22. Hukuk Dairesi 2015/171 E. , 2016/7414 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı-karşı davalı, kıdem tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili, asgari geçim indirimi ile ücret alacaklarının ödetilmesine, davalı-karşı davacı ise ücret borcunun tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, her iki davanın da reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı-karşı davalı vekili, müvekkilinin evliliği sebebiyle iş sözleşmesini sona erdirdiğini belirterek, kıdem tazminatı, fazla mesai, genel tatil, hafta tatili, asgari geçim indirimi ve ücret alacaklarının tahsiline, karşı davaya cevabında ise davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı-karşı davacı vekili, asıl davanın reddine karar verilmesini, karşı dava ile de, davacının borç olarak senet karşılığı kendisinden aldığı 10.000,00 TL alacağın ödetilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, asıl dava ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re"sen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile ... Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı 1.300,00 TL ücret karşılığı davalı işyerinde muhasebeci olarak çalıştığını iddia etmiş, davacı tanığı ... de davacının ücretinin 1.200,00-1.300,00 TL olduğunu beyan etmiştir. Mahkemece, emsal ücret araştırması yapılmadan davacının ücretinin asgari ücret olduğu kabul edilerek sonuca gidilmiştir. Yapılacak iş, işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, davalı işyerinde ya da başka işyerlerinde emsal işçilere ödenen ücretler ilgili meslek odalarından araştırılması, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceğinin sorulması, ... Kurumu"nun resmi internet sitesindeki “kazanç bilgisi sorgulama" kısmındaki bilgilerle belirlenmesi ve toplanacak bütün deliller değerlendirildikten sonra sonuca gidilmesinden ibaret iken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Karşı dava yönünden ise, dosya kapsamından, davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacıya 4.800,00 TL borcu olduğu, bu borç karşılığı davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalıdan 10.000,00 TL bedelli ve 30.11.2008 ödeme tarihli, teminat amaçlı senet aldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, senet tarihine göre senedin üç yıllık zamaşımı süresi dolduğundan karşı davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin kabulü dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Üç yıllık zamanaşımı süresi dolduğu için kambiyo senedi niteliğini yitiren belge yazılı delil başlangıcı niteliğine dönüşmüştür. Şu halde, tarafların buna ilişkin varsa delillerinin toplanması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.03.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.