezici olsun ister bir dükkân veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar, ticarî sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasın) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1 inci maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
    507 sayılı Kanun, 21.06.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 76ncı maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin ikinci cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılacağı açıklanmıştır. Bu durumda 4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde 507 sayılı Yasaya yapılan atıf, 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkâr tanımı değiştirilmiştir. Yeni yasanın 3 üncü maddesine göre esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak belirtilmiştir. 507 sayılı Yasada yazılı olan “geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin” sözcüklerine yeni yasada yer verilmemiştir. Yeni yasanın değinilen hükmü karşısında, 21.06.2005 tarihinden sonraki dönem açısından İş Kanununun kapsamı belirlenirken, “geçimini münhasıran bu işten sağlama” ölçütü dikkate alınmamalıdır.
    5362 sayılı Yasadaki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka ölçütlere yer verilmiş olup, kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 sayılı Yasa döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni ölçütler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir. Dairemizin 2008 yılında vermiş olduğu kararlar bu doğrultudadır (Yargıtay 9.HD. 28.4.2008 gün 2008/ 3568 E, 2008/ 10904 K.).
    5362 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyerinde üç kişinin çalışması halinde, 4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin (ı) bendi uyarınca, bu işyeri İş Kanununun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri 4857 sayılı Yasaya tabi olacaktır.
    Somut olayda;
    Mahkemece, yukarıdaki ilke ve yasal düzenlemeler çerçevesinde araştırma yapılarak sonucuna göre görev hususunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. ... İş Mahkemesinin 01.04.2016 tarihli ve 2015/517 E., 2016/138 K. sayılı kararı ile; bozma öncesi yapılan yargılamada hizmet tespiti davasının beklenilmesine karar verildiği hâlde dava sonucu beklenmeden hüküm tesis edildiği, ancak hizmet tespiti davasının onanarak kesinleştiği ve iki dosya incelendiğinde hizmet süresinin her iki dosyada da aynı olmak üzere 01.07.2009-30.07.2011 tarihleri kabul edildiği, dolayısıyla hizmet tespiti davasının beklenmeden karar verilmesinin sonuca etkili olmadığı, şu aşamada da artık görev yönünden değerlendirme yapılmasının anlamının kalmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taksi şoförü olan davacı ile araç maliki davalı arasında işçilik alacakları istemli eldeki davada, işyerinin esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalıp kalmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece görev konusunda araştırma yapılmasına gerek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Genel anlamda bir mahkemenin görevi; belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna giren ilk derece (hüküm) mahkemelerinden hangisi tarafından bakılacağını ifade eder. İlk derece (hüküm) mahkemeleri; genel mahkemeler ve özel mahkemeler olmak üzere ikiye ayrılır. Genel mahkemeler ise asliye ve sulh hukuk mahkemesi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev; bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir.
    13. Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Bu kapsamda iş mahkemelerinin görevi ilk olarak 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile düzenlenmiştir. 5521 s. Kanun’un 1. maddesine göre, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının” çözülmesi görevi iş mahkemelerine aittir.
    14. Buna karşılık 25.10.2017 tarihinde 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca 7036 sayılı Kanun ile de göreve ilişkin yeni kurallar ihdas edilmiştir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun görevi düzenleyen 5. maddesinde, “İş mahkemeleri; 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına...” ilişkin dava ve işlere bakar.
    15. Yine 7036 sayılı Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında, “Mülga 5521 sayılı Kanun gereğince kurulan iş mahkemeleri, bu Kanun uyarınca kurulmuş iş mahkemeleri olarak kabul edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar, açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunur.”, 3. fıkrasında ise “Başka mahkemelerin görev alanına girerken bu Kanunla iş mahkemelerinin görev alanına dâhil edilen dava ve işler, iş mahkemelerine devredilmez; kesinleşinceye kadar ilgili mahkemeler tarafından görülmeye devam olunur.” şeklinde geçiş hükümlerinin düzenlendiği görülmektedir.
    16. Bu kapsamda eldeki davanın açıldığı tarihte 5521 sayılı Kanun yürürlükte olup, anılan Kanun uyarınca 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasında İş Kanunu kapsamı dışında olduğu belirtilen işlerde çalışanlar ile bunları çalıştıranlar arasındaki uyuşmazlıklarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) hizmet sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanacağından iş mahkemelerinin değil, genel mahkemelerin görevli olacağı açıktır. Buna karşılık 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile bu tür uyuşmazlıkların da iş mahkemelerinin görev alanına dâhil edildiği görülmektedir.
    17. Hemen belirtilmelidir ki görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı, bu nedenle yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının geçmişe de etkili olacağı tartışmasızdır. Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir yasa ile görevsiz hâle gelmiş ise mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerektiği ancak yeni yasadaki görev kuralının değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı hâlinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır. Ayrıca bir dava görevsiz mahkemede açılmış ve bu sırada yapılan bir yasa değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hâle gelmiş ise mahkeme artık görevsizlik kararı vermeyip davaya bakması gerekir. Dolayısıyla eldeki dava 5521 sayılı Kanun döneminde açılmış ise de, sonradan yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile 6098 sayılı TBK’nın hizmet sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar da İş Mahkemesinin görev alanına dâhil edildiğinden, görevli hâle gelen mahkemece görevsizlik kararı verilmesi olanaklı değildir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun “Geçiş hükümleri” ni düzenleyen maddeleri incelendiğinde de bu kuralın bertaraf edilmediği görülmektedir.
    18. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 1. maddesinin 2. fıkrası gereğince, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, faaliyet konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiş, aynı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinde ise “507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde” çalışanlar hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı düzenlenmiştir. Buna göre İş Kanunu kapsamı dışında bırakılan esnaf işyerinde çalışanlarla bu kişileri çalıştıranlar arasındaki hukukî ilişkilerde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanacaktır. 19. 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanunu’nun 2. maddesinde “İster gezici olsun, ister bir dükkânda veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar, ticarî sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icabettirmiyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmiyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun, olmasın) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin birinci maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
    20. 507 sayılı Kanun 21.06.2005 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin 2. cümlesi ile diğer kanunların 507 sayılı Kanun’a yaptıkları atıfların 5362 sayılı Kanun’a yapılmış sayılacağı açıklanmıştır. Bu durumda 4857 sayılı Kanun’un 4. maddesinde 507 sayılı Kanun’a yapılan atıf, 5362 sayılı Kanun’a yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkâr tanımı değiştirilmiştir. Yeni Kanun’un 3. maddesine göre esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak belirtilmiştir. 507 sayılı Kanun’da yazılı olan “geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin” sözcüklerine yeni Kanun’da yer verilmemiştir. Yeni Kanun’un değinilen hükmü karşısında 21.06.2005 tarihinden sonraki dönem açısından İş Kanunu’nun kapsamı belirlenirken, “geçimini münhasıran bu işten sağlama” ölçütü dikkate alınmamalıdır.
    21. 5362 sayılı Kanun’daki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka ölçütlere yer verilmiş olup, kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olup olmadığı ve vergilendirme usulü ölçütleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 sayılı Kanun döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni ölçütler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır.
    22. 5362 sayılı Kanun’un 3. maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyerinde üç kişinin çalışması hâlinde, 4857 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendi uyarınca, bu işyeri İş Kanunu’nun kapsamının dışında kalmaktadır. maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dâhil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri 4857 sayılı Kanun’a tabi olacaktır.
    23. Yukarıda yer verilen açıklamalar kapsamında somut olay incelendiğinde; davacının davalıya ait ticari takside şoför olarak çalıştığını iddia ettiği sürenin 21.06.2005 tarihinden sonraki döneme ilişkin olduğu ancak davalı işyerinin esnaf kapsamında olup olmadığı, dolayısıyla davada Türk Borçlar Kanunu mu yoksa İş Kanunu hükümlerinin mi uygulanacağı konusunda mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
    24. Özel Dairenin göreve ilişkin bozma kararı sonrasında, mahkemece davacının açtığı hizmet tespiti davasında da aynı hizmet sürelerinin kabul edildiği ve ilgili dosyanın kesinleştiği dikkate alınarak bu aşamada artık görev hususunun değerlendirilmesine gerek olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmişse de; hizmet tespiti davalarının amacının, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunması olduğundan, tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı araştırılmakta olup, sosyal güvenlik açısından işçinin sigortalı çalıştırılması gerekmekte, ancak işçilik alacakları açısından İş Kanunu kapsamına girip girmemesi ile hizmet tespiti davası arasında bağlantı bulunmamaktadır. Her ne kadar davacının açmış olduğu hizmet tespiti davasının kabulüne karar verilmiş ve karar kesinleşmişse de; hizmet tespiti davasında verilen karar sosyal güvenlik hukuku kapsamında sigortalılık statüsü ile ilgili olup, davacının çalışmalarının İş Kanunu kapsamında kaldığı anlamına gelmemektedir.
    25. Bu nedenle öncelikle davalıya ait ticari takside kaç kişinin çalıştığı ve davalının da bedeni gücünü ortaya koyarak çalışmasının bulunup bulunmadığı konusunda tanık beyanları yeterli açıklıkta olmadığından, tanıklar yeniden dinlenerek bu hususların ayrıntılı olarak sorulması; davalının vergilendirilme usulünün tespit edilmesi, dolayısıyla 5362 sayılı Kanun’daki esnaf kriterleri çerçevesinde işyerinin esnaf işyeri olup olmadığının yapılacak ayrıntılı araştırma ile belirlendikten sonra sonuca gidilmesi gerekmektedir.
    26. Öyle ise yukarıda belirtilen araştırmalar neticesinde elde edilecek delillerle dosyadaki yer alan diğer deliller birlikte değerlendirilerek taraflar arasındaki ilişkinin hangi Kanun kapsamında kaldığı belirlenmelidir.
    27. O hâlde 7036 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile mahkeme görevli hâle geldiğinden görevsizlik kararı verilemeyeceği ancak 5362 sayılı Kanun kapsamında davalıya ait işyerinin esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyeri olup olmadığının, buna bağlı olarak uyuşmazlığa 4857 sayılı İş Kanunu’nun mu yoksa Borçlar Kanunu hükümlerinin mi uygulanması gerektiğinin tespiti bakımından önem arz ettiğinden, eksik araştırma ile yazılı olduğu şekilde direnme kararı verilmesi isabetsizdir.
    28. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 10.06.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşme sonucunda oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi