Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 3 parsel sayılı taşınmazına komşu 2 parselin davalı şirket kullanımında olduğunu, şirketin çekme mesafelerini, projesine aykırı olarak kapattığını, davalının komşuluk hukukuna, İmar Yasasına ve Organize Sanayi Bölgesi Yönetmeliğine aykırı davrandığını ileri sürüp, yıkım suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalıların müdahalesi sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; 3 parsel sayılı taşınmazın davacıya, buna komşu olan 2 parsel sayılı taşınmazın da davalılardan A.Organize Sanayi Bölgesi"ne ait olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, davalı şirketin kendi taşınmazına yapmış olduğu binanın komşuluk hukuku bakımından kendisine zarar verdiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
O halde, taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 737. ve takip eden hükümlerinin gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama,zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Somut olaya gelince; dava açılmadan önce davacı tarafından Aydın 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde yaptırılan delil tespiti dosyasındaki bilirkişi raporunda davalı şirketin kullandığı yere yaptığı binanın saçak bölümlerinin davacıya zarar verdiği belirtilmiştir. Oysa; mahkemece, mahallinde keşif yapılarak davacının zararının ne olduğu tespit edilmeksizin, davalıya ait taşınmazdaki hükümde gösterilen bölümlerin yıkımına karar verilmiştir.
Ne varki, taşınmaz üzerinde bir uygulama (keşif) yapılmaksızın zararın varlığı ve kapsamının doğru olarak tesbit edildiği söylenemez.
O halde, mahkemece hüküm vermeye yetecek bir araştırma ve inceleme yapılması zorunludur.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli soruşturmanın yapılması ve varılacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.