23. Hukuk Dairesi 2012/2580 E. , 2012/4717 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün reddine ilişkin olarak 15.11.2011 gün ve 2011/3137 esas 2011/1740 karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı-karşı davacı ... vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, davalılar ... ve ...’nin müvekkilinin davalı kooperatif ve dava dışı ... aleyhine açtığı davada avukatlığını yaptıklarını, davalı ...’nın vekil olduğu ... 3.Ticaret Mahkemesi’ndeki davada davalı kooperatifin inşa ettiği taşınmazdaki 21 no’lu dairenin müvekkili adına tescilinin istendiğini ve henüz ferdi mülkiyete geçilmeden taşınmaz üzerine tedbir koydurulduğunu, davanın yerel mahkemece reddedildiğini, bu aşamada kooperatifin talebi üzerine tedbirin kaldırıldığını, ancak davalı ...’nın bu hususta yeterince araştırma yapmadığını, tedbirin neden ve nasıl kaldırıldığı konusunda girişimde bulunmadığı gibi tedbir kalktıktan sonrada ferdileşmeye gidilip gidilmediğini araştırmadığını, kararın Yargıtay’ca müvekkili lehine bozulması üzerine diğer davalı ...’nin avukat olarak tayin edildiğini ve bu avukatın hem 3.Ticaret Mahkemesi’ndeki davayı, hem de o dava ile birleştirilen .... Asliye 1.Hukuk Mahkemesi’nde dava dışı ... aleyhine açılan davada müvekkilinin avukatlığını yaptığını, tedbir kararı alınması için takdir edilen teminat tutarının bu avukata verildiğini, kooperatifçe önceden müvekkiline tahsis edilmiş olan 21 no’lu dairenin tapuda 11 no’lu daire olarak değiştirildiğini, her iki davanın ... 3. Ticaret Mahkemesi’nde birleştirildiğini ve Yargıtay bozması üzerine Mahkemenin Tapu Sicil Müdürlüğüne yazdığı “taşınmazdan ferdi mülkiyete geçilip geçilmediği” ne ilişkin müzekkereyi tapuya götürmediğini ve teminatı da yatırmadığını, kooperatif vekillerinin de ferdileşmeye geçildiği yönünde dilekçe verdiklerini, davalı ...’nin ise ... Belediye’sinden aldığı “ferdi mülkiyete geçilmediği” yolundaki yazıyı mahkemeye ibraz ettiğini, sonuçta mahkemece ferdi mülkiyete geçilmediği gerekçesiyle tapu iptali tescil talebi reddedilip 21 no’lu bağımsız bölümün davacıya aidiyetine karar verildiğini ve kararın 03.10.1998 tarihinde kesinleştiğini, oysa ferdi mülkiyete 04.12.1992 tarihinde geçildiğini ve 11 parsel nosunu alan taşınmazın ... tarafından üzerinde tedbir olmadığından 3. şahsa satıldığını ve mahkeme kararının infazının olanaksız hale geldiğini, bu yönden müvekkilinin 25.000,00 TL daire bedeli ile 03.10.1998’den itibaren uğradığı kira gelirinden yoksun kalması nedeniyle zarara uğradığını, davalı avukatların gereği gibi davayı takip etmemeleri nedeniyle zarardan sorumlu oldukları
gibi, her iki avukatın ağır kusuru ve davalı kooperatifin’de haksız hareketleri sonucunda ayrıca manevi olarak da zarara neden olduklarını ileri sürerek, 30.000,00 TL daire bedeli, 5.000,00 TL yoksun kalınan kira geliri ve 2.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini isteyerek, karşı davayla, dava dilekçesinde müvekkilinin kişilik haklarına ağır saldırı olduğunu ileri sürerek, 5.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini isteyerek, karşı davayla, 10.000,00 TL. manevi tazminatın tahsilini istemiştir.
Davalı kooperatif vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulü ile 13.516, 00 TL’nın temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, manevi tazminata ilişkin asıl ve karşı davaların reddine dair verilen karar, davalı kooperatif dışındaki tarafların temyiz istemi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.04.2007 tarih, 2005/13600 E. 2007/5388 K. sayılı ilamıyla, davalı kooperatiften davacının isteyebileceği tazminat tutarının Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alındıktan sonra belirlenmesi, davalılar ... ve ... tarafından takip edilen önceki davada, mahkemece davanın reddedilmesi üzerine, daha önceden verilen ihtiyati tedbirin devamının istenmemiş olması davalıların ihtimali olarak kabul edilmiş ise de, HUMK’nun 112/2. cümlesindeki “hükmün icrasını temin için” deyiminden de anlaşılacağı gibi, mahkeme, ancak davanın kabulüne karar verdiği takdirde, davalı aleyhine varmış olduğu hükmün icrasını temin için ihtiyati tedbirin devamına karar verebilir. Buna karşılık, davanın reddine karar verildiğinde ihtiyati tedbirin devamına karar verilemez (Baki Kuru, Hukuk Mahkemeleri Usulü G.bası Cilt 4. sh.4372). Bu nedenle davacının avukatları olan davalı gerçek kişilerin bu konuda ihmali olduğundan bahisle davanın kısmen kabulü doğru olmadığı gibi, esasen, henüz ortağı olduğu kooperatiften zararını tazmin etme olanağı bulunan davacının, vekillerinin ihmalinden bahisle onlardan tazminat isteminde henüz bir hukuki yararı da sözkonusu değildir. Kaldı ki, kesinleşen mahkeme kararının yargılaması sırasında ilgili kurumlara yazılan müzekkerelerin davalı avukatlarca elden takibi konusunda verilmiş bir ara kararıda olmadığından, avukatların böyle bir yükümlülüğünden de sözedilemez. Kooperatifin ferdi mülkiyete geçmediğine ilişkin olarak dava dışı Belediye’nin mahkemeye muhatap yazdığı yazının sorumluluğu da davalı avukata yüklenemez. O halde davacının daha önceki davada vekilliğini yapan davalı avukatlar hakkındaki davanın reddine karar verilmesi ve bozma nedenlerine göre, karşı davacıların manevi tazminat istemlerinin mahkemece ayrıca değerlendirilmesi gerekçeleriyle bozulmuş, mahalli mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalı kooperatif aleyhine açılan manevi tazminat davası takip edilmediğinden açılmamış sayılmasına, kooperatif aleyhine açılan maddi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile 30.000,00 TL’nın temerrüt faziyle tahsiline, davalılar ... ve ...’ın açtığı karşı davaların ise, asıl davacı ...’ın anayasal bir hak olan dava açma hakkını kullandığı, karşı davacılar aleyhine açtığı davayı taciz etmek veyahut üzmek amacıyla açtığının kanıtlanmadığı, aksinin kabulü halinde, her dava açılan kişinin dönüp davacıdan manevi tazminat talep etme hakkı olduğunun kabulünü gerektirdiği, bu hususunda hak arama özgürlüğü hakkını kullanılamaz hale getireceği gerekçesiyle reddine karar verilmiş, kararı, davacı-karşı davalı ... ..., davalı-karşı davacı ...
vekili ile davalı-karşı davacı ... temyiz etmeleri üzerine, Dairemizin 15.11.2011 tarih, 2011/3137 E. 1740 K. sayılı ilamıyla, tüm temyiz edenlerin temyiz istemlerinin süresinde olmadığından bahisle reddine karar verilmiştir.
Bu kez, davalı-karşı davacı ... vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1-Asıl davada davalı kooperatif aleyhine açılan dava, kooperatifin ortağına daire tahsis edememesi nedenine dayalı tazminat, diğer davalılar aleyhine açılan dava, vekalet aktine dayalı olarak davalı gerçek kişilerin davayı gereği gibi takip etmemelerinden kaynaklanan tazminat, karşı davalar ise, yine şahsiyet haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahal mahkemece verilen kararın davacı-karşı davalı ... ile davalı-karşı davacılar ... ve ... vekillerince temyizi üzerine Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda, uyuşmazlığın Kooperatifler Kanunu’nun uygulanmasından kaynaklandığı, bu tür davalarda basit muhakeme usulünün uygulandığı ve adli ara vermede de bakılacağından bahisle anılan tarafların temyiz istemleri süreden reddedilmiş ise de, karşı dava bakımından kararı temyiz eden ..., Dairemiz kararının yerinde olmadığından bahisle karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yapılan incelemede davalı-karşı davacı ... ile davacı-karşı davalı ... arasındaki davanın vekalet aktinden ve şahsiyet haklarının ihlalinden kaynaklanması nazara alındığında, yazılı yargılama usulüne tabi olduğu, 28.07.2010 tarihinde tebliğ edilen mahal mahkeme kararının HUMK’nun 177. maddesi gereğince, adli tatilin bitiminden 7 gün sonra 13.09.2010 temyiz edilmesinin yasal mevzuata uygun olduğu ve davalı-karşı davacı ...’ın temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda, Dairemizin 15.11.2011 tarih, 2011/3137 E. 1740 K. sayılı kararının, karar düzeltme isteminde bulunan davalı-karşı davacı ... bakımından kaldırılarak temyiz incelemesi yapılmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı-karşı davacı ...’ın duruşmalı temyiz istemi bakımından; Davalı-karşı davacı ... ile davacı-karşı davalı ... arasındaki vekalet aktine dayalı karşı davanın yapılan yargılaması sonunda yukarıda yazılı nedenlerle karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, yukarıda açıklandığı üzere süresi içinde davalı-karşı davacı ... vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de; 5219 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK"nun 438/I. maddesindeki parasal sınır, 5236 sayılı Kanunun 19’uncu maddesiyle HUMK’na eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2010 yılı için 14.510,00 TL’dır. Temyize konu 23.03.2010 tarihli kararda karşı dava değeri 10.000,00 TL olması nedeniyle, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
3-Davalı-karşı davacı ... vekilinin temyiz istemi bakımından; Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, Davalı-karşı davacı ... vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı-karşı davacı ...’ın karar düzeltme istemin kabulüyle, Dairemizin 15.11.2011 tarih, 2011/3137 E. 1740 K. sayılı kararının davalı-karşı davacı ... bakımından kaldırılmasına, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı-karşı davacı ... vekilinin kararın duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılması isteğinin reddine, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı-karşı davacı ... vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde iadesine, evvelce alınması gereken aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalı-karşı davacıdan alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.