9. Hukuk Dairesi 2021/5432 E. , 2021/9843 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkili işçinin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, işsizlik maaşı, aylık ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalıların cevaplarının özeti:
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 27.11.2018 tarihli ilamıyla bozulmuştur. Bozma ilamına uyma kararı verilerek devam edilen yargılama neticesinde, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
I-Davacı temyizi yönünden;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu geçici 3. madde 1. fıkrasına göre; “Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” 2. fıkrasına göre; Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Yine geçici 1. madde 2. fıkrasına göre; “Bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz.”
Gerekçeli kararın davacı vekiline 13.03.2021 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin temyiz talebinin 2 haftalık yasal sürenin dolduğu 29.03.2021 tarihinden sonra 02.04.2021 tarihinde ibraz edildiği anlaşıldığından davacı vekilinin temyiz isteminin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 432/4. maddesi uyarınca süre aşımı sebebiyle REDDİNE,
II-Davalılar temyizi yönünden;
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (keza mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda) "usuli kazanılmış hak" kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Yargıtay İBK 9.5.1960 tarih 21/9, RG. 28.6.1960-10537) Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Somut olayda, Mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamının 3. numaralı bendinde, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti talepleri yönünden davanın belirsiz alacak davası türünde açıldığının ve dolayısıyla dava açılmasıyla anılan alacakların tümü için zamanaşımının kesildiğinin dikkate alınmayarak ıslaha karşı zamanaşımı savunmasına itibar edilmesinin hatalı olduğu belirtilmesine karşın, mahkemece bu husus dikkate alınmaksızın fazla çalışma ücreti alacağına ilişkin yeniden bir hesaplama yapılarak yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere usuli kazanılmış hak ilkesine de aykırı olacak şekilde fazla çalışma ücreti alacağının hüküm altına alınması hatalı olmuştur.
Kaldı ki, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının yeraltı işçisi olduğu ve yeraltı işçilerinde haftalık çalışma süresinin 37,5 saat olduğu belirtilerek fazla çalışma ücreti alacağı hesaplanmıştır. 4857 sayılı Kanun’un “Çalışma süresi” başlıklı 63. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, “Genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok kırkbeş saattir. Aksi kararlaştırılmamışsa bu süre, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır.” hükmü yer almakta olup; 10.09.2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresi için istisnai düzenleme olan günde en çok 6, haftada en çok 36 saatlik çalışma süresine ilişkin Ek ikinci cümle ilk olarak 10.09.2014 tarihli 6552 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile eklenmiştir. Aynı Kanunun 145. maddesi ile söz konusu düzenlemenin 01.01.2015 tarihinde yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır. Daha sonra 04.04.2015 tarihli ve 6645 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile yapılan değişiklik ile de yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresi; günde en çok 7,5, haftada en çok 37,5 saat olarak belirlenmiştir. Davacının iş sözleşmesinin 31.12.2012 tarihinde sona erdiği hususu dikkate alındığında, yer altı maden işlerinde çalışan işçiler için öngörülen düzenlemenin yürürlükte olmadığı hususu açıktır. Buna göre fazla çalışma süresinin tespitinde, 4857 sayılı Kanun’un 63. maddesinin ilk cümlesi uyarınca haftalık çalışma süresi 45 saat kabul edilmek suretiyle davacının fazla çalışma süresinin ve fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanması gerekirken; bilirkişi tarafından yer altı işlerinde çalışan işçilere ilişkin düzenlemenin yürürlük tarihi yanlış değerlendirilmek suretiyle fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 03.06.2021 gününde oybirliği ile karar verildi.