Esas No: 2019/3122
Karar No: 2020/2463
Karar Tarihi: 14.09.2020
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2019/3122 Esas 2020/2463 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi:Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı-birleşen dosya davacıları vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı-birleşen dosya davalısı vekili Avukat ... ile davalı-birleşen dosya davacıları vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Asıl ve birleşen dava, yüklenici tarafından arsa sahiplerine ait taşınmazlarda ölçekli imar planlarının yapılıp onaylanması, tapuya tescillerinin sağlanması, imar parsellerinin satışının da yapılarak elde edilen hasılatın paylaşımı konusunda düzenlenen 10.09.2005 tarihli protokolün feshinden kaynaklanmaktadır. Yüklenici tarafından açılan asıl dava, ödenmeyen iş bedeli, yoksun kalınan kâr payı ve cezai şart alacaklarının tahsili, arsa sahiplerince açılan birleşen dava ise 10.09.2005 tarihli protokolün ödeme şekli-kâr paylaşım başlıklı 6. maddesinin emredici ve yasaklayıcı hukuk kurallarına aykırı olduğu iddiasıyla geçersiz olduğunun tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, Dairemizce ikinci kez yapılan bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davada iş bedeli ile ilgili olarak ilk karardan sonra ödenmiş olması sebebiyle konusuz kaldığından bu alacağın aslı ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, ödenen bu miktar alacağa dava tarihi 29.04.2008 tarihinden ödemenin yapıldığı 09.09.2015 tarihine kadar 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi uyarınca hesap edilecek faizin fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının ... ve ...’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı şirkete verilmesine, kâr kaybına ilişkin davanın cezai şart olarak belirlenen 5.000.000,00 USD’yi geçmemek kaydı ile bu miktar üzerinden kabulü ile 9.000,00 USD’sine 29.04.2008 tarihinden 4.991.000,00 USD’sine ıslah tarihi olan 01.02.2011 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca hesap edilecek faiziyle birlikte fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının asıl dosya davalıları arsa-iş sahiplerinden müşteken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı şirkete verilmesine fazlaya ilişkin istemlerin reddine, arsa-iş sahiplerince açılan birleşen davanın reddine dair verilen karar, davalı-birleşen dosya davacıları arsa-iş sahipleri vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre davalı-birleşen dosya davacıları arsa-iş sahiplerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Dairemizin 22.05.2015 gün 2014/6689 Esas, 2015/2707 Karar sayılı ilamının 1. maddesinde tarafların diğer temyiz itirazları reddedildikten sonra, 2. bendinde davacı yüklenici 5.000.000,00 USD’yi aşan kâr payını yani bu miktarın üzerindeki zararlarını isteyemeyeceğinden mahkemece fesih nedeniyle uğranılan zararlara karşılık 5.000,00 TL yazılmış ise de maddi hata sonucu yazılmış olup, 5.000.000,00 USD dönme cezasının Türk Lirası karşılığı tutarında kâr payı alacağına hükemedilmesi, aşan miktarın reddine karar verilmesi, 3. bendinde kararda faizin başlangıç tarihi gösterilmemiş olduğu ve yüklenici tarafından keşide edilen ihtarnamenin temerrüde düşürücü nitelikte olmadığından dava ve ıslahla talep edilen miktarlar için dava ve ıslah tarihlerinden faiz yürütülmesi ve hüküm altına alınan yoksun kalınan kâr payı alcağına da fazin dava ve ıslah tarihlerinden başlatılması gerektiğinden, mahkemece yapılacak işin davacı-birleşen dosya davalısı yüklenicinin taleplerinin bozma ilamındaki açıklamalar doğrultusunda değerlendirilip karara bağlamak, birleşen davanın reddine karar verilmesi olduğu belirtilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Karar düzeltme talebi de reddedildikten sonra açılan duruşmada tarafların Dairemiz bozma ilamına karşı ödeyecekleri tespit edildikten sonra usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmuştur.Davacı-birleşen dosya davalısı yüklenici vekili Dairemiz bozma ilamı ve yerel mahkemenin ara kararı ile talep etmesi üzerine verdiği 20.01.2016 tarihli açıklama dilekçesinde asıl davada 10.000,00 USD olarak talep ettiği alacaktan 1.000,00 USD’sinin iş bedeli, 9.000,00 USD’sinin yoksun kalınan kâr karşılığı olduğu, bunun sonucu olarak iş bedelinden talep ettiği 1.000,00 USD’nin asıl dava tarihinden ıslahla artırdığı 2.975.000,00 USD’sinin 01.02.2011 ıslah tarihinden yoksun kalınan kâr alacak 9.000,00 USD’nin 29.04.2008 asıl dava tarihinden yoksun kalınan kâr payı olarak 4.991.000,00 USD’nin ıslahın yapıldığı 01.02.2011 tarihinden itibaren yabancı para faiziyle birlikte asıl dosya davalılarından müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettiğini açıklamıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 21.05.1960 gün 21/9 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca yerel mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulması halinde bozmada belirtilen huuslar yararına olan taraf için usuli kazanılmış hak oluşturacağından yine Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilen usuli kazanılmış hakkın istisnaları mevcut olmadıkça bozma uyarınca inceleme yapıp karar verilmek zorunludur. Somut olayda, usuli kazanılmış hakkın istinalarının gerçekleştiğini ileri sürülüp ıspatlanmadığı gibi dosya kapsamına göre de usuli kazanılmış hakkın istisnaları mevcut değildir. Bu durumda mahkemece asıl davada kabul edilen kâr payı şeklindeki davacı şirket zararının 9.000,00 USD’sinin 29.04.2008 tarihindeki, 4.991.000,00 USD’sinin de ıslah harcının yatırıldığı tarih olan 01.02.2011 tarihi itibariyle T.C. Merkez Bankası’ndan sorulup belirlenecek efektif satış kuru üzerinden Türk Lirası karşılıklarının dava ve ıslah tarihlerinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte, ilk davadan sonra ödenip konusuz kaldığı kabul edilen 2.976.000,00 USD iş bedeli alacağı ile ilgili olarak da yüklenici vekilinin açıklama dilekçesindeki beyanları dikkate alınarak 1.000,00 USD’sine dava tarihi 2.975.000,00 USD’sine de ıslah tarihinden başlanarak ödendiği 03.09.2015 tarihine kadar 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca Devlet bankalarınca USD cinsinden 1 yıllık vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek oranı üzerinden hesap edilecek faizin fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının asıl dosya davalıları arsa-iş sahipleri ... ve ...’dan müşteken ve müteselsilen tahsil edilerek asıl dosya davacısı yüklenici şirkete ödenmesine karar verilmesi gerekirken, Dairemizin hükmüne uyularak usuli kazanılmış hak oluşturan 22.05.2015 gün, 2014/6689 Esas, 2015/2707 Karar sayılı ilamı gözden kaçırılarak asıl davada yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, asıl davada kurulan hükmün bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı-birleşen dosya davacıları arsa-iş sahiplerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulu ile asıl davada kurulan hükmün davalı-birleşen dosya davacıları arsa-iş sahipleri yararına BOZULMASINA, 2.540,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacı-birleşen dosya davalısı yükleniciden alınarak Yargıtay"daki duruşmada vekille temsil olunan davalı-birlşen dosya davacıları arsa-iş sahiplerine verilmesine, ödenenden 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 372,80 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalı-birleşen dosya davacılarına iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 14.09.2020 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
- K A Ş I O Y Y A Z I S I -
Asıl ve birleşen dava, yüklenici tarafından arsa sahiplerine ait taşınmazlardan ölçeklik imar planlarının yapılıp onaylanması, tapuya tescillerinin sağlanması, imar parsellerinin satışının da yapılarak elde edilecek hasılatın paylaşımı konusunda düzenlenen 10.09.2005 tarihli protokolün feshinden kaynaklanmakta olup, davacı tarafın açmış olduğu asıl dava; iş bedeli, yoksun kalınan kar payı ve cezai şart alacaklarının tahsili, arsa sahipleri tarafından açılan ve birleştirilen davadaki istem ise 10.09.2005 tarihli protokolün ödeme şekli-kar paylaşım başlıklı
6. maddesinin emredici ve yasaklayıcı hukuk kurallarına aykırı olduğunun geçersizliğinin tespiti istemine ilişkindir. Yerel mahkemece yapılan yargılama neticesinde verilen 23.10.2013 tarihli 2008/260 Esas, 2013/473 Karar sayılı ilamı, Dairemizin 22.05.2015 tarih ve 2014/6689 Esas, 2015/2707 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, taraf vekillerinin karar düzeltme isteminin reddi sonrasında mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, 29.09.2017 tarih ve 2016/1013 Esas, 2017/574 Karar sayılı kararı verilmiş, temyiz üzerine verilen karar Dairemizin 29.11.2018 tarih ve 2018/2192 Esas, 2018/4769 Karar sayılı bozma ilamıyla bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, 30.05.2019 tarih ve 2019/66 Esas, 2019/450 Karar sayılı kararı verilmiş, verilen karar davalı-birleşen dosya davacıları vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.Taraflar arasında imzalanan 10.09.2005 tarihli sözleşmenin 5. maddesinde, arsa bedeli USD olarak belirlenmiş, yine aynı madde içerisinde proje bedeli de USD olarak kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 11. maddesinde cezai şartlar başlığı altında cezai şart da 5.000.000 USD olarak belirlenmiştir. Sözleşme içeriği ve bu maddeler değerlendirildiğinde; işin konusunun, kâr payının, tarafların yükümlülüklerinin USD cinsinden belirlendiği anlaşılmaktadır. Eski BK’nın 83. maddesinde, (TBK’nın 99. maddesinde) konusu para olan borçların ülke parası ile ülke parası dışında bir para birimi ile ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parasıyla da ödenebilir hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm dikkate alındığında, sözleşmede başka ülke parasıyla edimin ifası kararlaştırılabileceği ve böyle bir kararlaştırma varsa bu para birimi ile tahsilinin talep edilebileceği hüküm altına alınmıştır ve davacı tarafta dava konusu talebinde sözleşmede kararlaştırılan haliyle USD olarak tazminatın tahsilini talep etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme ve belirtilen Kanun hükmü (Mülga BK 83 ve TBK 99) nazara alındığında davacı tarafın USD cinsenden talepte bulunması mümkündür.Her ne kadar, Dairemizin 22.05.2015 tarih ve 2014/6689 Esas, 2015/2707 Karar sayılı bozma ilamının 2. bendinde, davacı yüklenicinin 5.000.000 USD’yi aşan zararlarını isteyemeyeceği dikkate alınarak fesih nedeniyle uğranılan zararlara karşılık 5.000.000 USD dönme cezasının Türk Lirası karşılığı kar payı alacağının tahsiline hükmedilmesi gerektiği belirtilmiş ve mahkemece bu bozma ilamına uyulması nedeniyle 5.000.000 USD’nin TL karşılığına hükmedilmesi gerektiği yönünde davalı lehine usulî kazanılmış hak oluşturacağı ileri sürülerek bozma yapılmış ise de usulî kazanılmış hakkın istisnaları tartışılmamıştır. Bozma ilamında bu cezanın açıkca dönme cezası olduğunun kabul edildiği, dönme cezasının da haksız fesih halinde aynen ifasının talep edilebileceği, davaya konu sözleşmede de 5.000.000 USD dönme cezasının kararlaştırıldığı ve açılan davada da talep edildiği, yine bozma ilamında bu dönme cezasının verilebileceği, bu miktarı aşan kar payının verilemeyeceğinin kabul edildiği, buna rağmen dönme cezası olan 5.000.000 USD’nin TL karşılığının hüküm altına alınması gerektiği yönündeki bozma içeriğinin, BK’nın 83. maddeleri (TBK’nın 99. maddesi) dikkate alındığından, yasanın açık hükmüne aykırı olması nedeniyle maddi hataya dayandığı açıktır.
Somut olayda usuli kazanılmış hak ve istisnalırının değerlendirilmesi gerekir ise; 1086 sayılı HUMK "nın yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9
karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı"nda; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK"da da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay"ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü müktesep hak doğmuştur.
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” yada “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 10.02.1998 tarih,1987/2-520 Esas,1988/89 karar sayılı ilamında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu,taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmakta ve bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalardan bahsetmek gerekirse;
1-Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez.
2-Yargıtay"ın bozma kararından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkarılmış olması da usul kazanılmış hakkın istisnasıdır.
3-Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.
4-Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptâl kararında olacaktır.
5-Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür.
6-Kamu düzenine aykırılıkta usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir.
7-Nihayet, son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun,hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında,açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu halde usulî kazanılmış hak ilkesi uygulamayacaktır. Yukarıda belirtildiği gibi açık bir kanun hükmünün ihlal edilmiş olması da açıkça maddi bir hata oluşturur. Açık bir maddi hata olması halinde bozmaya uyulması halinde usulü kazanılmış hak oluşturmayacaktır. (Dairemizin 15.09.2020 tarih ve 2019/3281 Esas, 2020/2434 Karar sayılı bozma ilamında belirtildiği üzere).Tüm bu hususlar dikkate alındığında, her ne kadar Dairemizin 22.05.2015 tarihce 2014/6689 Esas, 2015/2707 Karar sayılı bozma ilamında 5.000.000 USD’nin karşılığı TL olarak kar payı alacağına hükmedilmesi belirtilmiş ise de; bu belirleme herhangi bir gerekçeye dayalı
olmadığı gibi maddi hata olup tartışılarak bir sonuca ulaşıldığı yönünde de bozmada bir açıklık yoktur. Esasen belirtilen madde hüküm tartışılmayacak kadar açık ve nettir. Bu nedenle hükmüne uyulan bozma ilamı maddi hataya dayalıdır. Usulî kazanılmış hakkın istisnalarının tarafca ispatlanması beklenemez. İleri sürülmesi yeterlidir. Bu nedenlerle hükmüne uyulan önceki bozma ilamının açık maddi hataya dayanması nedeniyle usulü kazanılmış hak oluşturmayacağından mahkeme ilamının aynen onanması gerektiği düşüncemizle sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmamaktayız.