11. Ceza Dairesi 2018/974 E. , 2020/4015 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
Bozmaya uyularak yapılan yargılamada, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve tartışılan delillere, mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine göre sanık müdafinin yerinde görülmeyen diğer temyiz nedenlerinin reddine, ancak;
5237 sayılı TCK"nin 43. maddesine göre "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi ya da aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi" durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün olup; aynı anda işlenen eylemlerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmadığı cihetle, somut olayda TCK"nin 43. maddesinin uygulama koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti yönünden; dosya içerisinde mevcut sanık ve katılan tarafından imzalanmış suça konu bonoların tamamının sanık tarafından katılana teslimine dair 15.12.2011 tarihli belge sureti de dikkate alınarak, bonoların aynı anda veya farklı tarih ya da tarihlerde katılanın yetkilisi olduğu şirkete teslim edilip edilmediği araştırılarak, sonucuna göre bonoların aynı anda teslim edildiğinin tespiti halinde tek bir resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması gerektiği ve birden çok sahte belgenin düzenlenmesi/kullanılması olgusunun TCK"nin 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesi sırasında nazara alınabileceği gözetilmeden, eksik araştırma ve inceleme sonucu sanık hakkında TCK‘nin 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılması,
Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.07.2020 tarihinde Üye ..."ın karşı oyu ile oyçokluğuyla karar verildi.
(K.O)
KARŞI OY:
Dairemizin 2018/974 Esas, 2020/4015 Karar sayılı 06.07.2020 tarihli kararına ilişkin karşı oy:
Sayın çoğunluk ile aramızdaki görüş ayrılığı, sanığın sahte olarak tanzim ettiği farklı gerçek kişiler adına düzenlenmiş birden fazla belgelerin farklı tarihlerde düzenlenip kullanıldığına ilişkin herhangi bir tespit bulunmasa dahi zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkindir.
Dairemizin 2017/14699 Esas, 2020/755 Karar sayılı 03.02.2020 tarihli kararına ilişkin karşı oylarımızda ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere;
5237 sayılı TCK’na hakim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır" şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK’nun "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 22.04.2014 tarihli kararında da "... aynı suç işleme kararı ile 5 farklı gerçek kişi adına sahte belge düzenlenmesi halinde birbirinden bağımsız beş ayrı resmi belgede sahtecilik suçu oluşacağına dair uygulamanın ölçülülük ilkesine aykırı olacağı, ancak zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğini..." benimsemiştir.
Kanaatimizce de topluma karşı suçlar arasında düzenlenen belgede sahtecilik suçlarında toplumu oluşturan bireylerin tamamının mağdur olacağı kabulü doğru ise de eylemin doğrudan doğruya belirli bir gerçek kişinin zararına işlenmesi ve gerçek kişilerinde haksızlığa uğraması durumunda bu gerçek kişinin de mağdur olacağını kabul etmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Katılana ait işyerinde pazarlama elamanı olarak çalışan sanık ..."nin; yaklaşık 15-16 farklı gerçek kişi adına bedel ve tarihleri farklı 25 adet bonoyu sahte olarak tanzim ederek sattığı mallar karşılığı olarak katılan ..."ya verdiği iddia ve kabul edilen olayda;
Suça konu belgelerin farklı tarihlerde düzenlenip kullanıldığına ilişkin herhangi bir tespit bulunmasa dahi adlarına sahte bonolar düzenlenen ve borç altına sokulan kişilerin Nüfus İdaresine kayıtlı gerçek kişiler olduğu gözetildiğinde sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının doğru olduğu,
Aynı suç işleme kararı ile aynı anda gerçekleştirilen sahtecilik fiillerinde toplumun yanı sıra gerçek kişilerinde haksızlığa uğraması ve gerçek kişilerin birden fazla olması halinde teselsülü reddetmenin adalet ve hakkaniyete uygun bulunmayacağı dairemiz ve yargıtay uygulamalarında kabul gördüğü,
Nitekim sanığın temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 26/04/2017 tarih ve 2014/22475 Esas, 2017/10114 Karar sayılı ilamı ile kararı yalnızca " 5237 sayılı TCK"nın 204/1 maddesi gereğince, resmi belgede sahtecilik suçunun cezasının iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olduğu gözetilmeksizin, hapis cezasının yanında ayrıca adli para cezasına hükmedilmek suretiyle sanığa fazla ceza tayini" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verildiği, 43. maddesi yönünden yapılan artırım ve uygulamanın bir bozma sebebi yapılmadığı,
Adlarına sahte belge düzenlenen gerçek kişilerinde haksızlığa uğradıkları, borçlandırıldıkları, mağdur edildikleri ve menfaatlerinin ihlal edildiği dikkate alındığında TCK"nın 43/1-2 maddesi hükümlerinin uygulanmasının adaletli bir sonuç olacağı,
Mahkemenin TCK"nin 43/1-2 maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin kabulü ve uygulamasında sonucu itibarı ile bir isabetsizlik bulunmadığından, kararın "Onanması" gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun "Bozma" düşüncesine katılmıyorum. 06.07.2020
Karşı Oy
...
11. Ceza Dairesi Üyesi