Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan toplam 7 adet taşınmazını ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile davalı kızına temlik ettiğini, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan kayıtların iptali ile muris adına ya da payları oranında mirasçılar adına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, ileri sürülen iddiaların yerinde olmadığını, bakım borcunu yerine getirdiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muris tarafından davalıya yapılan temliki işlemlerin muvazaalı olmadığı, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı akitlerden olduğu, tenkis istenemeyeceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ya da tenkis isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan K.D.ın 1.5.2004 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak dava dışı ikinci eşi ile müşterek çocuğu davalı H.ve ilk eşinden olma çocuğu davacı E.’nin kaldığı, çekişmeli 2813, 2814, 2815, 2816, 2817, 2819 ve 3398 parsel sayılı taşınmazlar miras bırakana aitken 22.12.2003 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı kızına temlik ettiği kayden sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekirki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması, yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olayda; miras bırakanın 7 parça taşınmazını halen sağ olan ikinci eşinden olma kızı davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği, temlik edilen taşınmazların murisin tüm malvarlığına oranı değerlendirildiğinde makul ve adil sınırlar içerisinde olduğunun kabul edilemeyeceği gibi, kendisine baktırmak isteyen bir kimsenin bir veya birkaç taşınmazını veya taşınmazdaki paylarını devir suretiyle aynı neticeyi elde etmesi olanaklı iken 7 parça taşınmazını devrederek aynı neticeye ulaşması hayatın olağan akışına uygun düştüğü söylenemez. Açıklanan ilkeler ve olgular birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın asıl amacının terekeden mal kaçırma amacında olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle, HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.