20. Hukuk Dairesi 2015/13534 E. , 2015/12241 K.
"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ve ... ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı gerçek kişiler dava dilekçesinde sınırlarını bildirdikleri ... köyü, ... mevkkinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle kadastro mahkemesine dava açmışlar. Kadastro Mahkemesince verilen görevsizlik kararı üzerine Asliye Hukuk Mahkemesince fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 13441 m2"lik yerin 1/2"sinin ... ... adına, 1/2 sinin ... ... mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalılardan ... ve ... ... tarafından temyiz edilmekle hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01/11/2004 gün ve ... sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ""Hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda, taşınmazın 3116 sayılı Kanuna göre yapılan tahdit haritasındaki konumunun belirlenmesi sırasında, orman kadastro tutanaklarındaki tarifler ile ölçü değerlerinin zemine ne şekilde uygulandığı yolunda bilgi verilmediği, kesinleşen orman kadastro sınırlarını hiçbir merci ve makamın aplikasyonla bile olsa değiştirme yetkisinin bulunmadığı ve aplikasyonun ilk orman sınırlandırmasına uygun olma zorunluluğu gözönüne alındığında, Yargıtay denetimine açık olmayan ve ilk tahdit haritası ile irtibatlandırılmayan krokiye dayanılarak hüküm kurulduğu, bu nedenle mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere en yakın kadastro parsellerinin geniş çevresiyle beraber görünebildiği, 1960 yılı arazi kadastro paftasının orijinalinden alınmış onaylı bir fotokopisi kadastro müdürlüğünden getirtilmeli, en yakın parsellerin varsa kadastro tespit tutanakları dayanakları ile birlikte tapu müdürlüğünden getirtilmeli, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanuna göre yapılarak kesinleşen ilk orman kadastrosuna, daha sonra 1997 yılında yapılan herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalan ormanların kadastrosu, sınırlaması yapılan Devlet Ormanlarının aplikasyonu ve 2/B uygulaması çalışmasına ilişkin aslına göre renklendirilmiş ve orman sınır noktalarının açıkca okunabildiği onaylı orman kadastro haritaları ile tutanakları, dava konusu taşınmazın bulunduğu yöreye ait bulunabilecek en eski tarihli memleket haritası, amenajman planı, hava fotoğrafı ile belediyede bulunan halihazır harita ve münhanili haritalar ile varsa topografya haritaları bulundukları yerden getirtilerek dosya içine konulması, bilirkişilerce tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması ve zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının araştırılması”na değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne ve ... köyünde bulunan fen bilirkişinin raporunda (A) harfi ile gösterilen 13441 m² yüzölçümündeki taşınmazın davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, davalı ... ve ... ... tarafından temyiz edilmekle, hüküm bu kez Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17/02/2011 gün ve ... sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ""Mahkemece, bozma ilâmına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; bir taşınmazın orman kadastro sınırları dışında kalması o yerin kişiler adına tescil kararı verilmesi için yeterli değildir. Taşınmaz üzerindeki gerçek zilyetlik olgusunun yerel bilirkişi ve tanık beyanları dışında memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planındaki konumunun da incelenerek belirlenmesi gerekir. Diğer taraftan uzman bilirkişi raporunda; memleket haritası ile kadastro paftasının ölçekleri eşitlenip birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli ve komşu taşınmazların memleket haritasına göre konumu gösterilmemiş, ilk raporda tamamının tahdit dışında olduğu belirtildiği halde, iade üzerine alınan raporda 1942 tahdidine göre bir kısmının tahdit içinde bulunduğu, 1996 aplikasyonunda ise tamamının tahdit dışında kaldığı açıklanmıştır. Uzman bilirkişi raporu ve kesinleşen orman kadastro haritasının uygulanması bu haliyle çelişkili ve taşınmazın hukukî durumunu belirlemeye yeterli ve kanaat verici değildir. Ayrıca; ziraatçi bilirkişi raporu taşınmaz üzerindeki zilyetliği ve imar - ihyayı belirlemeye yetersiz olduğu gibi, mahkemece bozma ilâmında belirtildiği halde 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki kısıtlamalar dahi kadastro ve mahkeme yazı işleri müdürlüklerinden de araştırılmamıştır. Denilerek yeniden usulünce orman ve zilyetlik araştırması yapılması"" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra; davanın kabulü ile, fen bilirkişi ... ... 18/04/2013 tarihli rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen ... ilçesi, ... köyü, ... mevkiinde, kain Batısı: Alaattin ... tarlası, Güneyi: ... Deresi, Doğusu: dere ve kayalık hali arazi, Kuzeyi: hali arazi ile çevrili 13.441 m2"lik yerin 1/2"sinin davacılardan ... oğlu ... ... ve kalan 1/2"sinin de ... ... mirasçıları .... kızı ... ... ile ... oğlu ... ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar ... ve ... ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir
... Köyünde 3116 sayılı Kanuna göre 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 3302 sayılı Kanuna göre 16.12.1997 tarihinde ilân edilen ve dava tarihinde kesinleşmeyen herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalan ormanların kadastrosu, sınırlaması yapılan devlet ormanlarının aplikasyonu ve 2/B madde uygulaması vardır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede genel arazi kadastrosu 14.07.1957 tarihinde yapılıp, 10.08.1960 - 09.09.1960 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş ise de ulaşılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Şöyle ki; eldeki dava, davacı gerçek kişiler tarafından 23/03/1998 tarihinde tapuda kayıtlı olmayan taşınmazın 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 713. maddesi gereğince tescili istemiyle açılmıştır. Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma sonucunda dava konusu edilen (B) harfi ile gösterilen taşınmazın orman sayılmayan yerlerden ve davacılar yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Fakat çekişmeli taşınmaz, 1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda taşlık niteliğiyle tapulama harici bırakılmış, dava devam ederken 2001 yılında yapılan imar uygulamasında 2221 yevmiye ile ... adına ihdas edilerek tescil edilmiş ve aynı tarih ve yevmiye ile 2359,00 m2"si düzenleme ortaklık payı (DOP) olarak düşülmüş ve 11082,00 m2"lik taşınmazın 3057,00 m2"lik kısmı 1 ada 2 numaralı imar parseline, 8025,00 m2"lik kısmı ise, 8 ada 1 sayılı imar parseline dönüşmek suretiyle ... ve dava dışı kişiler adlarına tescil edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; mülkiyetin, Türk Medenî Kanununun 713/5. maddesi gereğince zilyetlik koşullarının gerçekleştiği anda kazanılacağı gözetildiğinde, tescil davasına konu alandaki mülkiyet hakkının imar parsellerine yansıtılması gerekeceği kuşkusuzdur.
O halde, mahkemece tescil davasına konu taşınmaz, fiilen hangi imar parsellerini içine alıyorsa bu parsellerin tümünün tapu kayıtlarının getirtilmesi ve davanın tescil davasına konu olan taşınmaz sınırları içinde kalan imar parsellerinin maliki ya da malikleri davaya katılıp taraf oluşturulduktan sonra tüm taraf delilleri toplanıp, dava konusu (B) harfiyle gösterilen bölümün miktarının isabet ettiği imar parsellerine oranlanması suretiyle davacının ilgili imar parsellerinde paydaş kılınması ve uyuşmazlığın bu şekilde çözümlenmesi gerekirken imar uygulamasını bozacak surette kabul kararı verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar ... ve ... ... temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/12/2015 günü oy birliği ile karar verildi.