Esas No: 2020/550
Karar No: 2021/728
Karar Tarihi: 08.06.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/550 Esas 2021/728 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 5. İş Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davacı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı ... (Sendika) vekili dava dilekçesinde; müvekkili sendikanın 2006 yılında kurulan ve %100 hissesi Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığına ait olan davalı şirkette örgütlendiğini, müvekkili ile davalı arasında son olarak 4. Dönem 01.07.2013-30.06.2015 yürürlük tarihli Toplu İş Sözleşmesi imzalandığını, davalının her dönemde toplu iş sözleşmesi hükümlerinden sendika üyesi olmayan işçilerini de yararlandırdığı hâlde müvekkili sendikaya dayanışma aidatı ödemediğini, toplu iş sözleşmesi imzalandığında sendika üye listelerinin, aidat miktarının ve ödeme yapılacak banka hesabının davalıya bildirildiğini, davalı tarafın sendika üyelik aidatlarını ödemesine rağmen üye olmasa da toplu iş sözleşmesinin tüm hükümlerinden yararlandırdığı işçilerine ilişkin sendika dayanışma aidatlarını ödemediğini, sendika dayanışma aidatının Mülga 2821 sayılı Sendikalar Kanunu (2821 sayılı Kanun) ve Mülga 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu (2822 sayılı Kanun) dönemindeki üyelik aidatının 2/3’ü ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (6356 sayılı Kanun) dönemindeki üyelik aidatı tutarında hesaplanması gerektiğini ileri sürerek sendika dayanışma aidatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde; sendika dayanışma aidatı ödemesinin ancak işçi sendikasının, işverene yazılı başvurması üzerine söz konusu olabileceğini, davacı sendikanın dava açılmadan önce herhangi bir başvurusunun bulunmadığını, öte yandan toplu iş sözleşmesinden dayanışma aidatı ödemek suretiyle yararlanma talebinde bulunan bir işçinin de olmadığını, müvekkiline ait işyerinde sendikalaşmayı teşvik amacıyla sendika üyesi olmayan işçiye ücret ve yan ödemeler bakımından ayrı bir ücret skalası uygulanarak toplu iş sözleşmelerine göre daha düşük ödemeler yapıldığını, davacı sendika ile yapılan protokollerde sendikaya üye olmayan işçilere toplu iş sözleşmeleri ile belirlenen ücretlerin %3’ü altında ödemeler yapılabileceğinin öngörüldüğünü, toplu iş sözleşmelerinin tüm hükümlerinin uygulanmadığını, ayrıca temerrüt koşulu gerçekleşmediğinden faiz talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... 5. İş Mahkemesinin 26.01.2018 tarihli ve 2015/326 E., 2018/29 K. sayılı kararı ile; davacı sendikanın Mülga 2821 sayılı Kanun ve 6356 sayılı Kanun uyarınca dayanışma aidatı ödenmesini talep ettiği, toplu iş sözleşmesi, hükümlerinin sendikaya üye olmayan ve dayanışma aidatı dilekçesi vermemiş olan işçilere re"sen uygulanamayacağı, davacı sendikanın önceden davalı işverene başvurarak talepte bulunmadığı, çalışan işçilerin bu yönde muvafakatlerinin olduğuna dair bilgi ve belgenin olmadığı, bu nedenle davacı sendikanın kendi üyesi olmayan işçilerden dolayı davalı işverenden dayanışma aidatı talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesinin 12.07.2018 tarihli ve 2018/1030 E., 2018/851 K. sayılı kararı ile; davacı sendikanın istinaf dilekçesinde değindiği hususlar ile dava dilekçesinde bahsettiği hususların farklı olduğu, istinaf dilekçesine konu edilen, davalı işverenin sendikalaşmayı engellemek ve sendikasızlaşmayı sağlamak amacıyla davacı sendikadan izin almaksızın toplu iş sözleşmesi hükümlerini re"sen tüm çalışanlara uyguladığı iddiasının ayrı bir dava konusu yapılması gerektiği, eldeki dava sendika dayanışma aidatı alacağı davası olduğundan ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu, ilk derece mahkemesinin objektif ve dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine, kararın dayandığı deliller ile delillerin takdirine, karar gerekçesine göre davacının istinaf başvuru talebinin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf kanun yolu başvuru talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28.11.2018 tarihli ve 2018/9012 E., 2018/21705 K. sayılı kararı ile; “…Davacı sendika vekili, dava dilekçesinde açıkça davalı işverenin sendika üyesi olmayan işçileri sendikadan yararlandırdığını, ancak bu işçilerden sendika dayanışma aidatı kesilmediğini belirterek maddi vakıayı belirtmiş, buna dayanarak da alacağını istemiştir. Bu maddi vakıanın hukuki nitelendirmesi artık hakime aittir. Açıklamak gerekirse bunun doğrudan dayanışma aidat alacağı mı yoksa işverenin hukuka aykırı davranışı nedeni ile aidat alacağı kadar oluşan zararın tahsili olup olmadığı yönünde hukuki değerlendirme kapsamında kalan nitelendirme hakime aittir. Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesinin “davacının istinaf dilekçesine konu yaptığı davalı tarafın sendikalaşmayı engellemek ve sendikasızlaşmayı sağlamak amacıyla davacıdan izin almaksızın toplu iş sözleşmesi hükümlerini resen tüm çalışanlara uyguladığı iddiası ile ilgili ayrı bir dava konusu yapılması gerektiğine” şeklindeki gerekçesi usule ve hukuka aykırıdır.
Hukukî nitelendirmeye göre açılan davada uyuşmazlık, iş yerinde sendika üyesi olmayan işçilere, Toplu İş Sözleşmesinde üye sendikalı işçilere uygulanan parasal hakların uygulanıp uygulanmadığı, bunun sonucuna göre sendikanın dayanışma aidatından mahrum kalıp kalmadığı ve işverenin bu yararlandırmasının sendikanın zararına (sendika aidat alacağından mahrum kalmasına) neden olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 26/4 maddesi uyarınca “Kuruluşların kendi faaliyetleri ile üyelerine sağladıkları hak ve çıkarların üyesi olmayanlara uygulanması, bu Kanunun yedinci ila on ikinci bölümlerinde yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla yazılı onaylarına bağlıdır”. Kanunun 25/2 maddesine göre ise “İşveren, bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz. Ücret, ikramiye, prim ve paraya ilişkin sosyal yardım konularında toplu iş sözleşmesi hükümleri saklıdır”. Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere “iş yerinin çalışma düzenine ilişkin” toplu sözleşme hükümlerinden; başka bir ifade ile “parasal haklara ilişkin olmayan hükümler”den, sendikalı olsun olmasın iş yerinde çalışan bütün işçiler yararlanacaktır. Bu nedenle bir toplu iş sözleşmesinin kısaca parasal haklara ilişkin hükümlerinden taraf işçi sendikasının üyesi işçiler yararlanır. Üye olmayanların dayanışma aidatı ödeme ya da sözleşmenin Bakanlar Kurulu kararı ile teşmili dışında toplu iş sözleşmesinden yararlanmaları mümkün değildir. Kısaca bir toplu iş sözleşmesinden yararlandırmanın anlamı kural olarak toplu iş sözleşmesinin parasal sağlayan hükümlerinden yararlanmadır. İş yerinin çalışma düzenine ilişkin hükümleri zaten sendikalı sendikasız tüm işçilere uygulanacaktır. (6356 sayılı STİK. Mad. 39 ve 40. Bknz. Şahlanan, F. İşverenin Sendikası Olmayan İşçilere Yaptığı Bazı Ödemlerin Toplu İş Sözleşmesi Açısından Değerlendirilmesi. Sicil. 2011. S: 139 ve devamı).
Belirtmek gerekir ki sendika üyesi olmayan, dayanışma aidatı kesilmesini talep etmeyen işçilere teşmil kararı veya sendikanın muvafakat olmadan Toplu iş Sözleşmesinin parasal haklarından yararlandırılması halinde, taraf işçi sendikası işverenden yoksun kaldığı dayanışma aidatının ödenmesini isteyebilir ve işverene karşı mahrum kaldığı ve alamadığı dayanışma aidatı tutarında bir tazminat talebinde bulunabilir. Ancak bu sonucun kabulü için TİS’den yararlandırma durumunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerekir. Tespiti gereken nokta üye olmayan işçiye TİS ile getirilen parasal bir hakkın sağlanıp sağlanmadığıdır. İşverenin, sözleşme serbestisine dayanarak, haklı nedenler dışında, taraf sendikaya üye olmayan, fakat TİS’in kapsamı içinde bulunan bir işçiye TİS ile sağlananların bazılarını ya da tümünü vermesi, hele bunların üstünde haklar sağlaması olanağı yoktur. TİS ile sağlanan hakların altında kalan alanda, sınıra çok yakın olup hakkın kötüye kullanılması olarak nitelenebilecek haller dışında, sözleşme serbestisinin varlığı kabul edilmelidir(Subaşı, İ. Sendikalı Olmayan veya Taraf Sendika Üyesi Olmayan İşçilerin Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanması. Sicil 2009. S: 172 ve devamı). Toplu iş sözleşmesinin paraya ilişkin hükümlerinin sendika üyesi olmayan ve dayanışma aidatı da ödemeyen işçilere, 6356 sayılı Kanuna aykırı bir şekilde uygulanıp uygulanmadığı konusunda yapılacak değerlendirmede; paraya ilişkin hükümlerin kapsamı kadar, somut olayda işverenin sendikasızlığı özendirmek, sendikayı güçsüz kılmak gibi kötü niyet sayılabilecek bir amaç taşıyıp taşımadığı da önemli bir unsurdur(Bknz. Şahlanan, F. İşverenin Sendikası Olmayan İşçilere Yaptığı Bazı Ödemlerin Toplu İş Sözleşmesi Açısından Değerlendirilmesi. Sicil. 2011. S: 139 ve devamı).
Somut uyuşmazlıkta, davacı sendika ile davalı işveren arasında Toplu İş Sözleşmesinin parasal haklarından sadece ücret konusunda, o da sağlanan ücretin % 2 veya %3"ü oranında daha az uygulanmak üzere protokol yapıldığı belirtilmekte, ancak davacı sendika davalı işverenin bu protokol dışına çıkarak ücret dışında diğer parasal haklardan da yararlandırdığını ileri sürmekte ve bu nedenle dayanışma aidatının ödenmesi gerektiğini belirtmektedir. Mahkemece yapılacak iş sendika üyesi olmayan işçilere protokol (muvafakat verilen) ile anlaşılan ücret dışında Toplu İş Sözleşmesi ile diğer parasal hakların ödenip ödenmediği, ücret dışında diğer hakların tam olarak bu işçilere verilip verilmediği ve bu haklar sağlanmış ise özellikle bu süreçte sendika üyeliğine başvuru veya sendika dayanışma aidatı kesilmesi talebinde bulunan işçi olup olmadığı, bu yararlandırmanın sendikayı güçsüz kılıp kılmadığı, kısaca işverenin kötü niyetinin bulunup, bulunmadığı araştırılmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir…” gerekçesiyle ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi kararlarının bozularak ortadan kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
11. ... 5. İş Mahkemesinin 06.03.2019 tarihli ve 2018/691 E., 2019/123 K. sayılı kararı ile; davanın ihtisas sahibi olan Sendika tarafından açılması nedeniyle davacının talep ettiği hususun ne olduğunu bilebilecek durumda olduğu, Yargıtay bozma kararında da değinildiği gibi davacı tarafın, davalı işverenin sendika üyesi olmayan işçileri toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandırdığı hâlde bu işçilerden dayanışma aidatı kesilmediğinden, bahsi geçen işçilerden dayanışma aidatı kesilerek ödenmesini talep ettikleri, davacı sendikanın davanın başından bu yana ücretlerin %2-3 daha eksik ödeneceğine ilişkin anlaşma sağlandığına ve diğer sosyal hakların sendika üyesi olmayan işçilere verileceği konusunda karşılıklı görüşmelerin yapıldığına dair hususlara herhangi bir itirazlarının olmadığı gibi geçen süreç içinde davalı işyerinde çalışıp sendika üyeliğine başvuru yapan veya sendika dayanışma aidatı kesilmesi talebinde bulunan herhangi bir işçiden bahsedilmediği, tüm hususun davalı işverenin kayıtlarının celp edilerek tüm işçilerden sendikalı ya da sendikasız olup olmadığına bakılmaksızın dayanışma aidatı ödenmesi talebinden ibaret olduğu, ileri sürülen taleplere ilişkin delil sunulmadığı, bilirkişi raporuna göre işyerinde sendikaya üye olma ve sendika dayanışma aidatı kesilmesi konusunda talepte bulunan bir işçi bulunmadığı gibi 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi ile paralel olarak tarafların her defasında toplu iş sözleşmesinin hükümlerinden yararlanamayacak işçilere uygulanacak ücret düzeyini protokollerle açıkça düzenledikleri, bu itibarla davacı sendikanın baştan itibaren protokollerle sendika üyesi olmayan işçilere toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanması yönünde muvafakat verdiği, bu işçilerden dayanışma aidatı ödenmesi talebinde bulunulmasının Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde belirtilen dürüst davranma ilkesine aykırı olduğu, hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağı, somut olayda davacı sendikanın baştan itibaren işyerinde çalışan sendika üyesi olmayan işçilere toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması konusunda muvafakat verdiği, dayanışma aidatı istenmesinin hakkın kötüye kullanımından ibaret olduğu, tarafların anlaşma şekillerine göre Yargıtay bozma kararında değinildiği gibi anlaşma dışına çıkılarak sendikayı güçsüz kılmaya yönelik herhangi bir kötü niyetin bulunduğunun ispatlanamadığı, davalı işverenin protokollere uymak kaydı ile sadece %2-3 oranında eksik ücret ödenmesi suretiyle işçiler arasında dengeyi ve adaleti koruduğu, kaldı ki işyerinde sendika üyesi olmak istenildiği hâlde üyeliğin yapılmadığına ya da dayanışma aidatı kesilmesi talebinde bulunulmasına rağmen talebin yerine getirilmediğine dair delil ileri sürülmediği, davalı tarafın bozma kararından sonra yeni delil sunma imkânının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
1- Eldeki davanın “dayanışma aidat alacağının tahsiline” mi yoksa “işverenin davranışı nedeniyle sendika aidat alacağı kadar oluştuğu iddia edilen zararın tahsiline” mi ilişkin olduğu,
2- İlk Derece Mahkemesince, sendika üyesi olmayan işçilere muvafakat verilen protokol ile anlaşılan ücret dışında toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre diğer parasal hakların ödenip ödenmediğinin, ücret dışındaki diğer hakların tam olarak sendika üyesi olmayan işçilere verilip verilmediğinin, bu haklar sağlanmış ise özellikle dava konusu edilen süreçte sendika üyeliğine başvuru veya sendika dayanışma aidatı kesilmesi talebinde bulunan işçi olup olmadığının, sendika üyesi olmayan işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasının sendikayı güçsüz kılıp kılmadığı, dolayısıyla davalı işverenin kötü niyetinin bulunup bulunmadığının araştırılmasına gerek olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
15. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
16. Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukukî olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
17. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dâhi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
18. Somut olayda, ilk derece mahkemesince ilk kararda, davacı sendikanın, davalı işverene dayanışma aidatının ödenmesi konusunda başvurusu olmadığı gibi bahsi geçen işçilerin muvafakatlerinin olduğuna dair bilgi ve belgenin bulunmadığı, bu nedenle davacı sendikanın kendi üyesi olmayan işçilerden dolayı davalı işverenden dayanışma aidatı talep hakkının olmadığı gerekçesine yer verilmiş iken, direnme olarak adlandırılan kararda bu kez davacı sendikanın davanın başından bu yana ücretlerin %2-3 daha eksik ödeneceğine ilişkin anlaşma sağlandığına ve diğer sosyal hakların sendika üyesi olmayan işçilere verileceği konusunda karşılıklı görüşmelerin yapıldığına dair hususlara herhangi bir itirazlarının olmadığı gibi geçen süreç içinde davalı işyerinde çalışıp sendika üyeliğine başvuru yapan veya sendika dayanışma aidatı kesilmesi talebinde bulunan herhangi bir işçiden bahsedilmediği, davacı sendikanın baştan itibaren işyerinde çalışan sendika üyesi olmayan işçilere toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması konusunda muvafakat verdiği, dayanışma aidatı istenilmesinin hakkın kötüye kullanımından ibaret olduğu, tarafların anlaşma şekillerine göre Yargıtay bozma kararında değinildiği gibi anlaşma dışına çıkılarak sendikayı güçsüz kılmaya yönelik herhangi bir kötü niyetin bulunduğunun ispatlanamadığı, davalı işverenin protokollere uymak kaydı ile sadece %2-3 oranında eksik ücret ödemesi suretiyle işçiler arasında dengeyi ve adaleti koruduğu, kaldı ki işyerinde sendika üyesi olmak istenildiği hâlde üyeliğin yapılmadığına ya da dayanışma aidatı kesilmesi talebinde bulunulmasına rağmen talebin yerine getirilmediğine dair delil ileri sürülmediği, davalı tarafın bozma kararından sonra yeni delil sunma imkânının bulunmadığı gerekçesine dayanılmıştır.
19. Görüldüğü üzere, direnme kararının gerekçesinde yeni bir hukukî gerekçe oluşturulmuştur.
20. Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
21. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
22. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 08.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.